Dünya Sağlık Örgütü tarafından hazırlanan rapora göre belli işlenmiş gıdalarda şeker miktarı oldukça yüksek ancak ürünlerde kullanılan şeker miktarı ürün kategorilerine ve hatta ülkelere göre değişiklik gösteriyor. Aynı markalı ürünler farklı ülkelerde farklı miktarda şeker içerebiliyor. Raporda adı verilmeyen markalı bir içeceğin bir kutusunun İngiltere’de 23 gram, Rusya’da 38 gram, Türkiye’de ise 40 gram şeker içerdiği belirtiliyor. Raporda bu konu ile ilgili; “(Bu durum) işlenmiş gıdalara ilave edilen şeker miktarının azaltılması için kayda değer bir alan bulunduğunu gösteriyor.” değerlendirmesine yer veriliyor.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından Londra Üniversitesi Gıda Politika Merkezi işbirliği ile hazırlanan “İşlenmiş gıdalarda şeker kullanımının azaltılması için nedenler ve şeker kullanımının azaltılmasını engelleyen unsurlar: tedarik zinciri araştırması” adlı rapor, şeker tedarik zincirini tarladan çatala incelerken aynı zamanda Avrupa’da şeker kullanımının azaltılabilmesi amacıyla politikacılara ve üreticilere yönelik çeşitli tavsiyelere yer veriyor.
Raporda yer alan analizler günümüzde tedarik zinciri boyunca işlenmiş gıdalarda şeker kullanımından kaçınmaktan çok şeker kullanmak için nedenler olduğunu ortaya koyuyor. Üreticilerin işlenmiş gıdalarda şeker kullanmasının pek çok sebebi bulunuyor.
Şekerin tatlılık için ‘altın standart’ olarak algılanması, şekerin işlenmiş gıdalarda işlevsel özellikler açısından gerekli görülmesi, diğer markalarla rekabet ve tüketicilere tercih hakkı tanınması, üreticilerin işlenmiş gıdalarda şeker kullanmasının nedenleri arasında yer alıyor. Şekerin nispeten ucuz ve bol bulunan bir bileşen olması da doğrudan olmasa da üretimde şeker kullanımının nedenleri arasında yer alıyor.
Diğer yandan şekerin sağlık üzerindeki olumsuz etkileri konusunda kamu bilincinin artması, hükümet politikaları ve kalori içermeyen tatlandırıcıların daha fazla kullanılması gibi şeker kullanımınının önüne geçen unsurlar rapora göre şeker kullanımının azaltılması için yeterli olmuyor.
Dünya Sağlık Örgütü Avrupa Bulaşıcı Olmayan Hastalıkların Önlenmesi ve Kontrolü Bölümü Başkanı Dr. Joao Breda, Avrupa’da işlenmiş gıdalarda şeker miktarını azaltmak için kati önlemlere ihtiyaç duyulduğunu belirtiyor.
Dr. Breda; “Hâlihazırda Avrupa’nın pek çok ülkesinde şeker azaltımı için belirli, zaman sınırlaması olan hedeflerin belirlenmesi, ambalaj önü etiketlerin kullanılması gibi üreticilerin gıdalarda şeker miktarını azaltmasının mümkün olabileceğini gösteren örnekler bulunuyor. Şekerli içeceklerin vergilendirilmesi veya şeker bakımından zengin ürünlerin çocuklara pazarlanmasının sınırlandırılması gibi yasal düzenlemeler kullanan ülkeler de bulunuyor.” açıklamasında bulunuyor.
Raporda da Dünya Sağlık Örgütü tarafından daha sağlıklı bir gıda ortamı oluşturlması amacıyla hazırlanan Avrupa Gıda ve Beslenme Aksiyon Planı 2015-2020’de yer alan tavsiyeleri hayata geçiren ülkelerden (Hollanda’da hedefli reformülasyon, İngiltere şeker vergisi ve Fransa ambalaj önü etiketleri) övgü ile söz ediliyor. Ancak raporda kesin sonuç için daha fazla tedbire ihtiyaç duyulduğu da belirtiliyor.
