2019 yılına zayıf beklentilerle başlayan Türkiye ekonomisinde büyüme görünümü kırılganlığını koruyor.
Dünya ekonomisinde ilk çeyrek ABD ve Çin arasındaki ticaret görüşmeleri ve Brexit süreci gölgesinde tamamlandı. Avrupa’da yavaşlayan ekonomi ve gerileyen büyüme oranlarına rağmen Avrupa Merkez Bankası’nın aldığı önlemler bölgede güveni yüksek tutuyor. ABD’de ise resesyon tartışmaları sürerken Türkiye ekonomisi bu iklimde hassas hattan geçişini sürdürüyor.
KPMG Türkiye’nin üç ayda bir hazırladığı Bakış’tan yansıyan 2019 ilk çeyreğine ait görünüm şöyle:
2018 içindeki hızlı yükselen döviz kurları ve faizler, şirket bilançolarını olumsuz etkiledi. Talepteki zayıflık ise ciro artışlarını sınırladı. Bazı sektörlerde borç ödeme kapasitesinin zayıflaması bankalara yönelik yapılandırma taleplerini artırdı. Bankaların ise artan dış finansman maliyetleri ve belirsizlikler nedeniyle fonlama imkanları sınırlandı. Cari açıktaki düşüş, ülkenin dış finansman ihtiyacına gelen ilave artışı sınırlasa da geçmiş yıllardan gelen borç yükü önümüzdeki dönemin zorlukları arasında görülüyor.
2018 sonlarına doğru, dış talepteki zayıflamayla birlikte aylık periyotta yayımlanan verilerde daralma hızı çift haneli seviyeleri bulmaya başlamıştı. 2019’a girildiğinde ise öncü veriler, finansal piyasalardaki sakinliğin de desteği ile ekonomik aktivitedeki daralmanın hız kesmeye başlamış olabileceğine işaret ettiler.
Büyüme görünümü kırılgan
Türkiye ekonomisi 2019 yılına zayıf beklentilerle başladı. 2019’a ilişkin beklentiler, küresel ekonomideki belirsizliklerin yanında yurt içindeki sıkı finansal koşullar nedeniyle olumsuz etkilendi. Dış talebe ilişkin belirsizlikle ekonomik aktivitedeki daralma sürüyor. İşgücü piyasasında gecikmeli başlayan daralma toplam talebin sınırlanmasına neden olurken, tüketim kararlarının ötelenmesine neden oluyor. Bu nedenle yapılan KDV indirimlerinin etkisi sınırlı kalıyor. Kamunun, gelir ve harcama esnekliğinin zayıf olması nedeniyle ekonomiyi desteklemek üzere alanı daralıyor. Bunlarda dolayı da küresel ekonomide olduğu gibi, güvensizlikten dolayı yurt içinde de büyüme görünümü kırılganlığını koruyor.
Enflasyonda ‘yaz’ umudu
Hükümetin aldığı mikro tedbirler sayesinde enflasyonda 2018 son çeyrekten bu yana bir miktar iyileşme sağlandı. Ancak gıda fiyatlarındaki yüksek oynaklık nedeniyle enflasyondaki iyileşme sınırlı kalıyor ve yukarı yönlü riskler önemini koruyor.
Gıdada arz yönlü sorunların yanında maliyet baskıları ve tedarik zincirindeki sorunlar fiyatların yüksek oranda artmasına neden olurken, genel enflasyondaki iyileşmeyi sınırlıyor. Bu da ikincil etkileriyle hizmet ve beklentiler kanalından genel enflasyon üzerindeki riskleri canlı tutuyor. Bu arada yaz dönemine girilmesi ile birlikte başta taze meyve sebze olmak üzere gıda fiyatlarında her yıl gözlenen mevsimsel düşüşün, enflasyona olumlu yansıması beklenebilir.
Gıda ve hizmet enflasyonu, zayıf talep koşullarına rağmen küresel enerji fiyatlarındaki artış ve döviz kurlarındaki olası oynaklıkla birlikte enflasyondaki iyileşmeyi tehlikeye sokabilecek riskler olarak önemini koruyor.
Turizmde rekor görülebilir
2018 yılında yüzde 21,8 artan turist sayısı 39,5 milyon kişi ile rekor tazelemiş; gelirler ise yüzde 12,2’de artışla 25,2 milyar dolarda kalmıştı. 2019 Ocak-Şubat döneminde turist sayısı yüzde 7,4 artarken gelirlerde artış yüzde 6,7 olarak gerçekleşti. Bu eğilimler yılın geneline yayılırsa 2019 yılında hem turist sayısında hem de gelirde yeni rekor seviyeler görülebilir.
2019 beklentileri
2018 yılını yüzde 2,6’lık büyümeyle tamamlayan Türkiye ekonomisinde 2019 ilk yarıda büyüme dinamiklerinin zayıf kalması bekleniyor. Yılın ikinci yarısında ise gerek ekonomi yönetiminin atacağı adımlarla gerekse baz etkisiyle bir miktar toparlanma geleceği öngörülüyor. Yıl genelinde büyümenin yüzde 1 civarında gerçekleşeceği tahmin ediliyor.
Talep koşullarındaki olumlu etkilere rağmen döviz kurları ile diğer maliyet unsurlarındaki oynaklık, enflasyonda riskleri canlı tutuyor. Ayrıca yüksek asgari ücret artışı ve geçmiş enflasyona endeksleme eğilimi nedeniyle fiyatlama davranışlarında ve enflasyon görünümünde iyileşmenin sınırlı kalabileceği değerlendiriliyor. Bu nedenle 2019 yılı sonunda enflasyonun yüzde 15’e kadar inebileceği öngörülüyor.
TCMB’nin faiz duruşu kritik
2019’un gelecek üç çeyreğinde Türk finansal varlıkların seyri açısından reform paketiyle ortaya konacak performans önem taşıyor. TCMB’nin erken faiz indirimine gitmesi, yıl içinde yaşanabilecek bir küresel riskten kaçış döneminde Türk finansal varlıkları korunaksız bırakabilir. Bu da TL’de oynaklığın yine yüksek kalmasına neden olabilir. TCMB sıkı duruşunu enflasyonda kayda değer bir iyileşme sağlanana kadar koruyabildiği takdirde, TL’nin reel olarak değer kazanabileceği düşünülüyor. Bu varsayımla Dolar/TL’nin yıl ortalamasında 5,85’de, yıl sonunda ise 6,20 civarında gerçekleşebileceği öngörülüyor.
Ancak TL’deki mevcut seviyeler sektörü desteklerken asgari ücret artışları ve yüksek gıda enflasyonu turizm sektöründe maliyetler üzerinde yukarı yönde baskı yapıyor. Bu nedenden dolayı da sektörün rekabet gücü olumsuz etkileniyor.