Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, “2016 yılının, ülkemizin başta enflasyonda öngörülen düşüş olmak üzere tüm makroekonomik hedeflerine ulaşmaya bir adım daha yaklaştığı bir yıl olması muhtemeldir.” dedi.
Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı TCMB 84. Olağan Genel Kurul Toplantısı’nda konuştu. Başçı, enflasyonun henüz arzulanan seviye olan yüzde 5 ve altına kalıcı olarak inmediğini söyledi. Enflasyonun yavaş da olsa bir düşüş trendinde olduğunu kaydeden Başçı, şöyle devam etti:
“Enflasyondaki dalgalı seyrin arkasında iki temel unsur yatmaktadır. Bunlardan bir tanesi gıda fiyatlarındaki oynaklık, diğeri ise parasal göstergelerdeki oynaklıktır. Gıda fiyatları ile ilgili alınan tedbirlerden bahsedecek olursak, ‘Gıda ve Tarımsal Ürün Piyasaları İzleme ve Değerlendirme Komitesi’ 2014 yılının Aralık ayında faaliyete geçmiştir. Bu komitenin koordinasyonunda alınmakta olan önlemlerin gıda enflasyonunu düşürücü yönde yapısal ve konjonktürel katkılar sağlamakta olduğu değerlendirilmektedir. Nitekim, başta kırmızı et olmak üzere yıl içinde Komite’nin önerisiyle ilgili Bakanlıklarca bazı gıda ürünlerine yönelik tedbirler alınmıştır. Bu tedbirlerin enflasyon üzerindeki etkileri görülmeye başlamış bulunmaktadır. Söz konusu önlemler, gıda fiyatlarındaki oynaklığı önümüzdeki dönemde de azaltabilecektir.”
Hükümete, Ocak 2016 tarihinde yazdıkları açık mektupta enflasyon hedeflemesinde mücadelenin kolektif bir çaba gerektirdiğini gösterdiğini belirttiklerini ifade eden Başçı, “Kamu gelirler ve ücret politikaları ile gıda fiyatlarına dair yapısal unsurlar enflasyonla mücadelenin önemli bir parçasıdır. Ayrıca, basiretli borçlanmaya yönelik makroihtiyati önlemler de dengeli büyümeye katkı vermek yoluyla enflasyonla mücadele için elverişli bir zemin oluşturmaktadır. Dolayısıyla, enflasyonun yüzde 5 hedefine kalıcı olarak indirilebilmesi için bütün kurumların son yıllarda gösterilen çabayı kararlı bir duruşla sürdürmesi önem taşımaktadır. Enflasyonla mücadelede Merkez Bankasına düşen temel görev ise parasal göstergelerle ilgili gerekli tedbirleri almaktır.” şeklinde konuştu.
2002-2006 dönemi enflasyonu tek haneli düzeylere indiren bir geçiş dönemi olduğunun altını çizen Başçı, şunları söyledi:
“2006 yılından itibaren açık enflasyon hedeflemesi rejimine geçilmiştir. Bu dönemde kamu kesimindeki mali disiplinin de katkısıyla paranın büyüme hızı daha makul seviyelere gelmiş ve 2006-2015 döneminde ortalama yüzde 16,4’e düşmüştür. Parasal genişleme hızındaki bu kayda değer yavaşlama ekonominin reel büyümesine herhangi bir zarar vermemiş aksine büyümeye fayda sağlamıştır. Fiyat istikrarına yaklaşılması ve öngörülebilirliğin artması ile birlikte reel büyüme hızının ortalaması 1987-2005 dönemindeki yüzde 3,3’ten 2006-2015 döneminde yüzde 4,9’a yükselmiştir. Parasal göstergeler üzerinde çok farklı faktörler etkili olabilmektedir. Geçmiş yıllardaki para politikası uygulama örneklerine bakıldığında her dönemin kendine has bir özelliği olduğu dikkat çekmektedir. Örneğin, 2006 yılında gözlenen parasal genişlemede enflasyondaki hızlı artışa karşı Türk lirası likidite politikasında oldukça kuvvetli bir sıkılaştırma yapılarak tedbir alınmıştır. 2008 yılında küresel finans krizinden önceki dönemde de enflasyonda ve parasal büyüklüklerde bir artış görülmüştür. Fakat 2008 yılının sonlarında aynı zamanda küresel talepte sert bir düşüş gözlenmiştir. O dönemdeki piyasa şartları nedeniyle paranın dolanım hızındaki ve parasal büyüklüklerdeki büyüme kendiliğinden yavaşlamış, Merkez Bankası dengeleyici tedbiri bu defa faizlerde indirime gitmek suretiyle almıştır. Euro Bölgesi borç krizi döneminde ise likidite politikasında 2006 yılındaki kadar sert olmayan bir parasal sıkılaştırmaya gidilmesi istikrarı sağlamak için yeterli olmuştur. Sonrasında, 22 Mayıs 2013 tarihinde Amerika Merkez Bankası’nın nicel genişlemeyi sonlandıracağı açıklamasına karşı, Merkez Bankası yine gerekli parasal sıkılaştırma tedbirini alarak istikrarı sağlamıştır.”
Merkez Bankası Başkanı Başçı, son dönemde ABD Merkez Bankası’nın faiz artırımı sürecine başlamasıyla yaşanan tedirginlikte bu defa sıkı para politikasının yanı sıra ilave araçlar geliştirildiğini ifade ederek, “Merkez Bankası, Türk lirası likiditesi boyutuna ilave yeni iki boyut ekleyerek parasal kontrolünü güçlendirmiştir. Dolayısıyla her dönemin kendine has ihtiyaçlarına göre Merkez Bankası yeni araçlar ve yöntemler kullanarak enflasyonu kontrol altında tutmayı başarmıştır. En doğru politika bileşimi makroekonomik göstergelerin şoklara karşı dayanıklılığını artırmıştır. Böylece, Merkez Bankası zorlu koşullarda dahi düşen enflasyon trendinin devam etmesini sağlamıştır.” dedi.
Gelinen noktada, para arzının yıllık büyümesinin önemli ölçüde kontrol altına alındığını aktaran Başçı, şunları dile getirdi:
“Orta Vadeli Programdaki makroekonomik hedeflerle uyumlu olan parasal genişleme hızına yaklaşmış bulunmaktayız. Burada uygulanmakta olan sıkı likidite politikasının yanı sıra küresel koşulların krediler ve döviz kurları üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmayı amaçlayan politika araçları da fayda sağlamaktadır. Yeni geliştirilen araçlar özellikle parasal kontrol konusunda önemli rol oynamıştır. Yerli para likidite politikasını bütün merkez bankaları en temel parasal kontrol aracı olarak kullanmaktadırlar. Buna ilave olarak özellikle son bir yıllık dönemde Merkez Bankası döviz likidite politikasında önemli yenilikler yapmış ve etkili araçlar geliştirmiştir. Para Politikası Kurulu’nun 31 Mart 2016 tarihli toplantısı özetinde ‘Kurul, 2015 yılının Ağustos ayında yayımlanan yol haritasında belirtilen politika araçlarının etkili bir şekilde kullanılmasının ekonomimizin küresel şoklara karşı dayanıklılığını artırmakta olduğunu değerlendirmektedir. Gerek döviz kurlarında gerekse kredilerde gözlenen aşırı oynaklıkların bu yeni araçların devreye alınması sayesinde azaldığı gözlenmektedir. Nitekim Eylül ayından bu yana gelişmekte olan ülkeler arasında Türk lirasının göreli oynaklığında kayda değer bir azalış gözlenmiştir. Cari dengedeki iyileşme ve enerji fiyatlarındaki düşük seyrin etkisiyle döviz talebinin kademeli olarak azalması bu süreci desteklemektedir. Döviz likiditesi araçları da Türk lirasının değerini dengeleyici yönde kullanılmaktadır. Bütün bu gelişmeler, geniş faiz koridoruna olan ihtiyacı bir ölçüde azaltmaktadır’ ifadelerine yer verilmiştir.”
Başkan Başçı, benzer şekilde Finansal İstikrar Komitesi’nin de yönlendirmesi ile BDDK ve diğer kuruluşlarla işbirliği içerisinde finansal sektörde aşırılıkların engellenmesine yönelik tedbirlerin planlanarak uygulamaya konulduğunu da söyledi. Parasal kontrol araçlarının 3 boyutta ele alınabileceğiri belirten TCMB Başkanı, bunları; Türk lirası likidite politikası, döviz likidite politikası ve finansal sektör politikası olarak sıraladı. Bu 3 boyutta TCMB’nin genel duruşunu, 31 Mart 2016 tarihli Para Politikası Kurulu toplantı özetinde şöyle yer aldığını da aktardı:
“Önümüzdeki dönemde para politikası kararları enflasyon görünümüne bağlı olacaktır. Enflasyon beklentileri, fiyatlama davranışları ve enflasyonu etkileyen diğer unsurlardaki gelişmeler dikkate alınarak para politikasındaki sıkı duruş sürdürülecektir. Ayrıca küresel ve yurt içi oynaklıklar yakından takip edilerek döviz ve Türk lirası piyasalarında gerekli önlemler alınmaya devam edilecektir. Özetle, politika duruşunun enflasyon görünümüne karşı sıkı, döviz likiditesinde dengeleyici ve finansal istikrarı destekleyici niteliği korunacaktır.”