Avrupa şekere düşkün
Şeker kullanım miktarları ülkeden ülkeye değişmekle birlikte Avrupalı yetişkinler genel olarak tavsiye edilen miktardan daha fazla şeker tüketiyor. Dünya Sağlık Örgütü günlük enerjinin en fazla %5’inin (günlük 25 gram) ilave şeker ile karşılanmasını tavsiye ediyor.
Portekiz’de nüfusun %95’i toplam enerji alımlarının%10’dan fazlasını ilave şeker ile sağlıyor. İngiltere ve Danimarka’da ise 4 yaşındaki çocuklar günde 40 gramdan fazla ilave şeker tüketiyor.
Avrupa’da aşırı şeker tüketimi sağlıklı beslenmenin önündeki en büyük engellerden biri olmakla beraber aşırı şeker tüketimi kilo alımı ve beslenmeye bağlı bulaşıcı olmayan hastalık riskinin artmasına da neden oluyor.
Avrupa’da beslenmede şekerin temel kaynakları arasında şekerli içecekler ve çikolata, kek, hamur işleri ve bisküviler gibi şekerli gıdalar bulunuyor.
Rapora göre belli işlenmiş gıdalarda şeker miktarı oldukça yüksek ancak ürünlerde kullanılan şeker miktarı ürün kategorilerine ve hatta ülkelere göre değişiklik gösteriyor. Aynı markalı ürünler farklı ülkelerde farklı miktarda şeker içerebiliyor. Raporda adı verilmeyen markalı bir içeceğin bir kutusunun İngiltere’de 23 gram, Rusya’da 38 gram, Türkiye’de ise 40 gram şeker içerdiği belirtiliyor. Raporda bu konu ile ilgili; “(Bu durum) işlenmiş gıdalara ilave edilen şeker miktarının azaltılması için kayda değer bir alan bulunduğunu gösteriyor.” değerlendirmesine yer veriliyor.
Rapor, şeker kullanımının azaltıması stratejilerinin oluşturulmasına yardımcı olabilecek altı “birbiri ile bağlantılı kavrama” yer veriyor.
- Gıda tedariğinin besleme ile ilgili kalitesinin geliştirilmesi amaçlanıyorsa, şeker azaltma stratejisi temel olarak üreticilerin ve tedarikçilerin işlenmiş gıda ve içeceklere şeker ilave etmesi konusunda caydırıcı tedbirlere odaklanmalı.
- “Liderliğe oynarken” üretici ve tedarikçilerin kamu sağlığı hedeflerine ulaşma rekabeti içerisinde olmalarını sağlayacak ve üreticiler ve tedarikçiler açısından bu konuda eşit şartlar oluşturacak politikaların oluşturulması gerekmektedir.
- Şeker talebini azaltacak politikalar (örneğin çocukların erken yaşta sağlıklı tat tercihlerinin geliştirilmesine yardımcı olmak) üretici ve tedarikçilerin daha az şekerli gıda ve içecek talebini arttırma çabalarına yardımcı olacaktır.
- Şeker pek çok işlenmiş gıdanın işlevsel özelliklerinin doğal bir parçası olduğundan, ilave şeker içermeyen taze ve işlenmemiş gıdaların işlenmiş gıda ve içeceklerin yerini alabilmesini teşvik edecek tedbirlere ihtiyaç duyulacaktır.
- Farklı politikaların potansiyel “ikame” etkisinin dikkatli bir şekilde değerlendirilmesi gerekmektedir. Eğer şeker farklı gıdalarda ikame edilecekse, şeker yerine ne kullanılacak?
- Uzun vadede şeker azaltma stratejilerinin “şeker sisteminin” geniş çaplı değişimine nasıl müdahil olunabileceği de dikkate almalıdır. İşlenmiş gıdaların reformülasyonunun da kendi sınırları bulunmakta ve şekerin üreticiler açısından cazip ve ekonomik bir bileşen olması gibi şeker kullanımının pek çok nedeni bulunmakta. Bu nedenlerin temelinin değiştirilebilmesi için uzun vadede tüm şeker üretim sisteminin nicelikten çok nitelik açısından tekrar değerlendirilmesi gerekecektir.