Boğaziçi Üniversitesi, İTÜ ve Ankara Üniversitesi’nden bilim insanları İstanbul ve çevresinde tarih boyunca yaşanmış önemli depremleri inceledi. Son 1500 yılın önemli depremlerinin verilerini araştıran uzmanlar, Kuzey Anadolu Fayı’nın İstanbul merkezine uzanan 160 km uzunluğundaki segmentinde seri halinde oluşmuş tarihsel depremleri inceleyerek potansiyel deprem senaryoları hazırladı. Tectonophysics dergisinde Ağustos 2019 sayısında yayınlanacak makalede yer alan kestirimlere göre İstanbul’un hemen güneyinde yer alan Kuzey Anadolu Fayı’nda doğudan batıya doğru sırasıyla 7.5, 7.4 ve 7.2 büyüklüğünde depremler bekleniyor.
Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener, Jeodezi Anabilim Dalı öğretim üyeleri Doç.Dr. Fatih Bulut, Doç. Dr. Aslı Doğru, İTÜ Jeoloji Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Cenk Yaltırak ve Ankara Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği öğretim üyesi Prof. Dr. Bahadır Aktuğ’un yazarları arasında yer aldığı makalede araştırmacılar son 1500 yılın deprem verilerini inceleyerek İstanbul ve çevresinde beklenen olası depremin büyüklüğüne dair senaryolar hazırladı.
Tarihsel ve günümüz verileri ışığında hazırlanan araştırma kapsamında Marmara Bölgesinde Kuzey Anadolu Fay’nın geçtiği segmentlerin yer aldığı Batı (Tekirdağ havzası), Merkez(Kumburgaz havzası) ve Doğu (Çınarcık Havzası) olmak üzere bölgenin tarih boyunca yaşadığı depremler incelendi. 1766’da iki ve 1509’da bir olmak üzere 7.2, 7.4 ve 7.5 büyüklüklerinde depremlerin yaşandığı bu üç bölgede gelecekte potansiyel olarak yaşanabilecek deprem büyüklüğüne dair senaryolar geliştirildi.
Araştırmaya katılan bilim insanlarından Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Jeodezi Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Fatih Bulut, bu çalışmada fayların en son ne zaman kırıldığı, kırıldıktan sonra yılda ne kadar enerji biriktirdiği ve biriken enerji tamamen açığa çıktığında nasıl bir büyüklük oluşturacağı konusunda sonuçlara ulaşıldığını kaydetti. Bulut, tarihi açıdan özellikle son 500 yılın depremlerini ayrıca incelediklerini belirterek şöyle devam etti:
‘’Bu parametreleri bulmak için tarihsel depremlere, Marmara Denizi’ndeki fayların yapısına ve GPS yoluyla da yeryüzünün yanal olarak yılda ne kadar hareket biriktirdiğine baktık; çünkü Kuzey Anadolu fayı yanal bir sistem. Bu bulguları birleştirdiğimizde şöyle bir sonuç ortaya çıkıyor: Bir fay segmentinin oluşturacağı deprem büyüklüğü o segmentin uzunluğu, derinliği ve üzerinde biriktirdiği hareket miktarının bir fonksiyonudur. Örneğin harekete geçecek segmentin uzunluğunu ve derinliğini yaptığımız jeolojik ve sismolojik çalışmalar ışığında biliyoruz. Jeodezik verilere göre, 250 yıl önce kırılan bir fay segmenti yılda yaklaşık 1 cm hareket biriktiriyorsa, şu anda harekete geçse deprem anında fay üzerinde ortalama 2,5 m’lik bir yerdeğiştirme oluşturur. Bunun da karşılık geldiği “manyitüd” dediğimiz bir deprem büyüklük değeri var. İşte deprem büyüklük kestirimlerimizi size bu yaklaşık sayılarla aktardığım yaklaşımla çok daha detaylı bir şekilde gerçekleştiriyoruz.
Son 500 yıl özellikle önemli, çünkü Marmara Denizi’ndeki bütün fayların en son kırıldığı periyodun tamamını kapsayan bir zaman aralığı. Marmara Denizi’nin doğu kesimindeki Çınarcık Havza’sında bulunan fay en son 1509’da hareket etmişti. Orta ve batı kesimlerindeki Kumburgaz ve Tekirdağ Havzaları’nda bulunan fay segmentleri ise 1766’da hareket etmişti. Bunların tamamını hesaplamalarımızda sağlıklı bir şekilde kapsayabilmek için yaklaşık 500 yıl önceye giderek 1509 depreminden bu yana tüm süreçlere hakim olmak zorundayız’’.
Yıllık hareket biriktirme miktarını Marmara Bölgesi’nde 100’e yakın GPS istasyonundan aldıkları verilerle hesapladıklarını aktaran Bulut, yıllık ortalama 2,5-3 cm arası bir hareket gözlediklerini kaydetti. Bu hareketin sürtünmenin yüksek olduğu yerlerde fay yüzeyinde birikme olarak kaldığını; bazı yerlerde ise daha hızlı hareket ettiğini ve sürtünme olmadığı için çok fazla birikmediğini belirten Doç. Dr. Fatih Bulut, Marmara Bölgesi’ndeki GPS istasyonlarının sayısını önemli ölçüde artırmaya çalıştıklarını da belirtti.
1766 ve 1509 kırıklarının günümüzde 7.2, 7.4 ve 7.5 büyüklüğünde depremler üretme potansiyeline sahip olduğunun altını çizen Doç. Dr. Bulut, söz konusu kestirimlere, biriken hareket miktarı, fayın uzunluğu ve fayın derinliği verileri üzerinden yapılan aritmetik hesaplama sonucu ulaştıklarını aktardı. Bulut şöyle devam etti: ‘’Son 1500 yıllık zaman dilimini yedi zaman aralığına ayırınca görülüyor ki her bir küme en az dört en fazla altı depremi kapsıyor. Şu an biz 7. zaman aralığını henüz tamamlamadık ve yakın tarihlerde bu kapsamda sadece iki deprem yaşadık. Dolayısıyla 7. zaman aralığını tamamlamak için istatistiki olarak en az iki en fazla dört deprem daha yaşayacağımız görülüyor’’.
Doç. Dr. Bulut, ‘’Kuzey Anadolu Fayı yılda 2-3 cm kayma ile depremi çok hızlı hazırlayan bir sistem. Anadolu’da da irili ufaklı pek çok fay var, ama bunlar Kuzey Anadolu Fayı’na göre hareketi daha yavaş biriktiriyorlar ve deprem hazırlık süreçleri oralarda elimizdeki kayıtlara göre çok daha uzun sürdüğü için biz onların nerede ve ne büyüklükte deprem üreteceğini öngöremiyoruz. Örneğin bir fay 2000 yıldır suskun gibi görünüyor ama her yıl az da olsa 1-2 mm’lik bir hareket biriktirdiği için bir gün beklenmedik bir anda büyük bir deprem meydana getirebiliyor. Depremi Marmara’da beklerken Van’da ya da Kütahya’da olabiliyor, çünkü orada bu süreç gözle rahat görülemeyecek yavaşlıkta ve çok uzun bir sürede yaşanıyor. Aslında Türkiye’nin birçok yeri için bu tehlike mevcut ama İstanbul nüfusunun fazla olması olası kayıp risklerini artırmakta’’ diyerek sözlerini noktaladı.