Tam da tatlının en fazla satılacağı zamanda, Ramazan öncesinde iç Antep fıstığının fiyatının 200 TL’ye dayandığı iddiaları gündem oldu.
İddialarına göre stokçular, geçen sene ürünün az olmasından istifade ederek piyasaya yüksek fiyattan mal veriyorlarmış. Basından takip etmişsinizdir, baklava sanayicilerinin temsilcileri, bu durumu protesto etmek için tatlılarında Antep fıstığı kullanmama kararı aldıklarını açıkladılar. Ardından da Bakan Fakıbaba ile görüşüp Antep fıstığı ithalatı yapılmasını istediler.
Üretim ve yeterlilik verileri
Tabloda dikkat çeken iki durum var:
Birincisi üretimin yıllar itibarıyla büyük farklılıklar gösteriyor olması.
İkincisi yeterlilik derecelerinin, üretim miktarı ne olursa olsun yüzde 100’ün üzerinde olması. Yeterlilik, bu makalenin konusu içinde olmadığından tablodaki çelişki üzerinde durmayacağım. Belki başka zaman.
Üretim miktarları ve stokçular
Antep fıstığı ağaçları genel olarak yılaşırı (iki yılda bir) ürün veren ağaçlar.
İşte üretimin yıllar itibarıyla büyük farklılıklar gösteriyor olmasının asıl sebebi bu. Zaman zaman istenmeyen doğa olayları da eklenince ortaya böyle bir tablo çıkıyor. Dolayısıyla piyasa hesaplarının da bu durum göz önüne alınarak yapılması gerekiyor.
Yapılıyor mu? Hayır.
Yapılıyor olsaydı, bugün Antep fıstığının fiyatını tartışıyor olmazdık.
İşin bu tarafı çok önemli ve ben de ısrarla üzerine gideceğim.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) diye bir kurumun olmasının da milyonlarca veriyi toplayıp yayımlamasının da tek bir sebebi var. TÜİK’in yayımladığı haber bültenlerinin “açıklama” bölümünden aynen aktarıyorum:
” Söz konusu tablolar tarımsal ürün piyasalarının yönetiminde karar alıcılar için sektörün yapısı ve piyasaların gelişimi hakkında analiz aracı olma işlevi görmektedir.”
Ya da “…tarımsal üretim politikalarına ışık tutacak sağlıklı ve ayrıntılı bitkisel üretim istatistikleri verilerine ihtiyaç vardır.”
Dikkatinizi çekmiştir, hitap doğrudan karar alıcı yöneticilere ama belli ki onların karar almadan önce bu verileri analiz etme gibi bir derdi yok.
Biraz daha açayım:
2016-2017 piyasa yılını ele alalım. 2016’nın Temmuz ve Ağustos’unda 2017’de tüketilecek Antep fıstığının hasadı yapıldı ve 170 bin ton ile tüm zamanların rekoru olan bir üretim miktarına ulaşıldı. Yukarıda da yazdığım gibi herkes biliyor ki Antep fıstığı ağaçları yılaşırı meyve verir yani 2017 hasadının 2016’nın çok altında olma ihtimali çok yüksek. Nitekim öyle de oldu ve üretim 78 bin tona düştü.
Yöneticilerimizin, böyle bir durumu yani düşen üretimden dolayı 2018’de fiyatların aşırı yükseleceğini analiz edip, 2016’daki üretim fazlasının stoklanmasını sağlamaları gerekmez miydi? Gerekirdi. Sağladılar mı? Hayır.
Üstelik ellerinde sırf bu iş için 1938’de kurulmuş TMO gibi büyük ve tecrübeli bir kurum varken.
Yöneticilerimize göre iç Antep fıstığı fiyatlarının 200 TL’ye dayanmasının suçluları; stokçular ve spekülatörler (vurguncular). (Demek ki TÜİK’in verilerini yöneticilerimiz yerine stokçular analiz etmiş.)
