Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, “Kurban edilecek hayvan varlığıyla ilgili en ufak bir sıkıntının olmadığını ifade ediyorum. Fiyatları artırmayı gerektirecek hiçbir durum söz konusu değil. Aksi tüm değerlendirmeler spekülatif değerlendirmelerdir.” dedi.
Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası’na konuk olan Bakan Çelik gündeme ilişkin soruları cevapladı.
Türkiye’nin küçükbaş ve büyükbaş kurbanlık potansiyelinin bu seneki kesimler için yeterli olup olmadığı sorusu üzerine Çelik, kurbanlık hayvan varlığıyla ilgili bir sorun olmadığını, aksi tüm değerlendirmelerin spekülatif olduğunu söyledi. Çelik, 2014-2015 yıllarında ortalama 880 bin büyükbaşın kurban edildiğini kaydetti. Çelik, şöyle devam etti:
“Şu anda elimizde kurban edilmeye müsait büyükbaş sayısı 1 milyon 200 bin. Dolayısıyla büyükbaş varlığımızda 300 binin üzerinde fazlalık var. Küçükbaş hayvana bakıyoruz, 2014-2015 yıllarında 2 milyon 700 bin küçükbaş kurban edilmiş, şu anda kurban edilmeye müsait pazarlarda 3 milyon 700 bin hayvan var. Kurban edilecek hayvan varlığıyla ilgili en ufak bir sıkıntının olmadığını bütün kamuoyuna ifade ediyorum. Fiyatları artırmayı gerektirecek hiçbir durum söz konusu değil. Tam aksine bir durum meydana geliyor, kurban bitiyor, pazarlardaki hayvanların geri dönmemesi için biz, Et ve Süt Kurumu (ESK) olarak bu hayvanları almak durumundayız. Bugün yalan yanlış bilgilerle kamuoyunu yanlış bilgilendirmeye çalışanlar Kurban Bayramı’nın dördüncü günü bakıyorsunuz ki hayvan elde kalmış, ESK gelmiş. Yeterinden çok fazla elimizde kurbanlık hayvan olduğunu üzerine basa basa ifade ediyorum. Bunun karşısındaki tüm değerlendirmeler, doğru değerlendirmeler değildir.”
“Biz hayvan varlığımızı artıracağız”
Kırmızı et ithalatının başladığı günden bugüne fiyatlara yansımasının ne olduğunun sorulması üzerine Çelik, et ve hayvan ithalatının uzunca süredir devam ettiğini söyledi.
Kritik bir ayrım noktasında olunduğunu vurgulayan Çelik, “Biz, hayvan varlığımızı artıracak mıyız, kırmızı et ihtiyacımızı dışarıdan et ithalatıyla mı karşılayacağız yoksa kendi bünyemizden hayvan varlığımızın sayısını artırarak mı karşılayacağız? Karar noktasındayız. Bu kararı almakta zorlanmıyoruz, çünkü kendi bünyemizde bu ihtiyacımızı karşılamamız lazım. Yeteri kadar et üretmemiz gerekiyor. Türkiye’de günde 3 bin 700 ton et tüketiliyor. Yıllık 1 milyon 300 bin ton et tüketimimiz var. Et üretimimiz ise 1 milyon 100 bin ton civarında gerçekleşiyor. Arada 200 bin ton et ihtiyacı söz konusu” değerlendirmesinde bulundu.
