Son dönemde döviz kurunda ve faizde yaşanan artışın yem fiyatları kanalıyla hayvancılık sektöründe fiyatları olumsuz etkileyeceği; gıda sektöründe net kârlılığı baskı altına alabileceği; içecek sektöründe ise şirketlerin finansal yapısını olumsuz etkileyeceği tahmin ediliyor.
Türkiye İş Bankası İktisadi Araştırmalar Bölümü, 26 sektöre ilişkin 2017 yılı tahmin ve beklentilerini bir rapor halinde yayınladı. Raporda, Sektörlerdeki Gelişmeleri Etkileyen Başlıca Makroekonomik Değişkenler sıralanırken, bu değişkenlerin 2017 yılında sektörleri nasıl etkileyeceği konusunda tahminlere de yer veriliyor.
Raporda, Sektörlerdeki Gelişmeleri Etkileyen Başlıca Makroekonomik Değişkenlerle ilgili özetle şu değerlendirme yapılıyor:
2016 yılında %3,1 oranında büyüyen küresel ekonomide 2017 yılında reel büyümenin %3,4’e yükselmesi bekleniyor. 2016 yılında %1,7 oranında büyüyen Euro Alanı’nda büyüme üzerindeki aşağı yönlü riskler halen devam ediyor. 2017 yılında Euro Alanı, 2016 yılına göre bir miktar hız keserek %1,6 oranında büyüyecek.
2016 yılında %6,7 oranında büyüyen Çin ekonomisindeki büyümenin yavaşlamasının önümüzdeki yıllarda da sürmesi beklenirken, büyümenin 2017 yılında %6,5 düzeyinde gerçekleşeceği tahmin ediliyor.
2016 yılında %3,2 oranında büyüdüğü hesaplanan Orta Doğu ve Kuzey Afrika (MENA) Ekonomisindeki istikrarsız görünüm ise 2017 yılında da sürecek. Buna karşılık, yükselen petrol fiyatları, petrol ihraç eden ülkeler açısından olumlu bir gelişme olarak öne çıkıyor.
Bağımsız Devletler Topluluğunun (BDT) 2017 yılında ekonomisi %1,5 büyüyecek, Rusya’da ise büyüme %1,1 seviyesinde olacak.
Trump’ın başkanlığı sonrasında ABD’de büyümeyi artırıcı tedbirlerin etkisiyle Fed’in faiz artırımlarının 2017 yılında da devam edeceği beklentisi ile dolardaki güçlü seyir 2017 yılında da sürecek. Fed’in faiz artırım süreci, dış finansmana bağımlılığı yüksek olan gelişmekte olan ülkelerde büyüme üzerinde baskı yaratmaya devam edecek.
2016 yılında dolar ve euro karşısında önemli ölçüde değer kaybeden TL, gelişmekte olan ülkelere yönelik artan risk algısının ve jeopolitik risklerin etkisiyle 2017 yılında da baskı altında kalacak.
Tarım, gıda ve içecek sektörleri 2017’de kur, faiz ve girdi maliyetleri kıskacında
Türkiye İş Bankası İktisadi Araştırmalar Bölümü tarafından hazırlanan “SEKTÖRLERLE İLGİLİ 2017 BEKLENTİLERİ” başlıklı raporda, tarım, gıda ve içecek sektörlerine yönelik tahminlere de yer veriliyor. Raporda bu üç sektörle ilgili 2017 yılı tahminleri ve dikkat çekilen riskler ise özetle şöyle:
Tarım: Kur, TL’nin değer kaybı, yem ve gübre fiyatları
Güncellenen GSYH verilerine göre ekonomideki payı %6,5 düzeyinde bulunan tarım ve hayvancılık sektörü, 2016 yılının ilk 9 ayında yıllık bazda %7 daraldı. 2015 yılındaki olumlu hava koşulları nedeniyle önemli oranda artan tarımsal üretimin yarattığı yüksek baz ve hayvancılık sektöründeki sorunların 2016 yılında da devam etmesi daralmanın başlıca nedenleri arasında yer alıyor.
Tahıl üretimi 2016 yılında %8,7 oranında azalırken, sebze üretimi %2,4, meyve üretimi ise %6,8 oranında artış kaydetti. Yıllar itibarıyla dalgalı seyretse de tarımsal alanların genişletilememesi ve verimlilik artışı sağlanamaması nedeniyle sektörde, diğer sektörlere kıyasla üretimde ciddi artışlar yaşanmadı. Nitekim 2006 yılında toplam 76 milyon ton üretim gerçekleştirilirken, 2016 yılında bu rakam ancak 84 milyon tona ulaşabildi.
Üretimin nispeten yatay seyrine karşılık, sektörün kullandığı kredi hacmi 2016 sonu itibarıyla 72 milyar TL’ye ulaştı. Bu tutar 2006 yılsonunda 7,8 milyar TL düzeyindeydi. Söz konusu kredilerin bir kısmının sektöre teşvik kapsamında faizsiz kullandırılması ve kuraklık dönemlerinde ödemelerin ötelenmesi nedeniyle sektörün takipteki alacak oranı %2,7 düzeyinde seyrediyor.
2016 yılının ilk yarısı itibarıyla büyükbaş hayvan varlığının bir miktar arttığı gözlenmekle birlikte, kurban bayramında kesilen hayvanlarla birlikte hayvan varlığının 2016 yılında da gerilediği tahmin ediliyor.
Hayvancılık sektörünün son yıllarda yaşadığı sorunlar 2016 yılında da devam etti. Fiyatlardaki yükselişin önüne geçmek amacıyla et ithalatının sürdüğü izlenirken, bu önlemin et fiyatları üzerindeki etkisinin sınırlı olduğu görülüyor. Ancak, son dönemde kurda yaşanan artışın yem fiyatları kanalıyla hayvancılık sektöründe fiyatları olumsuz etkileyeceği tahmin ediliyor.
TL’de gözlenen değer kaybının ise gübre fiyatları üzerinden tarım sektöründe de maliyetleri artırması bekleniyor. Geçtiğimiz aylarda açıklanan ve havza sistemi temelli olan
Milli Tarım Projesi kapsamında sektörde verimliliğin artırılması ve üretim maliyetlerinin azaltılması hedeflendi. Ancak, projenin nispeten uzun vadeli olması nedeniyle etkilerinin en azından 2017 yılsonundan itibaren görülmeye başlanacağı düşünülüyor.
Rusya’nın Türkiye’den ithal ettiği yaş sebze ve meyveye uyguladığı ambargo 2016 yılında sektörün ihracat performansını olumsuz etkilerken, ürünlerin yurt içine satılmasına ve sektörün cirosunun bir miktar gerilemesine neden olmuştu. 2017 yılında Rusya ile ilişkilerin normalleşmesi paralelinde sektörün ihracatının yeniden öngörülebilir hale gelmesi bekleniyor.
Gıda: Emtia fiyatları artıyor, iç talep canlı değil
Büyüme dönemlerinde ekonomik aktiviteye paralel hareket eden, daralma dönemlerinde ise diğer sektörlere kıyasla olumlu performans sergileyen gıda sektöründe üretim 2016 yılında %2,1 oranında arttı.
2016 yılı iç ve dış talep koşulları açısından gıda sektörü için zorluklarla dolu bir yıl oldu. Rusya ile bozulan ilişkiler, turizm sektöründeki yavaşlama, kurlarda yaşanan artış ve zayıf tüketici güveni nedeniyle sektör, potansiyel performansını sergileyemedi.
Üretiminin yaklaşık olarak %15’ini ihraç eden sektör geleneksel olarak net ihracatçı konumunda. Önemli ihraç pazarlarından olan Irak ve Suriye’de devam eden iç karışıklıklar sektörün ihracat performansını olumsuz etkilemeye devam ediyor. 2015 yılının ardından 2016 yılında da sektörün toplam ihracatının gerilediği izleniyor. Söz konusu gerilemeye rağmen net ihracatçı konumunu sürdüren sektör, bu dönemde gerçekleştirdiği 10,9 milyar USD ihracat ile en çok ihracat yapan beşinci sektör oldu.
2016 yılında ortalamanın altında seyreden yağış miktarı, sektörün girdi maliyetlerini artırırken, yükselen kur ve petrol fiyatları da ithal girdi maliyetlerini ve üretimi önemli ölçüde etkiledi.
2017 yılında iç talebin 2016 ile paralel seyredeceği tahmin edilirken, dış talepte ise sektörün önemli ihraç pazarları olan Irak ve Suriye’deki gelişmelerin belirleyici olması bekleniyor.
Bir diğer önemli pazar olan Avrupa Birliği’nin yıllar itibarıyla çizdiği nispeten dengeli görünümün 2017 yılında da sürmesi bekleniyor. Orta vadede, Gümrük Birliği anlaşmasının gözden geçirilmesinin tamamlanmasıyla AB’ye yapılan ihracatın artacağı tahmin ediliyor.
2017 yılında sektörün üretimi açısından en önemli riskler, sektörde girdi olarak kullanılan gıda emtia fiyatlarının artması ve döviz kurlarının yükselmesi olarak görülüyor. Sektörün üretim maliyetlerini artıracak söz konusu gelişmeler, sektörün ihracatını ya da kârlılığını azaltabilecek. Nitekim yurt içinde oldukça düşük olan sektörde talebin fiyat esnekliği, dış talepte nispeten yüksek seyrediyor.
Yüksek kaldıraç oranı ile faaliyet gösteren sektörün 2017 yılında bir miktar yükselmesi beklenen faiz oranları nedeniyle finansman giderlerinde artış bekleniyor. Ayrıca, tarihsel olarak kur artışının yaşandığı dönemlerde sektörde kârlılığın gerilediği izlenmekte. Bu çerçevede, sektörde net kârlılığın baskı altında kalabileceği düşünülüyor.
İçecek: kurda ve faizdeki yükseliş finansal yapıyı olumsuz etkiliyor
2016 yılında içeceklerin imalatı sektöründe üretim bir önceki yılın aynı dönemine göre %1,5 oranında geriledi. 2016 yılında turizm sektöründeki gelişmeler başta alkollü içecekler olmak üzere tüm sektörü olumsuz etkiledi.
Bu dönemde şarap üretimi %3,9, bira üretimi %2,6, diğer alkollü içeceklerin üretimi %6,6 azaldı. Alkollü ürünlerin satışına yönelik getirilen kısıtlamaların ve vergiler ile döviz kurlarında yaşanan artışların da talep koşullarını olumsuz etkilemeye devam ettiği görülüyor.
Ambalajlı su, maden suları ve gazlı içeceklerin yer aldığı alkolsüz içecekler sektörü ise asgari ücrette yapılan düzenlemenin yarattığı harcanabilir gelir artışına ve Suriye’den gelen mültecilerin oluşturduğu talebe rağmen 2016 yılında %0,1 ile oldukça düşük oranda büyüme kaydetti.
Başta ambalajlı su ürünleri olmak üzere kişi başı tüketimin AB ortalamasına yakınsaması nedeniyle geçmişte yaşanan yüksek büyüme oranlarına kısa vadede ulaşılamayacağı tahmin ediliyor.
2017 yılında bir miktar toparlanması öngörülen turizm faaliyetleri ile satışların nispeten olumlu seyretmesi bekleniyor. Sektörün 2017 yılında %1 seviyesinde büyüyeceği öngörülürken, büyümenin kaynağını alkolsüz içecekler ile bira üretimi oluşturacak.
Sektörün ihracatı düşük düzeyde. İhracatın yüksek olmamasına karşın özellikle sektörün alkollü içecekler segmentinde yurt dışı faaliyetler toplam üretimin önemli kısmını oluşturuyor. Başta Rusya olmak üzere çevre ülkelerdeki jeopolitik riskler, alkollü içecekler sektöründe risklerin önümüzdeki yılda da canlı kalacağına işaret ediyor. Ayrıca, Rusya’da satış hacminin %25’ini oluşturan 1,5 litrelik pet şişede bira satışının 2016 sonu itibarıyla yasaklanmasının, bu ülkede bira üretim maliyetlerini artıracağı ve satışları olumsuz etkileyeceği öngörülüyor.
Sektörde oldukça büyük firmalar faaliyet göstermekte olup, söz konusu firmaların dövizde yüksek açık pozisyona sahip oldukları biliniyor. Ayrıca, sektörün borçluluğu da yüksek seviyede. Bu nedenlerle kurda ve faiz oranlarında yaşanan yükselişler sektörün finansal yapısını olumsuz etkiliyor. 2017 yılında bir miktar artması beklenen faizler nedeniyle sektörün kısa vadeli borç stokunun uzun vadeye kayması beklenirken, kur artışlarının sektörün kârını 2014 yılında olduğu gibi negatif bölgeye taşıyabileceği düşünülüyor.