İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı İbrahim Çağlar, gıda fiyatlarındaki artışın aracılardan değil, doğrudan doğruya üretim maliyetindeki artıştan kaynaklandığını belirtti. Çağlar, “Fiyatı kalıcı olarak düşürebilmek için gıdanın üç önemli girdisi olan mazot, gübre ve tohumda dışa bağımlılığı azaltmak zorundayız.” dedi.
İstanbul Ticaret Odası Gıda İhtisas Komitesi ile Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) gıda fiyatları ve enflasyon ilişkisi üzerine bir toplantı düzenledi. Toplantının açılışında konuşan İTO Başkanı İbrahim Çağlar, toplam tüketimimizin yüzde 25’ini gıda harcamalarının oluşturduğuna işaret etti. Gıda fiyatlarındaki artışın enflasyona etkisiyle ilgili olarak da “Artış aracılardan değil, doğrudan doğruya üretim maliyetindeki artıştan kaynaklanıyor. Üreticiyi de perakendeciyi de potansiyel suçlu ilan etmek doğru değil.” ifadelerini kullandı.
Enflasyonun ciddi bir tehdit olduğunu belirten Çağlar, “Enflasyon iki haneye oturursa bunu aşağıya indirmek zor olur. Dünya gıda fiyatlarının tarihi düşük olduğu bir noktada içerideki gıda enflasyonu kabul edilebilir bir şey değil. Ancak sorunu çözmek için sebebi doğru tespit etmeliyiz.” diye konuştu.
Kurda 3 yıllık artış yüzde 60’ın üzerinde
Gıda fiyatlarındaki artışın sebebini anlamak için öncelikle üretimin başlıca girdilerini incelemek gerektiğini vurgulayan Çağlar, şöyle devam etti:
“En önemli üç girdisine bakalım. Mazot, gübre ve tohum… Bunlarda dışa bağımlıyız. Üç yılda dolarda yüzde 60’ın üzerinde artış gerçekleşti. Kurun artması hem girdi maliyetini artırıyor hem de arzı dengeleyecek ithal ürünü pahalandırıyor. Gübre fiyatlarında ortalama yüzde 20, tohum fiyatlarında yüzde 30 artış var. Demek ki gıda fiyatını kalıcı olarak düşürebilmek için bu girdilerde dışa bağımlılığı azaltmak zorundayız.”
“İklim ve coğrafya avantajını tamamlayacak reformlara ihtiyaç var”
İTO Başkanı Çağlar, tarımda Türkiye’nin iklim ve coğrafya avantajını tamamlayacak reformlara ihtiyaç olduğuna da dikkat çekerek, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Ülkemizin bir seferberlik halinde tarım ve hayvancılıkta ciddi adımlar atması gerekiyor. 10 yıl, 20 yıl öncesine göre gübre fiyatları ne kadar düşmüş? Gübresinden, tohumuna kadar dışa bağımlılığı azaltabildik mi? Traktöre konan bir litre mazot, Hollanda’daki traktör ile aynı mı? Verimli topraklarımızı rekabetçi fiyattan tohumla ekebiliyor muyuz? Tarlaları rekabetçi fiyattan sürebiliyor muyuz? Toprağımızdan rekabetçi ürün fışkırabiliyor mu? Çiftçimiz bilinçli tarım yapıyor mu? Akıllı üretim tekniklerini yeterince kullanabiliyor mu? Gençleri yeniden tarım sektörüne çekebiliyor muyuz? Arazilerin verimsiz, küçük parçalara ayrılmasını, tarım arazilerinin inşaata alanına dönüşmesini ne kadar önleyebildik? Bunlar elbirliği ile atmamız gereken adımlar. Şanslıyız ki, bizi dinleyen bir hükümetimiz var. Bakın, geçtiğimiz hafta iki bakanımız Odamızı ziyaret etti. Sorunlarımızı aktarma, çözüm bulma şansımız var. Yeter ki teşhisi doğru koyalım… Türkiye tarımdan, toprağından vazgeçemez. Aracısından, toptancısından, perakendecisinden vazgeçemez.”
İTO Meclis Başkan Yardımcısı Ahmet Özer ise aracı sektörünün yok edilmesinin ülke ekonomisini tekelin insafına bırakacağını söyledi.
“Kasti yapılan tarlada 5 rafta 25 yaygaraları bunun içindir” diyen Özer, aracının karının 3 ile 8 arasında olduğunu, bu rakamlar kar gibi görünse de büyük bir kısmının aracının toptancının değişik giderleri olduğunu kaydetti.
Özer, şunları da kaydetti:
“Hemen hemen tüm sektör toptancıları bu marjlar ile çalışır. Toptancı, yani aracı, daha doğrusu alıcı mekanizmalarının yok edilmesi, üreticinin arz talep dengesi doğrultusunda fiyat belirleyememesine sebep olarak büyük zararlarına sebebiyet vermekte, tüketici de görüntü de avantajlar ile son durumda zarar etmektedir.”