“Üreticimizi desteklemeye devam ediyoruz”
Geçen yıl yaklaşık 500 bin canlı büyükbaş ithalatı gerçekleştirildiğini anlatan Çelik, bunun sürdürülebilir olmadığını belirtti. Çelik, 200 bin ile başlayıp 500 bine yükselen canlı hayvan ithalatının, birkaç yıl içinde 1 milyona çıkarılmasıyla karşı karşıya kalınabileceğini belirterek, şöyle konuştu:
“Onun için besi devam ederken, biz, damızlık üreten çiftliklere ağırlık vereceğiz. Yani hayvan varlığımızı artırmaya dönük çalışmalarımızı sürdürmemiz gerekiyor. Bir taraftan kesimlik hayvan getiriyoruz, direkt kesime gidiyor. Ülke genelinde tüketin günlük 3 bin 700 ton etin, 700-800 tonu İstanbul’da tüketiliyor. Onun için biz, İstanbul’a direkt kesimlik hayvan getiriyoruz ve et ihtiyacını karşılayacağız. Anadolu’daki İstanbul’a sevk edilen etler, Anadolu’da kalacak, böylece piyasada fiyat regülasyonu sağlayacağız. Biz hayvan varlığımızı artıracağız. Dışarıdan kesimlik hayvan getiriyoruz da bunu asla piyasada fiyatları aşağı düşürecek ve üreticimizi mağdur edecek bir şekilde gerçekleştirmiyoruz. Böyle bir anlayış kesinlikle bizim dünyamızda yok. Üreticimizin maliyetini biliyoruz, üreticimizi desteklemeye devam ediyoruz. Onların ağıllarını, ahırlarını doldurmalarını istiyoruz. Onların zarar edeceği bir fiyatı oluşturmayacağız. Biz, 14 liraya da eti mal etsek, karkas olarak 22 liradan aşağı satmayacağız. Düşük fiyatla satış; üreticimizin hayvanlarını ağıllarından kesimhaneye götürmesi anlamına gelir ki feci bir durum ortaya çıkar. Bu, yapılabilecek en büyük kötülüktür. Onun için biz, üreticimizin yetiştirdiği hayvanın kilosunun maliyetini biliyoruz. O maliyeti ve kârını dikkate alarak, ithal ettiğimiz eti, o fiyattan satacağımızı herkesin bilmesini istiyoruz.”
Yeni dönemde besi çiftliklerinin olacağını ama ağırlıklı olarak damızlık üreten çiftliklerin olacağını, ülke genelinde 20 düve merkezi kurulacağını anlatan Çelik, çiftlik kurmak isteyen vatandaşların, bu merkezlerden istediği ırk düve alabileceğini ve hayvancılığın kendi bünyesinde ihtiyacını karşılayacağı noktaya doğru hızla ilerlendiğini kaydetti.
“Et kalitesiyle ilgili sınıflandırma yapacağız”
Kaliteli et tartışmasının hatırlatılması üzerine Çelik, Türkiye’deki besi hayvanların ithal olduğunu söyledi. Et kalitesiyle ilgili sınıflandırma yapacaklarını belirten Çelik, “Bakanlık olarak o çalışmayı yapıyoruz. Vatandaş, hangi eti aldığını bilecek. Yani hem hayvanın bünyesindeki ette farklılık var, hayvanlar arasındaki ette farklılık var. Bu sınıflandırmayı yapıp, ona göre piyasaya arz edeceğiz. Onun da son aşamasına gelmiş bulunuyoruz. Onun için İstanbul’a gelecek et ile Anadolu’daki et arasında bir farklılık var, değerlendirmesi kesinlikle doğru değil.” ifadesini kullandı.
“Tarla ile pazar fiyatı arasındaki fark rahatsız edici”
Gıda fiyatlarındaki iniş ve çıkışların mevsimsel etkilerden kaynaklandığını belirten Çelik, “Yaşadığımız süreç itibarıyla (fiyatların) düşük seyretmesi doğal. Sonbahar, kışa doğru girerken farklılık arz ediyor.” dedi.
Ürünün merkezden veya tarladan çıkış ile pazar fiyatı arasındaki farkın rahatsız edici durumda olduğunu dile getiren Çelik, şöyle devam etti:
“Burada 50 kuruşa çıkan bir ürün pazarda 2 liraya satılıyorsa, çilesini çeken insanın elde edemediği kârı kimler ranta dönüştürüyor? İşi üreten, çileyi çeken, maliyetle bedel ödeyenin almadığı bir kârı, aracıların aldığı bir piyasa, serbest piyasa olamaz. Tarım Bakanlığı olarak bu noktada müdahaleden yanayız. Bir ürünün pazara girişteki uğrayacağı yerler bellidir. O alanlardaki kâr marjlarının, mutlaka genel anlamda sınırlanmasında gereklilik olduğu inancındayım. Bu, serbest piyasaya müdahale değil. Kamuyu ilgilendiren, vatandaşın sofrasıyla bağdaştırılacak bu konuda 79 milyonu dikkate almadan, birilerinin keyfi uygulamalarını serbest piyasa şemsiyesi altına koymanın doğru olmayacağı inancı içindeyiz.”
Gıda fiyatlarının enflasyona etkisinin de görüşüldüğü Gıda ve Tarımsal Ürün Piyasaları İzleme ve Değerlendirme Komitesi kurulduğunu hatırlatan Çelik, bu çerçevede belirli periyotlarda değerlendirme toplantılarının yapıldığına dikkati çekti. Bakan Çelik, “Büyük ihtimal önümüzdeki perşembe günü de Bakanlar düzeyinde toplantı gerçekleştirmeyi düşünüyoruz.” dedi.
“Enflasyon sepetindeki gıda ürünleri mevsimsel olarak ele alınsın”
Enflasyon hesaplamasında mevsimsel etkilerin göz önünde bulundurulması gerektiğine işaret eden Çelik, “Mevsimsel olarak halkın çok tüketmediği bir ürünün enflasyon sepetinde olması gıda enflasyonunu çokça gündeme getiriyor. Biz bu teklifi Tarım Bakanlığı olarak getireceğiz. Yani bu ürünlerin mevsimsel olarak ele alınması ve gıda sepetinin buna göre düzenlemesi halinde hiç hak etmediğimiz bu eleştirilerden de kurtulacağımız inancı içerisindeyiz. Bu alanda sağlıklı bir çalışma var.” diye konuştu.
“Terör olmasaydı Doğu ve Güneydoğu illeri, batı illeri ile boy ölçüşecek noktaya gelirdi”
Doğu ve Güneydoğu Yatırım Destek Hamlesi’nin bölgeye muhtemel etkilerine ilişkin bir soru üzerine Çelik, terörün bölgeye maliyetinin yüksekliğine dikkati çekti.
Terör olmasaydı bölge illerinin batı illeri ile boy ölçüşecek noktaya gelmiş olacağını dile getiren Çelik, çalışmanın birinci hedefinin vatandaşların terör belasından kurtulması olduğunu ifade etti.
Güneydoğu Anadolu için yapılması gereken iki önemli faaliyet bulunduğunu anlatan Çelik, bunlardan birinin sulamaya ilişkin olduğunu kaydetti. GAP bölgesinde cazibe sulamasının yüzde 45 olduğunu belirten Çelik, “Geri kalan yüzde 55’ini kısa sürede tamamladığımızda tarımsal hasılamızda 3,5 milyar liralık bir artış söz konusu olacak.” değerlendirmesinde bulundu.
Arazilerin toplulaştırılması yoluyla verimin artırılması hususunda çok ciddi çalışmalar yürüttüklerini kaydeden Çelik, bölgedeki hayvancılık faaliyetlerine de önemli destekler verileceğini kaydetti.
Doğu Anadolu açısından bakıldığında ise bölgede geniş mera alanlarının bulunduğunu ifade eden Çelik, mera varlığının çok iyi değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.
Destek kapsamındaki 23 ilin ayrı özelliklerinin bulunduğu anlatan Çelik, hayvancılık ve tarımsal kalkınma desteklerinin yanında spesifik destek paketleri de sunacaklarını bildirdi.
Bitkisel üretimde havza bazlı üretime geçileceğine de işaret eden Çelik, “Artık bir karış toprak zayi edilmeyecek. Hangi toprağı, hangi bitki ile buluşturacağız? Bunların çalışmaları tamamlandı, 2017’de uygulamaya koyacağız.” diye konuştu.