Günümüzde pek çok ülkenin obezite ile mücadele ve devlet gelirlerini arttırma amacıyla şekerli gıda ve içeceklere vergi uygulamasını gündemlerine alması, 2016 yılının ‘şeker vergileri yılı’ olabileceğini gösteriyor.
Hem gelişmiş ülkelerde hem de gelişmekte olan ülkelerde; kalp ve damar hastalıkları, diyabet ve daha pek çok hastalığın görülme oranında artışa sebep olan obezite ile mücadelede önemli adımlardan bir olabilecek vergi gibi önlemlerin alınması için halk sağlığı uzmanları yıllardır çağrıda bulunuyordu.
Konu üzerine uzun bir değerlendirme yazan Money-marketUK, şeker vergisi savunucularının, tıpkı tütün vergisinin sigara içme oranında azalmaya sebep olduğu örneğinde olduğu gibi şeker vergisinin yüksek kalorili ürünlerin fiyatlarında artışı ve bu ürünlerin tüketiminde azalmayı sağlayacağını umduklarını belirtiyor.
Vergi karşıtları ise bu vergilerin sağlığa yararı olmayacağını, yanlı bir şekilde belli tür ürünlerin hedef alındığını, istihdama zarar vereceğini ve tüketicilere mali yük getireceğini savunuyorlar.
Başarı dereceleri değişiklik göstermekle beraber, İskandinav ülkelerinde uzun yıllardır bu tarz vergiler uygulanıyor. Şeker vergisi uygulayan ülkeler listesine 2012 yılında Fransa ve Macaristan’ın katılmasının ardından 2014 yılında Meksika da listedeki yerini aldı.
Ancak ülkelerin değişken küresel ekonomi ortamında mali durumlarını iyileştirme yolları aradığı ve tüketicilerin sağlıkları ile ilgili daha kaygılı olduğu, büyük şirketlere daha az güvendiği bu ortamda bazı kamu politikaları uzmanları şeker vergilerinin dünyada daha geniş alanlarda uygulanmaya başlayacağını öngördüklerini belirtiyor.
Kuzey Karolina Duke Üniversitesi Sanford Kamu Politikaları Fakültesi Dekanı Kelly Brownell, günümüz koşullarının politikacıları için şeker vergisi gibi kanunlar çıkartmak açısından daha güçlü bir konum sağladığını belirtiyor.
Şu an için Filipinler ve Endonezya’da benzer vergiler üzerine çalışmalar devam ediyor. İngiltere’de ise bu konu geçen yıl parlementoda görüşüldü ve Başbakan David Cameron ocak ayında şeker vergisini kendisinin kabul edeceğini belirtti.
Meksika’da alkolsüz şekerli içecekerin popüleritesini göz önüne alarak Meksika örneğini bir dönüm noktası olarak değerlendiren Brownell; “içecek şirketlerinin Meksika’da kaybetmiş olması oldukça şaşırtıcıydı.” yorumunda bulunuyor.
Dünyada alkolsüz içecek pazarınıda egemen olan ve yıllık satışları 870 milyar dolara ulaşan Coca-Cola Co ve PepsiCo şeker vergileri konusunda bir yorumda bulunmayı reddediyorlar. Her iki şirket de bu konu ile ilgili soruları Uluslararası İçecek Dernekleri Konseyi’ne (ICBA) yönlendiriyor.
Konsey Başkanı Kate Loatman Meksika’da Ambalaj Derneği’nin vergiye karşı çıktığını ve bu verginin halk sağlığına katkısı olmayacağını vurgulamak için medya ve avukatlarla beraber çalıştığını belirtti. Filipinler, Endonezya, Hindistan ve İngiltere’nin durumu ile ilgili soru karşısında Loatman; “anladığımız kadarıyla bu ülkelerde tartışmalar devam ediyor ancak sonuçta vergilerin hiç bir ülkede kamu sağlığına yararı bulunmuyor.” cevabını veriyor.
Vergi tartışmaları özellikle gazlı içecekler üzerinde yoğunlaşmış durumda. Vergiyi savunanlar bu içeceklerin yetersiz besin maddesi ile birlikte “boş kalori” sunduğu görüşündeler, çünkü bu içecekleri tüketenler çikolata ya da şeker gibi katı gıda tüketmiş kadar kendilerini doymuş hissetmiyor ve daha az yemek yemiyorlar.
Sonuç olarak vergiler Fransa gibi bazı ülkelerde sadece içecekleri kapsarken vergi uygulamasının daha geniş çaplı olduğu Meksika gibi ülkelerde şekerli içeceklerden alınan vergi miktarı yüksek miktarda şeker içeren gıdaların vergilerinden daha fazla.
Sağlığa etkisi belirsiz
Yetişkin nüfusunun %70’inin ve çocukların %34’ünün şişman ya da obez sınıfına girdiği Meksika dünyanın en şişman ülkelerinden biri. Meksika’da 2014 yılı Ocak ayında yürürlüğe giren şeker vergisi ülke sağlığını iyileştirmeyi amaçlayan hükümet politikasının bir sonucu.
