2017 yılının ilk enflasyon raporu tanıtım toplantısında konuşan Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya, Ekim Enflasyon Raporu’nda yüzde 7 olacağını varsaydıkları 2017 yıl sonu gıda enflasyonunu, yüzde 9’a güncellediklerini açıkladı.
Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya, Ekim Enflasyon Raporu’nda 2016 yılı sonunda yüzde 6 olacağı varsayılan gıda enflasyonunun, yüzde 5,65 ile öngörüleri doğrultusunda büyük ölçüde uyumlu gerçekleştiğini belirtti. Ancak, son dönemde gözlenen olumsuz hava koşullarının gıda arzı üzerindeki olası etkileri ve Türk lirasındaki değer kaybının yansımalarına bağlı olarak 2017 yılında gıda enflasyonunda yükseliş öngördüklerini kaydetti. Öte yandan, turizmdeki yavaşlamanın gıda talebi üzerinde süregelen etkisinin ve Gıda ve Tarımsal Ürün Piyasaları İzleme Komitesi (Gıda Komitesi) kapsamında alınacak tedbirlerin bu yükselişi kısmen sınırlayacağını değerlendirdiklerini söyleyen Çetinkaya; “Bu çerçevede, Ekim Enflasyon Raporu’nda yüzde 7 olacağını varsaydığımız 2017 yıl sonu gıda enflasyonunu, yüzde 9’a güncelledik. 2018 yılı gıda enflasyonu varsayımımızı ise yansıda gördüğünüz üzere yüzde 7 olarak koruduk.” şeklinde konuştu.
Çetinkaya, konuşmasında 2017 yılına dair şu tespitleri sıraladı:
Enflasyon 2017’de yüzde 8, 2018’de yüzde 6
“Enflasyonu düşürmeye odaklı ve sıkı bir politika duruşu altında, enflasyonun orta vadede yüzde 5’lik hedefe kademeli olarak yakınsayacağını tahmin ediyoruz. Bu çerçevede, enflasyonun 2017 yılında yüzde 8 olarak gerçekleşeceğini; 2018 yılında ise yüzde 6’ya geriledikten sonra 2019 yılında yüzde 5 düzeyinde istikrar kazanacağını öngörüyoruz. Yansıdaki grafikte tahminleri yüzde 70 olasılıkla gerçekleşmesini öngördüğümüz aralıklar itibarıyla görüyorsunuz. Bu doğrultuda, 2017 yılı sonunda yüzde 6,6 ile yüzde 9,4 aralığında (orta noktası yüzde 8), 2018 yılı sonunda ise yüzde 4,2 ile yüzde 7,8 aralığında (orta noktası yüzde 6) bir tahmin veriyoruz.”
2017 yılı gıda enflasyonu tahmini yüzde 9
“2017 ve 2018 yıl sonu enflasyon tahminlerimizi 2016 Ekim Enflasyon Raporu’na göre sırasıyla 1,5 puan ve 1 puan yukarı yönlü güncelledik. Yakın dönemde Türk lirasındaki değer kaybı ve petrol fiyatlarındaki yükselişe bağlı olarak önümüzdeki döneme ilişkin Türk lirası cinsinden ithalat fiyatı varsayımlarımızda bir önceki Rapor dönemine kıyasla belirgin bir yukarı yönlü güncelleme yaptık. Söz konusu güncellemenin 2017 yıl sonu enflasyon tahminini bir önceki Rapor tahminine göre 1,3 puan yukarı çekeceğini değerlendiriyoruz. Öte yandan, yakın döneme ilişkin göstergeler, 2017 yılı boyunca iç talepteki toparlanmanın Ekim Enflasyon Raporu’nda öngördüğümüzden daha yavaş olabileceğine işaret ediyor. Bu doğrultuda, çıktı açığına dair tahminlerimizi aşağı yönlü güncelledik. Çıktı açığındaki aşağı yönlü güncellemenin 2017 yıl sonu enflasyon tahminini 0,4 puan düşürücü yönde etki yapacağını tahmin ediyoruz.
Tahminlerimiz üzerinde etkili olan bir diğer unsur, 2017 yılı gıda enflasyonu varsayımımızı yüzde 7’den yüzde 9’a güncellememiz oldu. Söz konusu güncelleme, bir önceki Rapor dönemine göre 2017 yılı enflasyon tahminine 0,4 puan ekledi. Son olarak, 2016 yıl sonu enflasyonunun Ekim Enflasyon Raporu’nda verdiğimiz tahmine göre yüksek gerçekleşmesi ve çekirdek enflasyon göstergelerindeki yükselişin 2017 yıl sonu enflasyonunu 0,2 puan yukarı çekeceğini değerlendiriyoruz. Bu çerçevede, Ekim Enflasyon Raporu’nda yüzde 6,5 olarak verdiğimiz 2017 yıl sonu tüketici enflasyonu tahminini yüzde 8’e yükselttik. Diğer taraftan, 2018 yıl sonu tüketici enflasyonu tahminini de yüzde 5’ten yüzde 6’ya güncelledik. 2018 yıl sonu tüketici enflasyonu tahmininde Ekim Enflasyon Raporu’na göre yaptığımız bu 1 puanlık güncellemeye, Türk lirası cinsinden ithalat fiyatlarındaki artış 1 puan; enflasyon eğilimindeki yükseliş 0,2 puan katkı yaparken; çıktı açığındaki aşağı yönlü güncellemenin bu etkilerin 0,2 puanını telafi edeceğini değerlendirdik.
Enflasyonun 2017 yıl sonunda yüzde 8 olarak gerçekleştikten sonra, 2018 yıl sonunda yüzde 6’ya gerileyeceği öngörümüz enflasyona odaklı para politikası duruşunun yanı sıra, birikimli döviz kuru etkilerinin ortadan kalkacağı ve iktisadi faaliyetin ılımlı seyredeceği bir görünüme dayanmaktadır.”