Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) önceki gün yayınladığı yeni bir rapora göre (http://www.fao.org/3/BU642en/bu642en.pdf) küresel çay tüketim ve üretim seviyeleri gelecek on yılda da yükselmeye devam edecek. Rapor çay tüketim ve üretimindeki artışın esas olarak kalkınmakta olan ülkelerdeki güçlü talepten kaynaklandığını vurguluyor. Çay sektöründeki büyümenin çay üreticisi ülkelerin kırsal kesimlerinde yeni gelir imkanları yaratması ve gıda güvenliğini sağlamaya katkıda bulunması bekleniyor.
FAO’nun yeni raporu çay tüketiminin Çin, Hindistan ve diğer gelişen piyasa ülkelerinde özellikle hızlı bir şekilde arttığını ve bu artışın sebepleri arasında hem gelir seviyelerindeki yükselişin, hem de çay üretimini bitki çayları, meyveli çaylar ve çeşnili gurme çaylar gibi özel ürünlerle çeşitlendirme çabalarının sayılabileceğini vurguluyor.
FAO Hükümetlerarası Çay Çalışma Grubu’nun (IGG) (http://www.fao.org/economic/est/est-commodities/tea/tea-meetings/en/) geçtiğimiz günlerde Çin’in Hangzhou kentinde yapılan iki yıllık dönemsel toplantısında (http://www.fao.org/ccp/tea23/en/) sonuca ulaştırılan rapora göre, küresel çay tüketimindeki artışın bir diğer sebebi de çayın anti-enflamatuvar, antioksidan ve kilo kaybına yardımcı etkilerinin bilinirliğinin yaygınlaşması. Bu tür sağlık faydalarının öne çıkmasının gelecekte çay tüketiminde yaşanacak artışın temelini oluşturabileceği öngörülüyor.
Çay üretiminde artış bekleniyor
Dünya toplam siyah çay üretiminin gelecek on yıl içinde yüzde 2.2 büyümesi ve 2027’de yıllık 4.4 milyon ton seviyesine ulaşması bekleniyor. Çin, Kenya ve Sri Lanka’nın siyah çay üretimlerindeki artışın etkisiyle gerçekleşmesi beklenen büyümenin bir diğer sonucu da, Çin’in 2027 itibarıyla dünyanın en önemli siyah çay ithalatçısı olan Kenya’yla aynı üretim seviyesine ulaşması olacak.
Küresel yeşil çay üretimindeki artışın ise siyah çay üretimindeki artıştan daha yüksek bir hız yakalaması bekleniyor. Yüzde 7.5 seviyesinde gerçekleşeceği öngörülen üretim artışı sonucunda 2027’de dünya yeşil çay üretimi miktarı yıllık 3.6 milyon tona yaklaşacak. Büyümeye en önemli katkının, 2015-2017’de elde ettiği 1.5 milyonluk üretimi iki kattan fazla artırması ve 2027 itibarıyla yıllık yeşil çay üretimini 3.3 milyon tona çıkarması beklenen Çin’den geleceği öngörülüyor.
İklim Değişikliğinin Etkileri
Çay üretim süreçlerinin yetiştirme koşullarındaki değişimler karşısındaki hassasiyeti IGG raporunun vurguladığı bir başka önemli konu. Çay yetiştirmeyi mümkün kılan koşulların dar bir çevresel ve tarımsal çerçevede ortaya çıkması, üretimin sadece çoğu iklim değişikliğinden yoğun biçimde etkilenecek olan sınırlı sayıdaki ülkede yapılabileceği anlamına geliyor.
Etkilerini sel ve kuraklık gibi olayların yaşanma sıklığındaki artışla gösteren sıcaklık ve yağış düzeni değişimleri, halihazırda çay rekoltesi ile ürün kalite ve fiyatları üzerinde etkili olmaya başlamış bulunuyor. Bu durum kırsal bölgelerde gelir seviyelerinin düşmesine ve yaşam olanaklarının sürdürülmesinin tehlikeye girmesine sebep oluyor.
İklim değişikliğinin etkilerinin daha da yoğunlaşacağına dair beklentiler uyum mekanizmalarına duyulan acil ihtiyaca dikkat çekiyor. Aynı zamanda, iklim değişikliğinin etkilerinin azaltılmasında çay üretim ve işleme süreçlerinde ortaya çıkan karbon salınımının sınırlanmasının rolüne dair farkındalık da artıyor. Dolayısıyla, rapor, çay üreticisi ülkeleri ulusal çay üretimi geliştirme stratejilerinde iklim değişikliğine uyum sağlama ve iklim değişikliğinin etkilerini giderme yönünde atılacak adımlara yer vermeye davet ediyor.
Gençler arasında revaçta olan bir ürün
Küresel çay talebi yeni bir müşteri grubunun ortaya çıkmış olmasından da olumlu etkileniyor. Çin ve Hindistan gibi büyük çay üreticisi ülkelerin kent merkezlerinde yaşayan gençlerden oluşan bu grubun en hızlı büyüyen tüketici kitlesi olduğu dikkat çekiyor. Genç tüketicilerin hem özel nitelikli çaylar için ortalamanın üstünde ücretler ödemeye istekli, hem de tükettikleri ürünleri daha iyi tanımaya ve ürünün kalitesi ve kaynağı ile sürdürülebilir kalkınmaya katkısına dair bilgi edinmeye hevesli oldukları gözleniyor.
Üst-orta gelir sınıfına mensup genç tüketicilerin, gurme kalite seviyesindeki çaylar gibi, hayat tarzlarıyla uyumlu buldukları ürünleri seçmeye eğimli oldukları ve bu ürünleri çay sunumunda özelleşen lüks satış noktalarında tüketmeyi tercih ettikleri de raporun gözlemleri arasında.
Talebi büyütmek için sağlık faydalarını öne çıkarmak
Son on yılda dünya ölçeğinde çay tüketiminde artış gözlenmiş olmasına rağmen, tarihsel olarak çay ithalatçısı konumunda olagelmiş Avrupa’da, Almanya dışındaki ülkelerde çay talebinin azaldığı dikkat çekiyor. Avrupa çay pazarının genelde doygunluğa erişmiş olduğu ve kişi başına düşen çay tüketim miktarının on yıldan uzun süredir düşüş eğiliminde olduğu gözlenirken, Avrupa’da çayın başta ambalajlı su olmak üzere diğer içeceklerle rekabet etme baskısı altında olduğu görülüyor.
Gelecek on yılda Batı ülkelerinde çay tüketim artışının sınırlı olacağı öngörülüyor. Örneğin Birleşik Krallık’ta, kahve ve diğer içeceklerin tüketim oranlarının yükselmesi sebebiyle yoğunlaşan rekabet ortamında siyah çayın tüketicilerin ilgisini korumakta zorlandığı gözlemleniyor ve çay tüketiminin azalması bekleniyor.
Raporun önerilerinden biri, geleneksel Avrupa çay pazarında yaşanan tüketim durgunluğunun aşılması için bu ülkelerde ürün çeşitlendirme yolunun seçilmesi ve organik ve nitelikli çaylara önem verilmesi. Bu ürünlerin potansiyel sağlık faydalarının vurgulanması da bu stratejinin bir parçasını oluşturuyor. Bazı piyasalarda çayın sağlık faydalarını öne çıkaran pazarlama stratejilerinin etkili olduğunun görülmesi bu tavsiyenin önemine dikkat çekiyor. Örneğin Amerika Birleşik Devletleri’nde dökme çay satışlarının sağlıklı yaşam farkındalığındaki artışla yeni bir büyüme olanağı yakaladığı görülüyor.
IGG belgesinde sunulan analiz çalışma grubunun üyesi olan ülkelerden edinilen bulgulara dayanıyor ve FAOSTAT ve ITC (Uluslararası Çay Komitesi) ile diğer kaynaklardan toplanan bilgilerle destekleniyor.