Bloomberg HT “Tarım Zirvesi” üzerine

0
1218
Ali Osman Mola
Ali Osman Mola / [email protected]

Bloomberg HT, Türkiye’nin tek “ekonomi” kanalı. Ekonomi konusundaki yetkin çalışanları, konuk seçimlerindeki özenleri ile ülkemizde önemli bir boşluğu dolduruyorlar.  Söyleşi ve sohbetlerde laf kalabalığı yok. “Şu ne der, bu ne düşünür?” kaygısıyla hareket etmiyorlar. Ekonomi biliminin ışığında ve detaylı verilerle konuşuluyor. Umarım böyle devam ederler.

Bloomberg HT’nin tarım ile ilgili yayınlarını da bu çerçevede değerlendiriyorum. Tarım Editörü İrfan Donat, işini çok iyi yapıyor. Hem bu sebeple hem de 29 Mart’ta İstanbul’da gerçekleştirdikleri “Tarım Zirvesi” sebebiyle kendilerini tebrik ediyorum.

Bir eleştiri ve bir beklentimi de söyleyerek Zirve’de konuşulan konuların değerlendirmesine geçeyim:

Eleştirim; Bloomberg HT’nin web sitesinde Zirve ile ilgili haberlere yer verilmekle birlikte, tamamını katılımcıların ağzından dinlemek isteyenler için Zirve’nin videosunun siteye eklenmesi ve arama bölümüne “Tarım Zirvesi” yazıldığında dokümanların tamamına ulaşılması gerekirdi. Toplantının üzerinden dört gün geçmesine rağmen henüz böyle bir çalışma yapılmamış.

Beklentim; bu tür toplantılar önemli olmakla birlikte, sürekli hale getirilmediğinde, konuşmacıların söyledikleri, anlık değerlendirmelerden öteye geçmez. Sektöre katkı sağlaması için her yıl düzenlenmesi ve düzenlendiği yıl, önceki yıllarda konuşulanların da değerlendirilmesi, ne ölçüde dikkate alındığının, uygulandığının ve hangi sonuçların alındığının takip edilmesi gerekir.

Zirve’de neler konuşuldu?

Gün boyu süren altı oturum da yirmi üç konuşmacı söz aldı. Oturumların konu başlıkları iyi seçilmişti:

Sürdürülebilir Tarım Nasıl Sürdürülebilir?

Değişen Dünyada ve Türkiye’de Tarımın Geleceği.

Tarımın Finansman Yönetimi.

Sürdürülebilir Gıda Güvenliği.

Tarımda Mekanizasyon ve Teknolojinin Rolü.

Tarımda Katma Değer Yaratma ve Markalaşma.

Bakan Çelik’in mesajları

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik’in konuşmasının “klasik bakan sözleri” olarak değerlendirdiğim bölümlerine değinmeyeceğim. Özellikle dikkatimi çeken sözlerinden örnekler vereceğim:

Çelik, konuşmasının bir yerinde “dünyadaki tarım yapılabilir alanların azaldığından” bahisle gelişmiş ülkeleri eleştirerek, “insanlığın kendi felaketini hazırladığını” söyledi. Açıklama böyle olunca muhtemelen herkes kendine şu soruyu sordu: Türkiye’de durum nedir? Öyle ya, ilgili Bakan, bir konuda başkalarını bu kadar rahat eleştirebildiğine göre, “Bakanlığının sorumluluğunda olan aynı konuda, eleştirdiği hata yapılmıyor” demektir.

Oysa gerçek çok farklı… Bu gerçeği, oturum konuşmacılarından İstanbul Gübre Sanayii A.Ş. (İGSAŞ) Genel Müdürü Turan Tok dile getirdi. Tok, “1990 yılında 29 milyon hektar olan tarım alanlarımızın bugün 24 milyon hektara; 19 milyon hektar olan ekili alanımızın bugün 16 milyon hektara indiğini” söyledi.

Devamını da ben söyleyeyim:

Yılda 150 bin hektar tarım alanımızı, üzerine binalar dikerek yok etmeye devam ediyoruz. Son 13 yılda, tarım alanlarımızın yüzde 10’unu yok ettik.

Çelik, “geçimlik tarım anlayışının bitmesi gerektiğini” de söyledi. Kastettiği “arazi toplulaştırılmasının teşvik edilmesine yönelik tedbirler” ise katılırım. Yine de hem içinde bulunduğumuz işletme başına düşen arazi büyüklüğü ile ilgili fiili durum hem de köyden kente göçün -en azından- yavaşlatılması bakımından geçimlik tarımı küçümsememek gerekir. Hele bunu hayvancılıkla birlikte düşündüğümüzde geçimlik tarım çok daha önemli bir yere oturur.

Çelik’in konuşmasının en değerli bölümleri ise -bu konularda üzerlerine düşenleri tam olarak yapmaları konusundaki eleştiri hakkımız saklı kalmak şartıyla- Atatürk’e de atıfta bulunarak, “tarım makinelerinin müşterek kullanımı, örgütlenmenin ve kooperatifçiliğin” önemi ile “tarım bölgeleri”ne vurgu yaptığı bölümlerdi.

Bakan Çelik, Rusya’nın tarım ürünlerimize uyguladığı ambargonun “hukuki temele dayanmadığını” söylediğinde ise acı acı güldüm. “Ne hukuku Sayın Bakan, ne hukuku!.. Doğru politikalar ve güç…” dedim içimden.