Meydan boş bırakılırsa stokçusu, vurguncusu elbette o boşluğu doldurur.
Peki, bu ülkenin, stokçuları, vurguncuları cezalandıracak kanunları yok mu? Var.
Niye cezalandırılmıyorlar o zaman?
Yine aynı noktaya geldik. Tabloları analiz edip vaktinde tedbir almayanlarla stokçuları, vurguncuları cezalandırmayanlar/cezalandıramayanlar aynı kişiler.
“Müsaade etmeyiz. Asacağız, keseceğiz.” diyorlar demesine de icraat yok.
Neyle ve nasıl asıp keseceksiniz? Ya yukarıdaki tabloyu analiz edip fazla ürünü stoklayacaksınız ya da polisle stokçunun kapısına dayanacaksınız. Devlet olarak stoklama fırsatını kaçırmışsanız ve stokçunun kapısına da dayanamıyorsanız son çare olarak ithalat yapacaksınız.
Son yıllarda moda oldu zaten…
Et fiyatları yüksek. “İthal ederiz ha!”
Pirinç fiyatları yüksek. “İthal ederiz ha!”
Antep fıstığı fiyatları yüksek. “İthal ederiz ha!”
Hep söyledim, yine söylüyorum: İçinde bulunduğumuz şartlarda yaptığınız her ithalat, sadece üreticiyi vuracaktır.
GTHB’nin uzun vadeli çözüm önerisi
18 Mayıs 2018’de, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı (GTHB) tarafından yapılan basın açıklamasındaki şu cümle dikkatimi çekti:
“Sayın Bakanımız, iki gün önce kabul ettiği baklava sanayicileri sektör temsilcilerinin sıkıntılarını dinlemiş ve onlardan gelen talepler çerçevesinde görüşlerini dile getirmiştir. Bu çerçevede Antep fıstığının fiyatının yükselmesinin kabul edilemez bir durum olduğunu ve spekülatörlere karşı gerekli önlemlerin alınacağını ifade etmiş, konunun çözümü noktasında yürütülen lisanslı depoculuk çalışmalarını anlatmıştır. Ayrıca gelen taleplerden biri olan geçici ithalat izniyle ilgili olarak hasada kadar kısa süreli olarak düşünülebileceğini ve bu konuda gerekli değerlendirmelerden sonra çalışma yapılabileceğini ifade etmiştir.”
Açıklamayı okuyunca, “Sayın Bakan, lisanslı depoculuk hakkında ne söylemiş olabilir?” diye düşündüm. Konu fiyatların yüksekliğinden şikâyet olduğuna göre, “Lisanslı depolar kurulunca fiyatlar bugünkü gibi aşırı artmayacak.” demiştir muhtemelen. Başka türlüsü tuhaf olurdu çünkü.
Diğer taraftan fiyatlar aşırı düşseydi ve Sayın Bakanı, Antep fıstığı üreticileri ziyaret etseydi, onlara şöyle diyecekti: “Lisanslı depolar kurulunca fiyatlar bu şekilde aşırı düşmeyecek.”
Hadi çıkın bakalım işin içinden.
Konuya bu şekilde yaklaşmamın sebebi şu:
Eğer serbest piyasa ekonomisi uyguluyor ve depoculuğu da özelleştirmeye çalışıyorsanız, “Depolar kurulduğunda fiyatlar artacak/düşecek.” diyemezsiniz çünkü fiyatların belirlenmesinde serbest piyasa koşulları geçerli olur. Üreticisinden depocusuna bütün paydaşları korumak için sigorta sistemi yürürlüğe girer ve fakat yine de bütün paydaşlar için bir ticari faaliyet söz konusudur dolayısıyla herkes her şartta kâr edemez.
Özel lisanslı depoculuk yerine, örneğin TMO ve ESK eliyle ürünlerin alım satımına ve stoklanmasına doğrudan müdahale ediliyorsa o zaman hükûmet olarak istediğinizi söyleyebilirsiniz elbette çünkü ipler elinizdedir.
