TÜRKONFED ve EDAM tarafından hazırlanan ‘İl Bazında Rekabet Endeksi Raporu’ Adana’da açıklandı. 2008 ve 2014 yılı sonuçlarını karşılaştıran rapordaki genel endekse göre en rekabetçi il 100 puanla İstanbul olurken, Ankara 79 puanla ikinci, İzmir 57 puanla üçüncü sırada yer aldı. Rekabet gücü en düşük son üç il ise 6 puanla Şanlıurfa, 3 puanla Muş ve 2 puanla Şırnak oldu.
TÜRKONFED işbirliği ile Ekonomi ve Dış Politika Araştırmalar Merkezi tarafından hazırlanan ‘İl Bazında Rekabet Endeksi Raporu’ Adana’da düzenlenen toplantıda açıklandı. 2008 ve 2014 yılı sonuçlarını karşılaştıran rapordaki genel endekse göre en rekabetçi ilk üç il İstanbul, Ankara ve İzmir olarak sıralanırken; rekabet gücü en düşük son üç il ise Şanlıurfa, Muş ve Şırnak oldu. En rekabetçi ilk otuz şehir arasında Trabzon, Rize ve Artvin’in yükselişi dikkat çekerken; Zonguldak, Mersin ve Adana ilk otuz içinde en hızlı rekabet gücü kaybeden şehirler arasında yer aldı.
Türkiye’de rekabetçiliğin bölgesel dağılımına, bölgesel kalkınmanın bileşenlerine ve bölgesel kalkınma politikalarının etkilerine dikkat çeken rapor; Adana Vali Yardımcısı Cengiz Horozoğlu, Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Hüseyin Sözlü, TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Tarkan Kadooğlu, TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Cansen Başaran Symes, Çukurova SİFED Yönetim Kurulu Başkanı Ali Doğan, AGİAD Yönetim Kurulu Başkanı Gülümsün Adalı, EDAM Başkanı Sinan Ülgen ile TÜRKONFED Ekonomi Danışmanı Pelin Yenigün Dilek’in katılımlarıyla gerçekleştirilen toplantıda açıklandı.
Orta gelir tuzağı, orta demokrasi tuzağı ve orta eğitim tuzağı
Daha fazla refah üreten ve bu refahı daha fazla dağıtan bir ülke için, bölgesel kalkınma ve rekabetçiliğin kritik öneme sahip olduğunu ifade eden TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Tarkan Kadooğlu: “Türkiye’nin en önemli gündem maddeleri orta gelir tuzağı, orta demokrasi tuzağı ve orta eğitim tuzağı sorunlarıdır. Verimlilik artışı, bölgesel kalkınma ve rekabetçilik dinamiklerini tetiklemekten geçmektedir. Bölgelerarası ekonomik ve sosyal farklılıklar, ülke genelinde derin kalkınma farklılıkları yaratmaktadır. Burada iş dünyasına ve temsil örgütlerine önemli görevler düştüğü gibi, ülke ve bölgelerin rekabetçiliğini artıracak kamu politikalarının uygulanması da gerekmektedir” dedi.
“Türkiye için bir rekabet endeksi” raporunun, Türkiye’nin daha müreffeh bir geleceğe sahip olmasının belki de yegane yolu olan rekabetçilik konusunun gündemde tutulmasını amaçladığını belirten EDAM Başkanı Sinan Ülgen ise şunları söyledi: “Öte yandan, ülkelerin rekabetçiliğini karşılaştıran birçok çalışmadan ayrı olarak bu çalışmanın il bazında yapılması, rekabetçiliğin artırılması adına yerel yönetimlerin ve sivil inisiyatiflerin neler yapabileceklerine de açıklık kazandırmaktadır. Bu çalışma sayesinde yaşadıkları şehirlere daha iyi bir büyüme ve kalkınma perspektifi kazandırmak isteyen yerel yöneticiler, endeksin içerdiği 8 farklı alt endeksi yakından inceleyerek ağırlık vermeleri gereken reformları görebilecektir.”
Sekiz alt endeks ve 65 değişkene göre rekabetçilik araştırıldı
Çalışmada il bazında rekabetçilik endeksini oluşturan sekiz alt endeks ile 65 değişkenin ışığında rekabetçi dinamikler araştırıldı. Rekabetçilik endeksine baz oluşturan alt endeksler; makroekonomik istikrar, piyasa büyüklüğü, finansal derinlik, emek piyasası, insan sermayesi, yaratıcı sermaye, sosyal sermaye ve fiziki altyapı olarak sıralandı. Bu başlıklar altında, okullaşma oranından, kişi başına elektrik tüketimine kadar birçok değişken değerlendirmeye alındı.
İstanbul ve Türkiye geneli arasındaki fark 2008-2014 yılları arasında açıldı
2008 ve 2014 yılı sonuçlarını karşılaştıran rapordaki genel endekse göre en rekabetçi il 100 puanla İstanbul olurken, Ankara 79 puanla ikinci, İzmir 57 puanla üçüncü sırada yer aldı. Rekabet gücü en düşük son üç il ise 6 puanla Şanlıurfa, 3 puanla Muş ve 2 puanla Şırnak oldu. En rekabetçi ilk otuz şehir arasında Trabzon, Rize ve Artvin’deki yükseliş dikkat çekerken; Zonguldak, Mersin ve Adana ilk otuz içinde en hızlı rekabet gücü kaybeden şehirler oldu. Karşılaştırmada, iller arasındaki genel rekabet eşitsizliğinde sınırlı da olsa bir iyileşme olduğu göze çarparken, en yüksek endeks değerini alan İstanbul ile Türkiye geneli arasındaki farkın aynı yıllar arasında ekonomik rekabetçiliği ölçen alt endekslerde açıldığı tespit edildi.
Alt endekslerde 2008-2014 yılları arasında il bazında değişiklikler göze çarpıyor
İstanbul, makroekonomik istikrar, piyasa büyüklüğü ve finansal derinlik endekslerinde hem 2008 hem de 2014 sonuçlarında birinci sırada yer aldı. Ankara ise 2008 ve 2014 yıllarında insan sermayesi ve yaratıcı sermaye endekslerinde ilk sırada yer alırken, 2008 yılında ilk sırada olduğu sosyal sermaye endeksindeki yerini Bolu’ya kaptırdı. Tekirdağ, 2008 yılında olduğu gibi 2014 yılında da emek piyasaları endeksindeki birinciliğini korudu. Fiziki altyapı endeksinde ise Antalya, 2008 yılının ilk üçü İstanbul, İzmir ve Kocaeli’yi geride bırakarak birinci sıraya yerleşti. Bölgesel olarak bakıldığında ise, genel endekste ve alt endekslerde anlamlı bir değişiklik göze çarpmamaktadır.
“Bölgesel politikalar orta gelir tuzağı için de önemli olacaktır”
“2008-2014 yılları arasında il bazında farklılaşmalar görülmesine rağmen, bölge bazında anlamlı bir farklılık meydana gelmemesi, makro politikaların bölgesel kalkınmada yeterliliğinde soru işaretleri oluşturmaktadır” diyen TÜRKONFED Ekonomi Danışmanı Pelin Yenigün Dilek, TÜRKONFED tarafından 2012 yılında ilki yayımlanan Orta Gelir Tuzağı raporunu hatırlatarak şunları ifade etti: “Bu soruya daha detaylı bakabilmek amacıyla, rapor daha önce yapılan bir TÜRKONFED çalışmasına paralel olacak şekilde, rekabetçilik endeks sonuçlarına orta gelir tuzağı sınıflamasına göre bakmıştır. İllerin orta gelir tuzağı riskinde bulunmayan; orta gelir tuzağı riski bulunan ve orta-düşük gelir grubunda olan iller olarak gruplandırılması önemli birkaç sonuca işaret etmiştir.”
Pelin Yenigün Dilek, dile getirdiği o sonuçlar hakkında da şunları söyledi: “Orta-gelir tuzağı riski altındaki bölgelerde, rekabetçiliğin en zayıf olduğu alanların yaratıcı sermaye, sosyal sermaye ve işgücü kalitesinin öne çıktığı alt endeksler olması, bölgesel reçetelerin gerekliliğini düşündürmektedir. Türkiye’nin 2011-2014 döneminde kişi başına gelirini artıramamasının, bu bölgelerin yurt içinde rekabetçiliklerini artıramamaları ile paralelliği sorgulanabilir.
Orta-düşük gelir grubundaki bölgelerde ise, rekabetçiliğin en zayıf olduğu alanın emek piyasası olması, bu bölgelerin yüksek işsizlik, düşük istihdam ve işgücüne katılım oranlarının etkisi olarak görülebilir. Orta-gelir tuzağı riski altındaki bölgelerde olduğu gibi, emek piyasasındaki bu durum bu bölgeler için yapısal bir bozukluğa işaret etmekte olup, bölgesel olarak farklı politika tepkilerini gerekli kılmaktadır. Yüksek katma değerli ürünlere geçiş politikalarında, illerin orta gelir tuzağındaki yerlerine ve farklı alanlardaki rekabetçilik durumlarına göre ekonomik, sosyal, insan sermayesi politikaları üretilmesi, ülkemizin kısıtlı kaynaklarının verimli kullanılması açısından önemli olacaktır.”