6.8 C
Ankara
Pazar, Aralık 22, 2024

“Manuka balı gibi biz de ballarımızı dünya markası yapabiliriz”

Okumalısınız!

Yaşam İçin Gıda
Yaşam İçin Gıda
Gıda, yaşamdır! Yaşamınız söz konusu olduğunda efsaneleri bir kenara bırakın!

“Çam balımız, yüksek kalite olduğunu iddia eden ve en pahalı satılan Manuka Balı kadar antioksidan ile antibakteriyel aktivite gösteriyor ama beş kat daha ucuza satılıyor.” diyen BEE’O Genel Müdürü Gıda Yüksek Mühendisi Aslı Elif Tanuğur Samancı, Anadolu balının ve propolisinin Türkiye menşei olduğunun ispatlanarak dünya pazarına sunulmasının önemli olduğunu vurguladı.

Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği (TAB) ve Güvenilir Ürün Platformu tarafından düzenlenen Yöresel Arıcılık Ürünlerinde Coğrafi İşaretlemeler Panelinde yöresel bal ve arıcılık ürünlerinde coğrafi işaretlemeler konusu tüm yönleriyle ele alındı.

Online olarak gerçekleşen etkinlikte arı ürünlerinde coğrafi işaretlemenin önemi ve pazara yansımaları, coğrafi işaretlemede ticaret ve borsa odalarının çalışmaları, yöresel arıcılığın gelişmesi için yapılması gerekenler ve dünyada coğrafi işaretlerdeki gelişmeler ele alındı.

Açılışını Tarım ve Orman Bakanlığı Bakan Yardımcısı Ayşin Işıkgece’nin yaptığı panelde BEE’O Genel Müdürü Gıda Yüksek Mühendisi Aslı Elif Tanuğur Samancı, YÜCİTA Kurucusu Prof. Dr. Yavuz Tekelioğlu, TOBB Borsalar Müdürü Yiğit Ateş, Türk Patent Enstitüsü Coğrafi İşaretler Daire Başkanı Hakan Kızıltepe ve TAB Yönetim Kurulu Genel Başkanı Ziya Şahin konuşmacı olarak yer aldı. Moderatörlüğünü Güvenilir Ürün Platformu Başkanı Celal Toprak’ın yaptığı panele 700’ü aşkın kişi katıldı.

Türkiye’nin coğrafi işaret tesclli 521 gıda ve tarım ürünü bulunuyor.

“Coğrafi işaret üreticiyi de tüketiciyi de koruma altına alır”

Panelde, “Arı Ürünlerinde Coğrafi İşaretlemenin Önemi ve Pazara Yansımaları’’ konusunda sunum gerçekleştiren BEE’O Genel Müdürü Gıda Yüksek Mühendisi Aslı Elif Tanuğur Samancı, “Coğrafi İşaret, balın kalitesini garantiler, benzerlerinden ayırt eder, üretici ve tüketiciyi koruma altına alır, taklit ve tağşişin önüne geçilmesini sağlar, bunun yanında bölge tanıtımına, kültürel ve kırsal turizme de katkıda bulunur” dedi.

Ülkemizde 9 adet coğrafi işaret almış bal çeşidi ve 1 adet propolis çeşidi bulunduğunu, 25 bal çeşidinde onay sürecinin devam ettiğini söyleyen Aslı Elif Tanuğur Samancı, ülkemizde arı ekmeği, polen, arı sütü için coğrafi işaret tescil edilmediğine dikkat çekti.

“Yöresel ürünlerimizin dünyaya tanıtılmasında coğrafi işaretlemenin elzem olduğunu biliyoruz. Özellikle bal ve arıcılık ürünlerinde coğrafi işaretler ve tescil Anadolu ürünlerinin geleceği için çok önemli” diyen Aslı Elif Tanuğur Samancı, dünyada yaklaşık 56 milyon arı kovanının bulunduğunu ve 1.2 milyon ton civarında bal üretildiğini, dünya arı ürünleri pazarının 2027 yılına kadar yaklaşık 13 milyar dolar değerine ulaşmasının beklendiğini belirtti.

