Ulusal zincir marketlerde coğrafi işaretli ve yerel ürünlerin satış mecburiyetinin yasal olarak yüzde 1 olduğunu belirten Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, bu oranın yüzde 20-25’ler seviyesine taşınması durumunda hem yerel ekonominin kalkınmasının hem de ciddi bir verimliliğin yakalanabileceğini söyledi.
Bakan Pakdemirli, Ege Ekonomiyi Geliştirme Vakfı, NTV ve Özgencil Grup iş birliğiyle düzenlenen Ege Ekonomik Forum’da konuştu. Tarım sektörüne yönelik desteklemelere ilişkin bilgi veren Dr. Pakdemirli, “Bugün ilk defa buradan çiftçilerimiz için bir müjde açıklamak istiyorum, bugün itibarıyla çiftçilerimize başta organik tarım destekleri olmak üzere birçok kalemde bir destek ödemesi yapmaya başlıyoruz, toplamı 490 milyon lira, hayırlı uğurlu olsun.” dedi.
Konuşmasında, ulusal zincir marketlerde yerel ve coğrafi işaretli ürün satma mecburiyetinin yasal olarak yüzde 1 olduğunu hatırlatan Pakdemirli, bunun yüzde 20-25 seviyesine taşınması halinde hem ciddi bir verimlilik yakalanabileceğini hem de yerel kalkınmaya katkı sağlanabileceğini belirtti.
Yerel ürün zorunluluğu
Hal yasası ve perakende yasası çalışmalarıyla ilgili değerlendirmede bulunan Dr. Pakdemirli, şöyle konuştu:
“Tarlada ürün 1 lira, tüketicide 4 lira. Burada verimsizlikleri ne yapacağız? Yüzde 10-12 tarlada, yüzde 25-30 halde, yüzde 10 markette, yüzde 10 civarı da evde kayıp var. Aslında değer zincirinde ürünün yüzde 50’sini kaybediyoruz. İşte doğru hal yasası, doğru perakende yasası, bunlar üzerinde çalışıyoruz.
Bana göre, İzmir Yelki’deki köylü vatandaşım oradaki ulusal zincir markette ürününü, sebzesini, meyvesini satabilmeli. Bununla ilgili ben perakende sektöründen geldiğim için hepsinin genel müdürleriyle konuşuyorum. Coğrafi işaretli bir ürün veya yerel ürün satma mecburiyeti yasal anlamda yüzde 1 ama biz bunu yüzde 20-25’ler seviyesine taşıyabilirsek hem yerel ekonominin kalkınmasını hem de ciddi bir verimliliği yakalayabiliriz. Bu ürün taşınırken üç defa elleçlenmeyecek, üç defa mazot, işçilik ödenmeyecek. Bunları da mutlaka hesaba katıyor olmamız lazım.”
Kooperatiflerle ilgili düzenleme
Tarımsal kooperatif sayısının çok fazla olduğunu, bu işin derlenip toplanması konusunda bakanlık olarak zorlayıcı bir etkilerinin olmasını istemediğini aktaran Dr. Pakdemirli, gelecek günlerde konuyla ilgili çalıştay yapacaklarını söyledi.
Japonya’daki 600 kooperatife karşılık Türkiye’de 14 bin kooperatifin bulunduğunu dile getiren Dr. Pakdemirli, buna rağmen dünyada ilk bine girebilen bir kooperatiflerinin bulunmadığına işaret etti.
“Kabalı köyü örnek olmalı”
Bakan Dr. Pakdemirli, Türk tarımında ortalama işletme büyüklüğünün 6 hektarken Fransa’da 40, İngiltere’de 95 hektar olduğunu, ölçeği artırmak için toplulaştırma konusunda önemli adımlar attıklarını, ancak bunun dışında kooperatifler ve birliklerin de devreye girmesini istediklerini bildirdi.
Yozgat’ta ziyaret ettiği Kabalı köyünde üreticinin bir araya gelerek arazilerini toplulaştırdığını, oluşturulan meyve bahçesiyle gelirini katladığını belirten Dr. Pakdemirli, bu güzel örneğin yaygınlaştırılması gerektiğini aktardı.
Bakan Pakdemirli, tohum konusunda arz güvenliğini de önemsediklerini aktararak “ Tohum yerli olduğu zaman üretim ve lezzetten vazgeçmemiş oluyorsunuz. Ötesinde katma değeri yurt dışına bırakmıyorsunuz. Tohum konusunda gelişim alanımız vardır, kötü bir yerde değiliz. Bugün 1 milyon 50 bin yerli tohum üretim noktasındayız. Hedeflerimiz var.” dedi.
“Diğer ülkelerin ne işi varsa bizim de o işimiz var Afrika’da”
Dr. Pakdemirli, Türkiye’nin Afrika’da yürüttüğü çalışmaların zaman zaman eleştiri konusu yapıldığını ifade ederek şöyle konuştu:
“Bu hafta Sudan’daydım. Afrika konusu da speküle ediliyor. ‘Ne işiniz var’ diyorlar. Gıda arz güvenliği bizim stratejik konularımızdan biri. Diğer ülkelerin ne işi varsa bizim de o işimiz var Afrika’da. Dünyada tüm ülkeler bu işi yaparken biz sadece sınırlarımız içinde kalmamalıyız, ufka bakıp ne yapmamız gerektiğine karar vermemiz lazım.
Sudan’daki arazi Türkiye’deki ekilebilir alanın yüzde 10’u ve bize bedelsiz teklif edilmiş. Almasa mıydık? Devlet olarak tarım yapma niyetimiz yok, önümüzdeki günlerde bu tarım arazilerini kullanmaları için iş adamlarımıza açacağız. İzmirli iş adamlarımız yatırım yapmak istiyorsa bu konuda İzmir’e pozitif ayrımcılık yapabiliriz.”