Tarım, gıda ve içecek sektörlerinin 2018 yılında döviz kuru, faiz ve girdi maliyetleri kıskacında olacağı tahmin ediliyor.
Türkiye İş Bankası İktisadi Araştırmalar Bölümü, 26 sektöre ilişkin 2018 yılı beklentilerini bir rapor halinde yayınladı. Raporda, 26 sektördeki gelişmeleri etkileyen başlıca makroekonomik değişkenlerle ilgili tahminlere yer verildi. 2017 yılında %3,7 oranında gerçekleşen küresel ekonomik büyümenin 2018 yılında %3,9 oranında olacağı tahmin edilen rapora göre; bu süreçte, Fed başta olmak üzere diğer gelişmiş ülke merkez bankalarının para politikalarında normalleşme yönünde atacağı adımlar, küresel sermaye akımlarını şekillendirecek. Uygulanan gevşek para politikalarından destek bulan Euro Alanı ekonomisinin ise 2017’deki %2,4’lük büyümenin ardından 2018 yılında %2,2 düzeyinde büyüme gerçekleştireceği tahmin ediliyor. Sektörlerdeki Gelişmeleri Etkileyen Başlıca Makroekonomik Değişkenlerle ilgili diğer tahminler ise özetle şöyle:
Türk Lirası 2017 yılında dolar ve Euro karşısında önemli ölçüde değer kaybetti. Fed ve ECB’nin para politikalarındaki normalleşme sürecinin ihtiyatlı bir şekilde yönetileceği öngörüsüyle 2018 yılında TL’deki zayıflamanın daha ılımlı olması bekleniyor. Öte yandan jeopolitik riskler döviz kurları üzerinde yukarı yönlü baskı oluşturmaya devam edecek.
Yukarı yönlü hareketin hız kazandığı enflasyon karşısında TCMB’nin fiyat istikrarına daha çok atıfta bulunduğu görülüyor. 2018 genelinde enflasyonun çift haneli seviyelere yakın seyredeceği öngörüsü altında yurt içinde faizlerin mevcut seviyelerini koruyacağı değerlendiriliyor.
2017 yılında yatay seyreden tarımsal ürün ve gıda fiyatlarının 2018 yılında da bu eğilimini koruyacağı tahmin ediliyor.
Türkiye İş Bankası İktisadi Araştırmalar Bölümü tarafından hazırlanan “SEKTÖRLERLE İLGİLİ 2018 BEKLENTİLERİ” başlıklı raporda, tarım, gıda ve içecek sektörlerine yönelik tahminlere de yer veriliyor. Raporda bu üç sektörle ilgili 2018 yılı tahminleri ve dikkat çekilen riskler ise özetle şöyle:
Hayvancılık sektöründeki yapısal sorunlar devam ediyor
Dokuz yıllık aradan sonra 2016 yılında ilk kez daralan tarım ve hayvancılık sektöründe sorunlar devam ediyor. Sektör, 2017’nin ilk 9 aylık döneminde Türkiye ekonomisindeki güçlü büyüme ve baz etkisine rağmen %3,3 ile diğer sektörlerin altında bir gelişim kaydetti.
2017’de bitkisel ürünler genelinde rekolte yıllık bazda %4,2 yükselişle 68 milyon tona ulaştı. Rekoltede ilk iki sırada yer alan tahıl ve şeker pancarı üretimi sırasıyla %2,4 ve %6,3 arttı. Son dönemde, verilen teşviklerle birlikte ilginin arttığı pamukta üretim %16,7 oranında yükseldi. 2018 yılı için açıklanan tarımsal destek programında pamuk üreticilerine verilen sübvansiyonların artırılmasının rekolteyi benzer bir şekilde etkilemesi bekleniyor.
2017’de sebze ve meyveler grubunda rekolte %4,9 arttı. Rusya ile iyileşme kaydeden ikili ilişkilere rağmen bu durumun tarım ürünleri ihracatına net olarak yansımaması arzı baskılayan bir faktör olarak ön plana çıktı. Bu dönemde, yurt içinde domates rekoltesi %1,2 oranında arttı. Turunçgiller grubunda ise, üretimin %11,1’lik yükseliş kaydetmesine karşılık dış satışlar gerilemeyi sürdürdü, ürünler iç pazara yönlendirildi.
Dış satışlarının büyük bir kısmını Avrupa Birliği ve Rusya pazarına yapan Türk yaş meyve ve sebze üreticileri, ihraç pazarlarını çeşitlendirmek amacıyla Uzak Doğu ülkelerine yönelme kararı aldı. Havayolu ile taşınacak olan bu ürünlerin 500 milyon kişilik yeni pazarda yoğun ilgi göreceği değerlendiriliyor.