“Yeni Zelanda’nın Manuka balı gibi biz de ballarımızı dünya markası yapabiliriz”

Aslı Elif Tanuğur Samancı

Anadolu balının ve propolisinin Türkiye menşei olduğu ispatlanarak dünya pazarına sunulmasının önemine değinen Aslı Elif Tanuğur Samancı, Manuka balı sayesinde Yeni Zelanda’nın diğer ürünlerine de ilginin arttığının söyledi ve şu bilgileri verdi:

“Yeni Zelanda ülke olarak Manuka bal çeşidini dünya markası yapmayı başardı. Bunu yaparken bağımsız laboratuvarlarda antibakteriyel ve kimyasal özelliklerine baktılar, analizlerini yaptılar ve bunları uluslararası yayınlar haline getirip, Manuka balı, diğer ülkelerde üretilen ballardan daha yüksek kalitede antibakteriyel aktivite göstermektedir dediler. Bir tanımlama yaptılar ve bunun tebliğini oluşturdular. Bunu da akademik yayın ve çalışmalarla dünyaya kabul ettirdiler. Bunun ardından bu bal çeşitlerini antibakteriyel etkisine göre sınıflandırarak dünya pazarına sundular. Normalde o güne kadar kilosu 3-5 dolara satılan bir bal çeşidi olan Manuka, böylece kilosu 150-200 dolara satılan bir bal çeşidine dönüştü. Ürünün fiyatını arttıran ve dünya markası olmasını sağlayan çalışmayı ülke olarak elbirliği ile başardılar.

Biz kendi ülkemizde üretilen arı ürünlerinin ve ballı karışımların Manuka’yla karşılaştırma testlerini yaptık. Bu çalışmada üç ayrı üniversite yer aldı ve görüldü ki ülkemizde üretilen ballar çok değerli. Mesela çam balımız Manuka Balı’nın yüksek kalite olduğunu iddia eden ve en pahalı satılan balı kadar antioksidan ile antibakteriyel aktivite gösteriyor ama beş kat daha ucuza satılıyor. Bunu bir örnek olarak veriyorum. Sektörümüz ve ülkemiz için burada bir fırsat var. Bunu elbirliğiyle anlatmamız gerekiyor. Endemik bitki çeşitliliğinden ötürü ülkemizde üretilen arı ürünlerinin özellikleri dünyanın başka yerlerinde yok. Bunu iyi değerlendirirsek Anadolu arı ürünlerini dünyada markalaştırmamız mümkün”

Balda kalitenin anahtarı: Sözleşmeli Arıcılık

Panelde “Yöresel Arıcılığın Gelişmesi için Yapılması Gerekenler” başlıklı sunumu gerçekleştiren TAB Yönetim Kurulu Genel Başkanı Ziya Şahin, “Türkiye dünya bal üretiminde 3. sırada yer alıyor ve ülkemizin dünya bal üretimine olan katkısı %6.9. Ülkemizin potansiyeli değerlendirildiğinde %6.9 oldukça düşük bir oran. Bu oranın artırılması gerekiyor. Bunun için de öncelikle bal verimini artırmalıyız. Verim konusunda mutlak düzenlemeler yapmamız kaçınılmaz” dedi.

Türkiye’nin dokuz ay boyunca üretim potansiyelinin mevcut olduğunu, göçer ve sabit arıcılığa uygun birbirinden farklı iklim ve coğrafi bölgeleri olduğunu belirten Şahin, sözleşmeli arıcılığın geliştirilmesi, balın kayıt altına alınması ve coğrafi tescil konusunda yapılan çalışmalardan bahsetti. Muğla Çam Balı, Marmaris Çiçek Balı, Siirt Pervari Balı, Kars Balı ve Ardahan Çiçek Balı’nın tescillenmiş ballar olduğunu belirten Şahin, coğrafi tescillerde bireysel değil, birlikler bazında çalışmalar yapılması ve toplum bilincinin sağlanması gerektiğini dile getirdi.

Konuşmasında iklim değişikliklerinin bitkiler ve arılar üzerindeki etkilerinden, ‘geven bitkisi’nin yakacak ve hayvan yemi olarak kullanılmasına kadar arıcılık sektöründe karşılaşılan birçok soruna dikkat çeken Ziya Şahin, sözleşmeli arıcılığın doğal ürüne giden yol olduğuna dikkat çekerek “Arıcılıkta doğal ürünü üretmenin en temel yolu doğal girdilerin kullanılması ve doğal alanlarda üretim yapılmasına bağlıdır” dedi.

Üreticiden 20 TL’ye alınan balın, marketlerde 70-80 TL’ye satışa sunulduğunu söyleyen Ziya Şahin, “Bu noktada üreticilerin emeklerinin ve maddi giderlerinin karşılığı mutlaka verilmeli, kaliteli üretim desteklenerek mutlaka hak ettiği değeri bulmalı” dedi.

[mc4wp_form id=”25750″]

Son Haberler

Elveda…

Yaşam İçin Gıda Haber Sitesinin Kurucusu, Genel Yayın Yönetmeni Sayın Metin Ertunç 20 Mayıs 2021 tarihinde geçirdiği kalp krizi...