Parasal kontrole ilişkin geçen yıl yayımladıkları ve önemli olduğunu vurguladığı 2 dokümanı da yeniden hatırlatan Başçı, şöyle konuştu:
“Birincisi, 18 Ağustos 2015 tarihinde yayımlanan ‘Küresel Para Politikalarının Normalleşme Sürecinde Yol Haritası’ duyurusudur. Bu doküman 3 boyutta alınacak önlemlerle ilgili bir tedbirler listesidir. Bu tedbirler uygulamaya konulmaya başladı ve uygulamaya devam ediliyor. İkinci önemli doküman ise 1 Şubat 2016 tarihli ‘Döviz likiditesi Araçları’ konulu sunumdur. Bu doküman özellikle yeni geliştirilen araçların döviz kurları ve krediler üzerindeki etkilerini özetleyen bir sunumdur. Her iki dokümana da internet sitemizden erişebilirsiniz.”
Döviz kurundaki aşırı oynaklığa karşı kullanılan araçları, ‘otomatik dengeleyiciler’ ve ‘kurala bağlı dengeleyiciler’ olarak gruplandırılabileceğini dile getiren Başkan Başçı, bu konuyla ilgili olarak da şunları söyledi:
“Rezerv opsiyonları (ROM) ve yabancı para teminat kolaylığı (YTK) otomatik dengeleyiciler sınıfına girerken, esnek döviz ihaleleri (EDİ) ve TL likidite politikası (TLP) aşırı oynaklık kurallarına bağlı dengeleyicilerdir. Bu tedbirlerin uygulamaya konulmasından sonra grafikte görüleceği üzere Türkiye’nin nispi döviz kuru oynaklığında önemli bir düşüş gözlenmektedir. Grafikteki taralı alan en yüksek oynaklığı olan ülke ile en az oynaklığa sahip ülke arasındaki alanı göstermektedir. Yol haritasındaki tedbirlerin uygulanmaya başlaması sayesinde Türkiye nispeten daha düşük oynaklığa sahip ülke grubuna girmiştir.”
TCMB Başkanı, son yıllarda sağlıklı finansmana yönelik uygulanan politikaların bir yansıması olarak cari işlemler dengesindeki iyileşmenin 2011 yılından bu yana kesintisiz olarak devam ettiğini kaydederek, “2011 yılı Ekim ayı itibarıyla 76,1 milyar dolar ile en yüksek seviyesine ulaşan cari işlemler açığı, 2015 yıl sonunda 32,1 milyar dolar seviyesine gerilemiştir. Cari işlemler dengesindeki iyileşmenin önümüzdeki aylarda da devam edeceği öngörülmektedir. Petrol fiyatlarındaki düşüşten sağlanan imkânın aşırı harcamaya ve aşırı borçlanmaya dönüşmemesi hane halkının finansman pozisyonunun kademeli olarak iyileşmekte olduğuna işaret etmektedir.” değerlendirmesini yaptı.
Son yıllarda cari dengedeki kademeli iyileşmenin yanı sıra büyümenin de oldukça istikrarlı bir seyir izlediğinin görüldüğünü ifade eden Başçı, “Yaşanan birçok önemli dışsal şoka rağmen GSYİH Büyümesi 2015 yıl sonunda yüzde 4 düzeyinde gerçekleşmiştir. Kaynakların tüketimden üretim ve yatırıma kayması hem sağlıklı bir büyümeye imkân sağlamakta hem de enflasyonun düşüşüne yardımcı olmaktadır.” diye konuştu.
TCMB Başkanı, para politikasının enflasyonla mücadele ve dengeli büyümeye yaptığı katkı ile ekonominin uzun dönemli potansiyel büyümesini desteklediğini vurguladı. Başçı, “Yapısal reformlardaki ilerlemeler ise büyüme potansiyelimizi artırarak enflasyonla mücadeledeki kararlılığımıza ilave bir katkı sağlayacaktır. Bütün bu çabaların bir sonucu olarak 2016 yılının, ülkemizin başta enflasyonda öngörülen düşüş olmak üzere tüm makroekonomik hedeflerine ulaşmaya bir adım daha yaklaştığı bir yıl olması muhtemeldir.” dedi.