Türkiye’de zeytin üretimi %21,4 yükselerek 2,1 milyon ton ile rekor seviyesinde gerçekleşti. Ayrıca, Akdeniz ülkelerinde yaşanan kuraklık nedeniyle zeytin üretiminin küresel ölçekte gerilemesi Türkiye’nin ihracatını olumlu yönde etkiledi. 2017’de Türkiye’nin zeytinyağı ihracatı %188 artışla 200 milyon USD seviyesinde gerçekleşti.
Türkiye’de yağışlar 2017’nin son aylarından itibaren rekor düşük seviyelerde gerçekleşti. Bu durumun, ilkbahar aylarında sürmesi halinde tarımsal kuraklık ve bitkisel üretimde daralma riski gündeme gelecek.
Hayvancılık sektöründeki yapısal sorunlar yurt içinde kırmızı et üretiminin 2017’de %4 gerilemesine neden oldu. Kırmızı et fiyatlarındaki yükselişin engellenmesi amacıyla ithalata ağırlık verilmesi yerli üreticiler üzerindeki baskıyı arttırdı. Sektördeki zayıflıkların orta vadede gündemdeki yerini koruması bekleniyor.
Kümes hayvanları yetiştiriciliğinde ise iç talebi karşılar nitelikte olan Türkiye, çevre ülkelerde jeopolitik belirsizliklerin hafiflemesiyle birlikte ihracatını artırma imkanı buldu. 2017 yılında sektörün ihracatı %46 yükselişle 527 milyon USD’ye ulaştı. Öte yandan, bu dönemde Türk lirasındaki değer kaybı nedeniyle sektörün üretim maliyetleri yükseldi. 2018 yılında maliyetlerdeki artışın daha sınırlı düzeyde kalacağı öngörülüyor.
Gıda İmalatı: Kurda yaşanacak dalgalanmalar karlılığı olumsuz etkileyebilir
2016 yılında %2,1 oranında artış kaydeden gıda ürünleri üretimi 2017’de %5 büyüdü. 2017’nin ilk üç çeyreğinde tarımsal GSYH’nin cari fiyatlarla %13,8 artış kaydetmesi, gıda ürünleri üretimine olumlu yansıdı. Gıda ve içecekler sektörünün tüketici güveni ve ihracattaki toparlanmayla birlikte 2018 yılında %5-7 büyüyeceği öngörülüyor.
Gıda ürünleri imalatı sektöründe yurt içi satışların payı %83 civarında. 2017 yılında yurt içinde ekonomik aktivitenin olumlu seyri, genç nüfus ve göçmen sayısındaki artış, turizm sektöründe gözlenen toparlanma ve organize gıda perakendecilerinin yaygınlaşması, gıda pazarının olumlu performansında etkili oldu. Sektörün 2015 ve 2016 yıllarında Ortadoğu’da yaşanan jeopolitik gerilimlerin etkisiyle yıllık bazda gerileyen ihracatı 2017’de yıllık bazda %6,4 yükseldi.
TÜFE sepetinde %20,1 ile en yüksek paya sahip olan gıda ürünleri tüketici fiyatları üzerinde doğrudan etkili olmakta. 2017 yılı içerisinde %16,9’a kadar yükselen gıda enflasyonundaki sert yükselişle mücadele kapsamında canlı hayvan, kırmızı et, tahıl, bakliyat, bazı sebzeler ve hayvan yemi ithalatında gümrük vergileri düşürüldü ya da sıfırlandı. Bununla birlikte, Türkiye’nin gıda ithalatının yaklaşık %80’inin Dahilde İşleme Rejimi kapsamında geri ihraç edilmesi nedeniyle gümrük vergisi indirimlerinin yurt içindeki fiyatlara olumlu etkisi olmadı. 1 Şubat 2018 itibarıyla çiğ sütün referans fiyatında yapılan artışın da gıda enflasyonunu yukarı yönlü baskılamaya devam edeceği değerlendiriliyor.
2017 yılında yağışların beklentilerin altında kalmasının yanı sıra döviz kuru ve petrol fiyatlarındaki artışla birlikte gıda üreticilerinin girdi maliyetleri yükseldi. Sektörde finansman giderlerinin %91’inin kısa vadeli olması, TCMB’nin para politikasında sıkı görünümü sürdürdüğü bir konjonktürde sektörün finansman maliyetlerini artırabilecek bir risk olarak öne çıkarken, döviz borçluluğunun görece yüksek seviyesi nedeniyle önümüzdeki dönemde kurda yaşanacak dalgalanmaların sektör kârlılığını olumsuz etkileyebileceği tahmin ediliyor.
AB ile Gümrük Birliği’nin yenilenmesine ilişkin belirsizlik sürerken, %19,4 payla sektörün ana ihraç pazarı olan Irak’ta büyümenin toparlanacağı ve TL’deki değer kaybının süreceği öngörüsünün 2018 yılında ihracatı destekleyebileceği düşünülüyor. Öte yandan, Suriye ve Irak’taki jeopolitik riskler ihracatı baskılayabilecek unsurlar olarak öne çıkıyor.
İçecek: Net ithalatçı bir sektör
2016 yılında turizm sektöründeki olumsuz görünümün etkisiyle %1,5 oranında daralan içecek sektörü, ekonomik aktivite ve turizmdeki toparlanmayla birlikte 2017’de %3,3 büyüdü. Sektörün 2016’da reel bazda daralan yurt içi cirosu 2017 yılında %6,5 arttı.
Alkolsüz içecek üretimi 2017’de %6,1 oranında artış kaydetti. Canlı ekonomik aktivitenin etkisiyle alkolsüz içeceklere yönelik talep 2017’de ivme kazandı. Gazlı içecek ve ambalajlı suya nazaran gazsız içecek ve soğuk çay pazarı daha hızlı bir büyüme kaydetti.
Türkiye’de artan şehirleşmeyle birlikte kişi başı ambalajlı su tüketimi yıllara göre yükselmeye devam ediyor. 2017 yılında sıcaklıkların mevsim normallerinin üzerinde seyretmesi, ambalajlı su talebini de destekledi. Yüksek nakliye bedeli nedeniyle düşük bir kâr marjına sahip olan sektörde kapasite kullanım oranı da düşük seyrediyor.
2016’da yıllık bazda çift haneli düşüş kaydeden şarap üretimi 2017 yılında %11,7 oranında arttı. Bira ve diğer alkollü içecekler üretimindeki küçülme trendi 2017’de de devam etti. Vergi oranları Ocak ve Temmuz aylarında yeniden değerleme artışına tabi tutulan alkollü içeceklerde artan fiyatlar, marketlerde satılan etil alkol ile kayıt dışı alkollü içecek üretimini beraberinde getirdi, Aralık 2017’de çıkarılan bir düzenlemeyle marketlerde satılan etil alkolün içeriğine katkı maddesi eklenmeye başlandı.
Net ithalatçı bir sektör olan içecekler sektöründe, 2017’de ihracat %12,3 artış kaydederken, ithalat %37,4 oranında büyüdü. Sektörde bira ithalatının alkollü içecek ithalatı içindeki payı yıllara göre artarak 2017’de %65,6’ya kadar yükselirken, alkolsüz içeceklerin toplam içecek ihracatı içindeki payı %68,3’e ulaştı.
Sektördeki firmaların Rusya, Kazakistan, Pakistan ve Irak gibi komşu ülkelerde de üretim tesisleri bulunuyor. Rusya’da alkol tüketimini azaltmak için 2017 yılının Ocak ayında 1,5 litre ve üzeri, Temmuz’da ise tüm pet şişelerde alkol satışının yasaklanması ülkede faaliyet gösteren firmaların cirolarını olumsuz yönde etkiledi.
2017’de faizler ve döviz kurundaki artış nedeniyle sektörün toplam finansman giderleri içerisinde kısa vadeli giderlerin payını azaltıp, uzun vadeli banka kredisi ve tahvil ihracına odaklandığı gözlendi. 2017’de şeker fiyatlarının yanı sıra petrol fiyatları ve döviz kurundaki artışa bağlı olarak girdi maliyetlerinin yükselmesi, sektör kârlılığını olumsuz yönde etkiledi. Çin’de arz kesintilerine bağlı olarak 2018’de alüminyum fiyatlarında beklenen yükselişin ise ambalaj maliyetlerini artıracağı öngörülüyor.
Ocak 2018 itibarıyla meyve suyunun yanı sıra mineral ve gazlı su ile sade gazoza ilk kez %10 oranında ÖTV getirildi. 2018 yılında alkolsüz içecekler sektöründe iç talebin bir miktar ivme kaybetmekle birlikte pozitif bir büyüme sergilemesi; alkollü içeceklerde ise, talebin turizm sektöründeki toparlanmayla birlikte daha olumlu bir tablo çizmesi bekleniyor.