Oturumlarda verilen mesajlar

Ele alınan konular arasında en fazla önemsediklerim, “tarımın finansmanı ve tarım sigortası, tarımın üreticiden tüketiciye bütün aşamalarının bütüncül bir yaklaşımla ele alınması ile tarımda katma değer yaratma” idi.

Türkiye Bankalar Birliğinin (TBB) verilerine göre, toplamda kredilerin GSYH’ye oranı yüzde 75 civarında iken tarımda yüzde 45 civarında. Devletin -bankaları ve kuruluşları eliyle çiftçiye verdiği ucuz kredileri dışarıda tuttuğumuzda bile- tarıma verilen kredi oranı bir hayli yüksek. Bu durumun, “tarım kredilerinde daha gidilecek çok yolun olduğu” şekilde ifade edilmesini iki tarafıyla düşünmek gerekiyor.

Konuşmacıların da belirttiği üzere, Ziraat Bankası dışındaki bankaların da tarımla ilgilenmeye başlaması ve çiftçiye kredi verme konusunda istekli olmaları olumlu bir gelişme. Bu değerlendirmeyi, ağır ipotekleri bir an için görmezden gelerek yapıyorum.

Olumsuz gelişme ise şu:

Çiftçiye verilen kredilerin GSYH’ye oranının yüzde 45’e ulaşması tarımımıza ne kazandırdı? Tarım ve hayvancılığımızın içinde bulunduğu sorunlar ve sorunların günden güne ağırlaştığı düşünülürse durumu “kazanç” kelimesi ile ifade etmek pek kolay değil.

Diğer soru ise -yönetenlerimizin övüne övüne bitiremediği teşviklere rağmen- “Çiftçi niçin kredi kullanıyor?” sorusudur. Sorunun iki cevabı var: “İşini büyütmek için.” ve “İşini döndüremediği için.” Büyüme ile kârlılığın aynı anlama gelmediğini de vurgulamak isterim.

Konuşmacılar, takipteki kredi oranı bakımından “çiftçimizin ödemelerine özen gösterdiğini” de belirttiler. Bankaların, “takipteki toplam kredi alacakları oranı yüzde 3,2 iken tarımda yüzde 2,7 olduğunu” söylediler. Bu olumlu görünüme, devlet destekli Tarım Sigortaları Havuzu (TARSİM) ile ağır ipoteklerin etkilerini göz ardı etmemek gerekiyor.

Ziraat Bankası Tarım Politikaları Başkanı Ferhat Pişmaf’ın, “Biz, tarımın, çiftçi dışında da paydaşları olduğunu fark ederken diğer bankalar çiftçiyi fark ettiler.” mealindeki sözlerini de bütüncül yaklaşıma örnek olması bakımından değerli buldum.

Tarımda katma değer yaratmanın, “ürüne ve üretene değer katacağı” konusunda bütün katılımcılar hemfikirdi. Bu değeri elde etmenin yolunun ise “tarım ürünlerimizi ham madde yerine mamul madde olarak pazarlayabilmek” olduğu örnekleriyle anlatıldı.

Katma değer yaratmanın “markalaşma” ile yakın ilişkisi üzerinde de duruldu. Bana göre markalaşmayı, sanayi ürünleri ve yöresel (bize has) ürünler olarak iki yönüyle ayrı ayrı ele almak gerekir.

Tüm Süt, Et ve Damızlık Sığır Yetiştiricileri Derneği (TÜSEDAD) Başkanı Sencer Solakoğlu, belki de Zirve’nin en aykırı sözlerinin sahibiydi. Solakoğlu, “tarımda teoriden pratiğe gitmenin bugüne kadar fayda sağlamadığını, pratikten teoriye doğru gidilmesi gerektiğini” söyleyerek yöntem hakkında yeni bir tartışma başlattı.

Bana göre, bunlar arasında bir tercih yapmak zorunda değiliz. İki yöntemi de birbirini destekleyecek şekilde kullanmak daha mantıklı.

Solakoğlu’nun, “tarımın gerçeği ile siyasetin çıkar çatışması yaşadığı” görüşlerine ise katılmamak mümkün değil.

Şahsen en hassas olduğum konulardan biri olan istatistik ve veri analizi konusu da toplantının gündemindeydi. Konuşmacıların, verilerin güvenilirliği konusunda şüpheleri vardı. Yıllarca, sadece makalelerimi yazarken değil, hazırladığım “Dünya ve Türkiye Süt Endüstrisi Raporu 2010” ile, katkıda bulunduğum Gıda Sanayisi Raporları vesilesiyle de gördüm ki verilerimizin önemli bir kısmı sorunlu. Veriler sorunluysa içinde bulunulan durum ile şartlar ve imkânların bilinmesi imkânsızdır. Dolayısıyla geleceğin planlanabilmesi de mümkün değildir.

Konuşmalarda çiftçilere eleştiriler de vardı:

Tarımda makineleşmenin önemi vurgulanırken, makineleşmede israfın büyük boyutlara ulaştığına dikkat çekildi. Bu konudaki en manidar örnek, traktör ve ekipman sayılarının ulaştığı boyuttu. “birlik oluşturarak, müşterek kullanılan makine parkları yoluyla makinelerin çok daha verimli kullanılabileceği, traktörün bir statü sembolü olmaktan çıkarılması gerektiği” bütün katılımcılarının hemfikir olduğu diğer görüşlerdi.

 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz