Dün, “enflasyon ve gıda fiyatlarında yapılacak yüzde 10 indirimi” değerlendirmiştim. Bugün ise sizlerle “enflasyon ve Yeni Hal Yasası” hakkındaki görüşlerimi paylaşacağım.
Bilindiği gibi Yeni Hal Yasası, 2016’nın sonlarına doğru Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci’nin Yeni Hal Yasası’ndan beklentilerini açıklaması ile gündemi işgal etmeye başladı. Ardından, büyük umutlarla kurulan fakat başarısız olduğu için yakınlarda kaldırılan, kısaca “Gıda Komitesi” olarak adlandırılan komitenin 18 Ağustos 2017 tarih ve 2017-34 sayılı basın duyurusu ile umutlar körüklendi.
O açıklamalarda da -bugün olduğu gibi- detaylı bir bilgilendirme yapılmamış, taslak ile halledilecek sorunlar öne çıkarılmıştı. Ben de yapılan açıklamalardan hareketle kaleme aldığım üç makalemde Yeni Hal Yasası ile ilgili değerlendirmeler yapmış, asıl değerlendirmemi ise Yasa taslağına ulaşabildiğimde yapacağımı yazmıştım. Aradan geçen zamana rağmen taslak hala kamuoyu ile paylaşılmadı. Sanıyorum paylaşılmadan da yasalaşacak.
(https://www.yasamicingida.com/gida-komitesi-et-ithalati-uc-yilda-biter-mi/ – https://www.yasamicingida.com/sahte-fatura-fahis-kurbanlik-fiyatlari-yeni-hal-yasasi/ – https://www.yasamicingida.com/gozumun-gordugunu-almayi-tercih-ederim/)
Bazı konuları tekrar etmemek için Yeni Hal Yasası’nın taahhütlerini değerlendirdiğim makalelerin linklerini yukarıda dikkatlerinize sunuyorum. İlgili bölümlerine göz atmanızda konunun bütününün anlaşılması bakımından fayda olduğunu düşünüyorum.
Yöneticilerimizin Yeni Hal Yasası’ndan beklentileri kısaca şunlar:
Ürün kayıpları önlenecek. Aracılar azaltılacak. Dolayısıyla gıda enflasyonuna engel olunacak.
Peki, bunlar nasıl olacak?
Yaklaşık iki yıldır yapılan bölük pörçük açıklamalara göre şöyle olacak:
9 Ekim 2018 – Hazine ve Maliyet Bakanı Berat Albayrak:
“Yeni haller kurularak satıcı sayısının ve rekabetin artırılması, üretici ve üretici örgütlerinin satış imkanlarının artırılması öncelikli hedef olacak. Ürünlerin bozulmasını engellemek için depolama, ambalaj, nakliyat konularında yeni standartlar uygulamaya konulacak. Çok özgün bir modeli Tarım Bakanlığımız, Ticaret Bakanlığımız ve biz çok detay şekilde çalışmaya başladık. Yasal düzenleme sonrası Türkiye’ye özgün yeni bir stratejik model üzerinde eş zamanlı da çalışıyoruz. Gıda ürünlerinde fiyat dalgalanmasının büyük veri ve ileri analitik yöntemler kullanılarak yakından takip edileceği Ürün Gözetim Mekanizması için çalışmalar başladı.”
10 Eylül 2017 – Gıda Komitesi’nin kararları ile ilgili Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfekçi:
“Gıda fiyatlarını düşürmek için artık hallerde sebze ve meyve yanında tavuk, et ve balık gibi gıda ürünleri de satılacak. Toplu işlem yapılınca lojistik maliyetler ve işletme maliyetleri de düşecek. Ülkemizdeki 176 halden 100’ü hal kapsamından çıkarılarak toplama merkezi olacak. Bunlar hal kapsamından çıkacağı için maliyetleri de düşük olacak. Bu da ürün fiyatını etkileyecek.”
(Bakan Tüfekçi’nin 2016 sonunda yaptığı açıklamaları, uzatmamak için kullanmadım.)
18 Ağustos 2017 – Başbakan Yardımcısı ve Gıda Komitesi Başkanı Mehmet Şimşek:
“Toptancı hallerinin modernizasyonuna ilişkin çalışmalarda gelinen aşama değerlendirilmiş ve atılması planlanan adımlar hakkında Komiteye bilgi sunulmuş olup, kritik hususların karara bağlanması amacıyla takip eden ilk Komite toplantısının bu gündemle gerçekleştirilmesi kararlaştırılmıştır.”
”Yaş meyve-sebze tedarik zincirinde ortalama yüzde 25-30 seviyelerinde gerçekleşerek önemli maddi kayba neden olan fire oranlarını en aza indirmek ve lojistik süreçlerin genel kalitesini artırmak amacıyla tedbirler müzakere edilmiştir. Bu çerçevede, ürünlerin hasat sonrasında uluslararası normlara uygun tek ve çok kullanımlık ambalajlarla paketlenmesi, nakliye süreçlerinin iyileştirilmesi amacıyla frigorifik (soğutuculu) araçlarla taşınması ve perakende satış noktalarında soğutuculu reyonlarda sergilenmesi hususlarında yeni standartlar belirlenmiştir. Bu standartlarda zorunlu uygulamaya geçilmesine ve geçiş sürecinin yönetilmesine ilişkin kararlar alınmıştır.”
Yeni Hal Yasası’nın içeriğiyle ilgili bilgilerimiz bu açıklamalar ile 03 Ekim 2017 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan Sebze ve Meyvelerin Toptan ve Perakende Ticaretinde Uyulması Gereken Standart Uygulamalara İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ’e dayanıyor.
Yapılacak denilen işler ve kurulacak tesisler, son derece maliyetli yatırımlar. Sadece yapım maliyetlerinden bahsetmiyorum, işletme maliyetleri de çok yüksek.
Hükûmetimiz diyor ki:
“Destek vereceğim. Hem öyle böyle değil, maliyetlerin büyük kısmını üstleneceğim. İşletme maliyetleri dâhil”.
“Böyle mübarek (!) bir yasanın çıkarılması için niçin 16 sene beklendi?” sorusu bir yana şu kriz ortamında bu yüksek maliyetler nasıl karşılanacak? Üstelik soğuk hava depoları, soğuk sistem taşıma gibi yatırımların neredeyse tamamını yurt dışından temin etmek zorundayız.
Tekrar edeyim:
Yasanın mübarekliği, yasa ile alınacak tedbirler sayesinde gıda israfının önleneceği, aracının azaltılacağı, dolayısıyla gıda enflasyonunun azalacağı tezine dayanıyor.
Ürün kayıpları; soğuk sistem taşıma, ambalajlı taşıma, soğuk sistem depolama ve son satış yerlerindeki soğuk sistem reyonlar ile sağlanacak.
Ambalajlı taşıma konusunun temelinde üreticinin ürününü ambalajlaması düşüncesi de var ki bu durumda üreticilerin ambalajlama tesisi kurması gerekiyor. Belki soğuk sistem depolama tesisi de kurmak zorunda kalacaklar. Fazla ham maddenin mamul ürüne çevrilmesi de düşünceler arasında. Örneğin fazla domatesiniz mi var salça yapın. Bunlar da devlet desteği kapsamında… Yapar fakat nasıl satar orası meçhul.
Diğer yandan unutulan bir nokta var: Ürünlerin halihazırda ne kadarının soğuk sistem ile taşındığı, depolandığı ve son satış yerlerinde soğuk sistem reyonlarda satışa sunulduğunu bilmiyoruz. Bilmiyorsak kayıplarımızı nasıl hesaplıyoruz da aradaki farkı kâr olarak yazıyor ve böylesi büyük yatırımlar yapmayı göze alıyoruz?
Sorguluyorum çünkü veriler çok önemli. O kadar önemli ki doğru veriden hareket etmiyorsanız, yaptığınız plan program çöpe gider; fayda beklerken zarar edersiniz.
Bu sebeple sorgulamaya devam edelim:
Üreticilerin ne kadarı bunları yapabilecek kapasitede üretim yapıyor? Bu üretimler toplam üretimin ne kadarına karşılık geliyor? Bu yatırımları yapması ve işletmesi mümkün olmayanları hesaptan düşmek gerekiyor.
Bu kadar da değil. Biz sanıyoruz ki alınan tedbirlerle kayıp miktarının tamamı önlenecek. “Şu kadar kârımız olacak.” derken hesabımızı kayıpların tamamı üzerinden yapıyoruz. Halbuki kayıpların tamamını önlemek mümkün değil. Önlenmesi mümkün olmayan kayıpların da hesaptan düşülmesi gerekiyor.
Gelelim asıl soruya:
Kayıp rakamları doğru tespit edilebildi mi? Bu soru çok önemli çünkü ne zaman kayıplarla ilgili bir yazı okusam, verilen rakamların önceki okuduklarımdan çok farklı olduğunu görüyorum. Bu şartlarda TÜİK rakamları esas alınsa bile bu defa da hangi aşamada ne kadar kayıp olduğu sorusu ile karşılaşıyoruz ki evde ve toplu tüketim yerlerindeki kayıpların, Yeni Hal Yasası kapsamında alınması düşünülen tedbirlerin dışında kalan kayıplar olduğu gerçeği ile yüzleşiyoruz. Dolayısıyla bu kayıpları da hesaptan düşmek lazım.
Lafı bu kadar uzatmamın sebebi şu:
Hani “Yeni Hal Yasası ile alınacak tedbirler sayesinde ürün kayıpları önlenecek, aracılar azaltılacak ve böylece gıda enflasyonu aşağı çekilecek.” diyorlar ya, maalesef öyle olmayacak. Ürün kayıplarının önlenmesi için yapılacak masraflar, ürün kayıplarının ederini geçecek. Bu da maliyetlerin dolayısıyla enflasyonun artması demek.
Yeni Hal Yasası’nın aracıları nasıl azaltacağını henüz anlayamadığım için o konuda yorum yapamayacağım.
“Bu tedbirler gıda enflasyonuna çare olacak.” yerine örneğin “Üretimden, saklama ve taşımadan kaynaklanan üretim kayıpları en aza indirileceği için bazı ürünlerin üretim alanlarında dışarıya bağımlı olduğumuz ürünlerden daha fazla üretmek mümkün olacak.” deseler -miktarı sorgulamakla birlikte- itiraz etmeyeceğim ama demiyorlar işte!
Siyasetçi olmak böyle bir şey olsa gerek.