Meksika şeker vergisi son yirmi yılda tüketimi önemli derecede artış gösteren şekerli gıda ve içecekleri kapsıyor.
Coca-Cola şirket verileri Meksika’da 8 ons’luk (235 mililitrelik) Coca-Cola ürünlerinin kişi başı tüketiminin 1991 yılında ortalama 290 olduğunu 2011 yılında ise bu rakamın 728’e yükseldiğini gözler önüne seriyor. Kişi başı Coca-Cola ürünleri tüketimi Amerika’da yılda 403, dünyada ise ortalama 92 seviyesinde.
BMJ dergisinde yer alan bir araştırma, litre başına bir Meksika pesosu (0.07 dolar) olan verginin, fiyatları %10 civarında arttırdığı ilk yılda tüketicilerin ayda ortalama %6 daha az şekerli içecek aldığını ortaya koyuyor. Ayrıca tüketiciler zamanla daha da az şekerli içecek alarak Aralık ayında bu oranı %12’ye çıkarttılar. Su gibi vergiye tabi olmayan içeceklerin satışında ise %4’lük bir artış gözlemlendi.
Meksika Sağlık Bakanlığı Ulusal Halk Sağlığı Enstitüsü; “obezite ve diyabetin önlenmesine yönelik bir tedbir olarak Meksika’da uygulamaya konulan bu vergi, ülkemizi dünyada halk sağlığı konusunda lider pozisyonuna taşıdı” açıklamasında bulundu.
Ancak verginin halk sağlığı üzerinde etkisi tartışma konusu olmaya devam ediyor.
Londra King’s College Üniversitesinden beslenme ve diyetetik profesörü Tom Sanders, Meksika’da görülen tüketimde düşüş seviyesinin bir kişinin şeker tüketimini günde bir küp şeker kadar azaltması ile eşdeğer olduğunu, bunun da “kalori okyanusunda bir damla” olduğunu belirtiyor.
Avrupa Birliği tarafından 2014 yılında yaptırılan bir çalışma gıda vergilerinin vergi getirilen ürünlerin tüketimini azalttığını gösterse de aynı zamanda tüketicilerin daha ucuz markalara yöneldiğini de gösteriyor. Gerçekleştirilen çalışma sonucunda, aynı zamanda konu ile ilgili verilerin az oluşundan yola çıkarak, bu gibi vergilerin halk sağlığına etkisinin ne boyutta olduğunun belirsiz olduğu belirtiliyor.
Tüm bunlara rağmen bu vergiler; Şili, Barbados ve Dominik Cumhuriyeti’nde 2015 yılında yürürlüğe girdi, Belçika da Ocak ayında vergi yasasını çıkardı.
İş dünyasına etkisi
Hindistan’da hükümet tarafından atanan bir kurul geniş çaplı mali bir revizyon kapsamında şekerli içeceklerden %40 oranında vergi alınmasını teklif etti.
25,000 çalışana sahip Coca-Cola Hindistan şubesi Aralık ayında yaptığı açıklamada bu teklifin gerçekleşmesi durumunda satışlarda “büyük bir düşüş” yaşanacağını ve bu durumda “belli fabrika ve tesisleri kapatmaktan başka seçenekleri kalmayacağını” belirtti.
Hindistan ve diğer gelişmekte olan ülkeler, orta gelir düzeyine sahip nüfusun yoğun olduğu pazarları oluşturuyor. Ambalajlı gıda satış hacmi yüksek olduğundan bu ülkeler alkolsüz içecek üreticileri için büyük bir öneme sahip. Amerika gibi pazarlarda ise insanların daha sağlıklı olduğunu düşündükleri içeceklere yönelmesi sonucunda son on yıldır gazlı içecek satışlarında devamlı düşüş gözlemleniyor. Dolayısıyla tüketim trendi böylesine farklı olan pazarlar gazlı içecek üreticilerinin bir dengeye sahip olmasını sağlıyor.
Filipinlerde Kasım ayında Temsilciler Meclisi komisyonu tarafından hazırlanan vergi taslağı şekerli içecekler için litre başına 0.22 dolar vergi getirilmesini öngörüyor. Analistler Meksika vergisinin üç katı olan bu vergi oranının yüksek potansiyel sahibi pazarı kesinlikle altüst edeceğini belirtiyorlar.
İçecek üreticileri de değişen talebe ayak uydurabilmek için bu vergilerden muaf olan düşük kalorili ürün yelpazelerini genişlettiler.
Amerika’daki şirketler ayrıca kalorili gazlı içeceklerin okullarda satışına son verdi, ambalajların ön yüzüne kalori etiketleri yerleştirdi ve fiziksel aktivite ve beslenme programlarına mali destek sağladılar.
Bloomberg’de halk sağlığı programları yöneticisi ve ve daha önce de Meksika vergisinin uygulanabilmesi için yürütülen kampanyaya mali destek sağlamaya yardımcı olan New York Belediye Başkanının kurduğu yardım kuruluşunun başkanlığını yapan Kelly Henning, Meksika vergisinin “bunun gerçekleşebileceğini ve tüketim üzerinde bir etkisi olacağını kanıtlayan bir nokta” olduğu için kritik bir adım olduğunu belirtiyor.