Bakan Fakıbaba’nın baklava sanayicilerini kabulünde söz konusu ettiği lisanslı depoculuk, özel lisanslı depoculuk. Dolayısıyla şimdiden bu tür depoculuk yoluyla ileriki yıllarda fiyatların düşeceğini söylemek mümkün değildir.
Hele söz konusu ürün yeterince üretilemeyen bir ürünse depoculuk ve borsa, fiyatların düşmesini sağlayamaz çünkü rekabet oluşmaz. Tersi bir rekabet oluşur ama. İhtiyacı olanlar ürüne sahip olabilmek için fiyat arttırırlar. Lisanslı depoculuk ve borsa sisteminin olmazsa olmazı iki yönlü rekabettir. Böyle olunca da lisanslı depoculuk kolaylıkla bir tür lisanslı stokçuluğa dönüşebilir. Sistem yapılandırılırken dikkat edilmesi gereken nokta burasıdır. (Depoculuk ve ürün borsalarını birlikte zikretmenin sebebi, birbirlerinin ayrılmaz parçaları olmalarındandır.)
Nitekim halihazırda hedeflenen ölçünün çok altında olsa da tarım ürünleri özel lisanslı depolarda da stoklanmakta, ürün borsaları vasıtasıyla piyasaya verilmektedir; bu ürünlere Antep fıstığı da dâhildir ve buna rağmen bugün Antep fıstığının fiyatı 200 TL’ye dayanabilmiştir.
İnanmayan Gaziantep ve Nizip ticaret borsalarının sitelerine girip anlık fiyatları görebilir.
Tekrar Fakıbaba-Baklava Sanayicileri görüşmesine dönüyorum. Bana göre gelinen noktada görüşme şu şekilde geçmeliydi ki gelecekle ilgili bir umudumuz olsun:
Baklava sanayicilerinin temsilcileri geldiler ve “Antep fıstığı fiyatlarının aşırı yükseldiğini, bunun sektörlerini olumsuz etkilediğini çünkü maliyet artışını baklava fiyatlarına yansıtmak zorunda kaldıklarını, yüksek fiyatların baklavaya talebi düşürdüğünü; fiyat artışlarındaki asıl sorumluların stokçular olduğunu, bu vurguncuların geçen yılki rekolte düşüklüğünü de fırsat bilerek fiyatları yükselttiklerini; bu durumu protesto etmek için fıstıklı baklava üretmeme kararı aldıklarını ama stokçuları cezalandırmak için bunun yeterli olmadığını, ithalat da yapılmasının hem stokçuları cezalandırmak hem sektörlerinin mağduriyetini gidermek hem de halkın tekrar fıstıklı baklava yiyebilmesini sağlamak için iyi olacağını vs.” anlattılar.
Bu sözler karşısında Bakan Fakıbaba da “İthalat, hasada kadar kısa süreli olarak düşünülebilir.” yerine demeliydi ki:
“Haklısınız. Fiyatlar aşırı yükseldi fakat ithalatı unutun. Bu soruna kalıcı çare bulmak istiyorsanız, sivil toplum kuruluşunuz altında bir iktisadi işletme kurup lisanslı depoculuğa başlayın. Bildiğiniz gibi hükûmet olarak lisanslı depoculuğu çok önemsiyor ve yüksek miktarlarda katkılar vererek destekliyoruz. Böylece hem kendi kullandığınız ürünlerin fiyat ve kalite istikrarını sağlarsınız hem de yüksek oranda tüketiminizden dolayı Antep fıstığı piyasasını yönlendirme imkânına bile kavuşursunuz.”
Depoculukla fiyat artışlarını kontrol altında tutmak bir de böyle mümkün olabilir.
Son söz
Ticarette suç olan stok yapmak değil, tekelleşmedir.