FAO’nun Antalya’da toplanan 30’uncu Avrupa ve Orta Asya Bölgesel Konferansı’nda Sivil Toplum Konsültasyonu adına konuşan Çiftçi-Sen Örgütlenme Sekreteri Adnan Çobanoğlu, sürdürülebilir kalkınma için kamunun gıda tedarikini, öncelikli olarak yerel düzeydeki küçük ölçekli gıda üreticilerinden yapması gerektiğini savundu.
Antalya’da dün Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik başkanlığında toplanan FAO 30’uncu Avrupa ve Orta Asya Bölgesel Konferansı’nın 2’nci günü, 2016 Uluslararası Bakliyat Yılı, FAO’nun ülke ofisleri ağı, FAO’nun 2014-15 ve 2016-2017 programı ve bütçesi, bölgesel öncelikler ve FAO’nun Avrupa ve Orta Asya’daki önceliklerinin tartışıldığı sabah oturumuyla devam etti.
Oturumda Sivil Toplum Konsültasyonu adına konuşan Çiftçi-Sen Örgütlenme Sekreteri Çobanoğlu, 68’inci Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 2016 yılını Uluslararası Bakliyat Yılı ilan etmesini değerli bulduklarını kaydetti. Bakliyatın besin değeri, sağlık ve ekolojik açıdan faydaları konusunda toplumsal farkındalığı artırmanın önemli fakat yeterli olmadığının altını çizen Çobanoğlu, FAO’nun bakliyat politikalarının devlet politikalarına entegre edilmesi için çalışmalar yürütmesi gerektiğini dile getirdi. Çobanoğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Bakliyat, insan sağlığı açısından özellikle de yoksul kesimler için önemlidir. Temel gıda ve protein kaynağıdır. Bakliyat sadece ekonomik değer oluşturmaz, insanlar ve hayvanlar için de bir yaşam kaynağıdır. Bakliyat, havadaki nitrojeni toprağa ve bitkilere bağlar. Toprağı zenginleştirir, korur. Her yıl binlerce dekar tarım toprağı, kimyasallarla ve erozyonla yok oluyor. Bakliyat aynı zamanda bu alanların korunmasını sağlar. Fakat bakliyat üretiminde kimyasallar, tarım ilaçları ya da ekolojik olarak zarar verici üretim yöntemleri kullanılırsa, bakliyatın faydalı rolleri ekolojik olarak yıkıcı hale gelir. Küresel iklim değişikliğini destekler.”
Bakliyatın, agroekolojik yöntemlerle üretildiğinde iklim değişikliğine çözüm sunduğunu belirten Çobanoğlu, “Bioçeşitliliğin korunabilmesi için tohumların tektipleştirilmemesi gerektiğine inanıyoruz. Bu nedenle gıda güvenliği ve gıda egemenliği üzerindeki zararlı etkileri sebebiyle, GDO teknolojisinin ve aynı zamanda bakliyat da dahil olmak üzere yeni bitki ve hayvan türlerinin geliştirilmesinde kullanılan bioçeşitliliği yokedici mutasyon ıslahı ve yeni ıslah teknolojilerinin kullanılmasına şiddetle karşı çıkıyoruz” diye konuştu.
Bunun karşısında yerel bilgiye dayanan, daha güvenli ve sosyal olarak daha kapsayıcı olan geleneksel ve katılımcı ıslah yöntemlerini desteklediklerini kaydeden Çobanoğlu, “Devlet desteğinin, kimyasallarla bakliyat üretimine değil, ekolojik bakliyat üretimine verilmesini talep ediyoruz” dedi.
Adnan Çobanoğlu, Sivil Toplum Konsültasyonu’nda yer alan küçük çiftçileri temsilen devam ettiği konuşmasında, küçük üreticiler için önceliklerinin agroekolojinin geliştirilmesi olduğunu söyledi. FAO’nun şu ana kadar Latin Amerika, Asya ve Afrika’da agroekoloji sempozyumları düzenlediğini, bu yıl içerisinde Avrupa’da da FAO agroekoloji sempozyumunun gerçekleştirileceğini kaydeden Çobanoğlu, şöyle konuştu:
“FAO’nun bizim agroekolojiye dair bilgi ve pratiklerimizi göz önünde bulundurmasını takdir ediyoruz. Bu bilgi ve pratikler, kırsal yoksulluğu azaltmak, açlık ve besin eksikliğini ortadan kaldırmak, sürdürülebilir tarım ve kalkınmayı sağlamak, iklim değişikliğine karşı mücadele etmek, gençlik için düzgün iş olanakları yaratabilmek, dışardan alınan tarım kimyasallarına bağımlılığı azaltmak, yerel toplulukların ve yerli halkların özellikle yerel ölçekte, toprak, su ve bioçeşitliliğin korunmasına katılmasını sağlamak ve kadınların tohum koruma ve takası konusundaki bilgisini korumak gibi çok çeşitli hedeflere ulaşabilmek için çok önemli.”
İkinci temel önceliklerinin küçük çiftçilerin yerel ve bölgesel pazarlarının bölgesel ölçekte desteklenmesi olduğunu aktaran Çobanoğlu, bu pazarların gıda güvenliği ve beslenmenin en önemli ayağı olduğunu söyledi. Pazarların aynı zamanda çeşitlenmiş ve besleyici gıdaların tedarikiyle başlayan ama bunlarla sınırlı olamayan işleve sahip olduğunu kaydeden Çobanoğlu, pazarların insanları sosyalleştiren yapısına dikkat çekti. Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinin gerçekleştirilmesinde yerel ve bölgesel pazarların merkezi bir rol oynadığını dile getiren Çobanoğlu, uygun kamu politikalarıyla bu pazarların tanınmasını ve desteklenmesini talep etti, kamunun gıda tedarikini yerel düzeydeki küçük ölçekli gıda üreticilerinden yapılmasını öncelik olarak belirlenmesi, şirketlerden gıda tedarikini ikinci plana itilmesini savundu.