Gelişmekte olan ülkeler “uzun zamandır göz ardı ediyor”

0
1252
IARC Başkanı Wild, mısır ve yer fıstığı gibi ürünleri Avrupa’ya ihraç eden ülkelerin gıdalardaki aflatoksin seviyeleri ile ilgili ihracattaki sıkı yasal düzenlemeleri karşılayabilmek için en iyi kalitedeki ürünlerini ihracata ayırdıklarını belirtiyor.

Aflatoksinlerin çocuklarda büyümeyi engellediğine dair güçlü kanıtlar bulunduğunu açıklayan Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı (IARC), mikotoksin kontaminasyonu probleminin gelişmekte olan ülkelerde ‘uzun zamandır göz ardı edildiğini’ ve artık ‘bilimin harekete geçme’ zamanının geldiğini belirtiyor.

Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı (IARC) mikotoksin türlerinden aflatoksinlerin ve fumonisinlerin sağlık üzerine etkilerini inceledi.

Sahra altı Afrika, Latin Amerika ve Asya’da yoksulluk yaşayan 500 milyon civarında insanın aflatoksin ve fumonisin toksik maddelerine maruz kaldığı tahmin ediliyor.

IARC tarafından yürütülen araştırma sonucunda mikotoksinlerin, akut zehirlenmeye ve kansere neden olduğu ve etkilenen bölgelerde büyüme geriliği çeken çocukların durumuna muhtemelen büyük ölçüde bu maddelerin neden olduğu bilgisine yer verildi.
IARC tarafından yürütülen araştırma sonucunda mikotoksinlerin, akut zehirlenmeye ve kansere neden olduğu ve etkilenen bölgelerde büyüme geriliği çeken çocukların durumuna muhtemelen büyük ölçüde bu maddelerin neden olduğu bilgisine yer verildi.

İnsan ve hayvanların iyi tarımsal uygulamalar ve yasal düzenlemelerle koruma altına alındığı gelişmiş ülkelerde bu durum yaşanmıyor.

IARC Başkanı Dr. Christopher Wild 1980’lerden beri aflatoksinler konusunda çalıştığını ve IARC’nin 1987 yılında aflatoksinleri insanlarda karaciğer kanserine neden olan maddeler arasında sınıflandırdığını belirtiyor, bu yeni ortaya çıkmış bir problem değil.

FoodQualityNews internet sitesine konuşan IARC Başkanı; “Burada iki yeni noktaya dikkat çekiyoruz. İlki, çalışma grubu aflatoksinlerin çocuklarda büyümeyi engellediğine dair güçlü kanıtlar buldu, bu da karaciğer kanserinden bile önemli bir sağlık etkisi. İkinci nokta ise, daha önce bu problemle mücadele için neler yapılabileceği konusunun yeterince üzerinde durmadık. Buna dikkat çekmeliyiz çünkü yapılabilecek, uygun maliyetli şeyler var.” açıklamasında bulunuyor.

IARC tarafından yürütülen çalışmaya Bill & Melinda Gates Vakfı (BMGF) destek sağladı.

Araştırma sonucunda mikotoksinlerin, akut zehirlenmeye ve kansere neden olduğu ve etkilenen bölgelerde büyüme geriliği çeken çocukların durumuna muhtemelen büyük ölçüde bu maddelerin neden olduğu bilgisine yer verildi.

Olası müdahaleler

IARC tarafından gerçekleştirilen araştırmada, mikotoksinlere karşı 15 olası müdahale seçeneği değerlendirildi. Bulguların sağlamlığı, seçeneğin bütünlüğü ve birey, toplumsal ve ulusal seviyede gerçekleştirilebilirlik göz önüne alınarak gerçekleştirilen değerlendirme sonucunda, dört müdahale seçeneğinin uygulanabilir olduğu sonucuna varıldı.

Sağlığı iyileştireceğine dair en güçlü kanıtlara sahip olan seçenek aynı zamanda başarması en zor olan; beslenmede çeşitliliğin arttırılması.

Uygulanabileceği sonucuna varılan diğer stratejiler, depolamada koşullarında iyileştirmeler gibi hasat sonrası uygulamaları içeriyor.

Beslenmede çeşitliliğin sağlanması konusunda dünyada iyi örneklerin var olduğunu belirten Dr. Wild ancak bunun ekonomik kalkınma ile sağlanabileceğine dikkat çekiyor.

“Örneğin Çin’de aflatoksin seviyelerinin oldukça yüksek olduğu bölgeler vardı ve Qidong şehrinde de karaciğer kanseri oranı oldukça yüksekti. Ekonomik olarak kalkındıkça temel olarak mısır ile beslenen nüfus aflatoksinler tarafından o kadar da etkilenmeyen pirinci daha fazla tüketmeye başladı. Böylece insanların aflatoksine maruz kalma seviyeleri önemli miktarda azaldı ve şimdi karaciğer kanseri oranı da düşüş gösteriyor.”

“Düşük gelir seviyesine sahip ülkelerde de kesinlikle uygulanabilecek iki seçenek daha bulunuyor. Bunlardan ilki, mısır taneleri ve yerfıstığı gibi küflü olduğu gözle görülebilen gıdalarda küflü olanların elle ayırma yöntemi. Bu yöntem ile köylerde bile gıdalarda kontaminasyon seviyesi aşağılara çekilebiliyor. İkinci yöntem ise hasat sonrası bir dizi önlem almak. Ekinlerin düzgün bir şekilde kurutulması, kuru ortamda depolanması sağlanırsa depolanma sırasında küf ve mantar oluşmasının ve bunların toksin üretmesinin önüne geçilebilir.”

Dördüncü yöntem diğerlerinden biraz farklı olarak mısıra özel. Latin Amerika’da tortilla yapımında kullanılan alkali çözelti ile mısırın işlemden geçirilmesi yöntemi. Bölgede geleneksel yöntemlerle mısırdan tortilla hazırlanırken alkali solüsyon kullanılıyor. Burada amaç özellikle aflatoksinleri yok etmek olmasa da kimyasal işlem aflatoksin seviyesinin önemli bir düzeyde azalmasını sağlıyor.”

İyi mahsul ihracata, düşük kalite iç pazara

Wild, mısır ve yer fıstığı gibi ürünleri Avrupa’ya ihraç eden ülkelerin gıdalardaki aflatoksin seviyeleri ile ilgili ihracattaki sıkı yasal düzenlemeleri karşılayabilmek için en iyi kalitedeki ürünlerini ihracata ayırdıklarını belirtiyor.

yer_fistigi

Wild; “Bu durumda daha düşük kalitedeki gıdalar yerel olarak tüketilirken kaliteli ürünler ihraç ediliyor. İhraç edilen gıdalar ise çoğunlukla hayvan yemi üretiminde kullanılıyor. O zaman şu paradoksla karşı karşıya kalıyoruz; bir ülke gelişmiş dünyaya iyi kalitedeki ürününü hayvan yemi üretilmesi için ihraç ederken, kontaminasyonlu gıdalar yerel halkı tarafından tüketiliyor. Gıdaların kalitesinin arttırılmasının ve toksik seviyenin düşürülmesinin çift yönlü kazanç sağlayacağına inanıyoruz, ilk olarak kaliteli besinler yerel halk tarafından da tüketilir ve halkın sağlığı düzelir aynı zamanda gıdaların ihracat değeri açısından da ülke ekonomik yarar sağlar.”

Dr. Wild öncelik verebilmesi için öncelikle problemin ölçeklendirilebilmesi gerektiğini belirtiyor.

“Umudum bu toksinlerden etkilenen ülkelerden birkaçının bir farklılık yaratmaya ve tarımsal uygulamalarında bir şeyleri değiştirmeye karar vermesi ve bu değişiklikleri gerçekleştirebilmek için yardım talebinde bulunması. Organizasyonumuz içerisinde ve Dünya Sağlık Örgütünde üye ülkelerin dikkatini bu konuya çekmeye ve neler yapılabileceğini anlatmaya çalışıyoruz. Aynı zamanda; hükümetler, uluslararası örgütler, sivil toplum örgütleri ve özel sektörün bir araya gelerek bu zorluğu aşmanın en iyi yolunu bulmaya çalıştığını görmeyi çok arzu ederim. Önlem açısından bu atılacak en önemli adım olacaktır.”

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz