Yıllar boyunca GDO içeren gıdalar Amerika’da marketlerin raflarında yer aldı ve buna karşı itirazlar oldukça azdı. Yabani otlarla mücadele ilaçlarına ve zararlı böceklere karşı dirençli olması amacıyla biyomühendislik yoluyla geliştirilen bu gıda bileşenlerinin tüketimi, federal hükümet ve gıda endüstrisi tarafından tamamıyla güvenli kabul edildi.
Chicagotribune gazetesinin internet sitesinde yer alan habere göre, geçen 20 yıl içerisinde Amerika’da gazlı içecek, cips ya da marketten aldıkları hazır kurabiyeleri tüketen herkes muhtemelen genetiği değiştirilmiş organizmaları ya da diğer adıyla GDO’ları yedi.
Yıllar boyunca GDO içeren gıdalar Amerika’da marketlerin raflarında yer aldı ve buna karşı itirazlar oldukça azdı. Yabani otlarla mücadele ilaçlarına ve zararlı böceklere karşı dirençli olması amacıyla biyomühendislik yoluyla geliştirilen bu gıda bileşenlerinin tüketimi federal hükümet ve gıda endüstrisi tarafından tamamiyle güvenli kabul edildi.
Ancak tüketicilerin konu ile ilgili farkındalığının artması ve bilim adamlarının tarım ilaçlarının kullanımı ile ilgili artan endişeleri, Amerika’da GDO içeren gıdaların etiketlerinde bu durumun belirtilmesi gerekip gerekmediği konusunda ülke genelinde bir tartışmaya yol açtı.
Illinois eyaletinde GDO’lu gıdaların etiketlenmesi ile ilgili yasal bir düzenleme bulunmuyor ancak diğer eyaletler bu konuda ilerleme sağlanması görüşünde. GDO etiketlerini zorunlu kılan ve Amerika’da türünün ilk örneği olan Vermont yasası 1 Temmuz itibari ile yürürlüğe giriyor. Parlamento üyeleri ise GDO etiketlerinin gönüllülüğe dayanmasını sağlayacak ve eyaletlerin bu konuda kendi yasalarını oluşturmalarının önüne geçecek bir tasarıyı Kongre’den geçirmeye çalışıyorlar.
Şikago bölgesinde Kraft Heinz ve Oreo’nun üreticisi Mondelez International gibi büyük gıda üreticileri gönüllü etiketleri savunuyor ve zorunlu etiketlerin tüketicileri yanıltacağını ve ekstra etiketlerin ve üretim maliyetlerinin tüketicilere yansıyacağını belirtiyorlar.
Ancak tüketicilerin çoğu için durum net: Gıdalarında ne olduğunu bilmek istiyorlar. Tüketiciler ne yediklerini bilmek istiyor ve şirketlerin de bu konuda sorumluluk almasını istiyor.
Devlet Yasama Organları Ulusal Birliği, Parlamento üyelerinin GDO’larla ilgili 101 yasa tasarısı sunduğunu, 15’inin kabul edildiğini ve dördünün etiketleme ile ilgili olduğunu bilgisini veriyor.
Geçen ilkbaharda Dünya Sağlık Örgütü’nün kanser araştırma kolu, GDO ekinlerinde en çok kullanılan tarım ilacı glifosatın muhtemel kanserojen (kansere neden olan) bir madde olduğunu açıkladı. Ve geçen ay da Amerika Gıda ve İlaç Dairesi Amerika’ya ithal edilen gıdalarda glifosat kalıntı miktarları ile ilgili testlere başlayacağını açıkladı.
Devlet Yasama Organları Ulusal Birliği, Parlamento üyelerinin GDO’larla ilgili 101 yasa tasarısı sunduğunu, 15’inin kabul edildiğini ve dördünün etiketleme ile ilgili olduğunu bilgisini veriyor. İllinois Eyalet Senatörü David Koehler tarafından genetiği değiştirilmiş bileşenlerin bildirimi konulu yasa tasarısı Komitede görüşülmeyi bekliyor.
İllinois Tarım Bürosu Ulusal Mevzuatlar Başkanı Adam Nielsen, İllinois’de yetiştirilen mısır ve soyanın %90’ından fazlasının genetiğinin değiştirilmiş olduğunu belirtiyor.
Kongre’de etiketleme konusu dönüm noktasına yaklaşıyor. Mart ayının başında GDO etiketlemesi için “ulusal gönüllülük standartları” getirecek olan bir yasa tasarısı Tarım Komitesinde oylanarak kabul edildi. Kansas Eyaleti Senatörü Pat Roberts tarafından sunulan yasa tasarısı Eyalet yasalarının üzerinde olacak. Yasa tasarısı gıda endüstrisi tarafından da oldukça destek alıyor.
Roberts durumu bir güvenlik konusu olarak değil ekonomik bir konu olarak değerlendiriyor. Roberts ayrıca hâlihazırda Amerika’nın üç federal ajansının (Amerika Tarım Bakanlığı’na bağlı Hayvan ve Bitki Sağlığı Denetleme Genel Müdürlüğü (APHIS), Çevre Koruma Ajansı ve Gıda ve İlaç Dairesi) denetim görevini yerine getirdiğine de dikkat çekiyor.
Roberts’ın yasa tasarısına karşı olanlar tasarıyı ‘Amerikalıları bilme hakkından mahrum bırakan yasa’, DARK Yasa olarak adlandırıyor. Karşıtlar Senatör Jeff Merkley tarafından sunulan ve zorunlu etiketlere ülke genelinde standart getiren yasa tasarısını destekliyorlar.
GDO’lu gıdalara etiket mi? O kadar da çabuk değil
Büyük gıda ve içecek şirketleri temsilcisi Meyve, Sebze Üreticileri Derneği (GMA) Başkan Yardımcısı Mike Gruber, zorunlu etiketlerin gıdalar güvenli olmalarına karşın bir uyarı olarak algılanacağı için “tabiatı gereği yanıltıcı” olacağı görüşünde.
Gruber; “En önemlisi farklı eyalet uygulamaları yerine ulusal (gönüllü) bir standarda sahip olmak.” değerlendirmesinde bulunuyor.
Gruber, ürünün üzerine GDO etiketi koymak yerine Dernek olarak tüketicilerin akıllı telefonları sayesinde GDO’larla ilgili bilgi alabileceği bir QR kodunun ürün üzerinde yer almasını sağlayan bir programı yakın zamanda başlattıklarını belirtiyor. Derneğin açıklamasına göre, Hershey Co. ve General Mills gibi şirketler şimdiden bu teknolojiyi bazı üründe kullanıyorlar.
Bazı şirketler ise bir adım daha öteye gidiyor. Ocak ayında Campbell Soup Co. şirketi (GDO’ların güvenli olduğunu savunmaya devam etmekle beraber) zorunlu etiketleri desteklediğini açıkladı.
İllinois Üniversitesi Ekin Bilimleri Bölümü Profesörü Steve Moose, 20. yüzyıla kadar herkesin gıdalarının nereden geldiğini bildiğini ancak bu durumun tarım ve teknolojideki gelişmeler karşısında değiştiğini belirtiyor. Moose, GDO etiketlemesini, gıda zincirini tekrar birbirine bağlayacak büyük bir hareketin parçası olarak değerlendiriyor.
1996 yılında Monsanto şirketinin, şirketin kendi ürettiği glifosat bazlı tarım ilacına dirençli soya tohumunu tanıtmasının ardından GDO üretimi yükselişe geçti. Soyanın ardından pamuk, kanola, mısır ve şeker kamışı tohumları da benzer bir şekilde pazarlanmaya başladı.
Moose; “Çiftçiler için glifosat yabani otlarla ve zararlı böceklerle mücadelede en ucuz, güvenli ve etkili yol haline geldi. O zamandan beri de büyük ölçekli tarımda standart haline geldi.” açıklamasında bulunuyor.
Halk ve bilimsel camia GDO ‘ların güvenli olup olmadığı konusunda fikir ayrılığında. 2015 yılında Pew Araştırma Merkezi tarafından gerçekleştirilen bir araştırma tüketicilerin %57’sinin GDO’ların yemek için güvenli olmadığı görüşünde olduğunu gösteriyor. Ancak tamamı Amerikan Bilim Geliştirme Derneği üyesi olan bilim adamlarının %88’i GDO’ların genel olarak güvenli olduğu görüşünde.
GDO etiketlemesinin uygulamaya geçme vaktinin geldiğini savunan Dr. Philip Landrigan; “Genetik değişikliklerin kötü olduğunu düşünmüyorum ancak tüketicilerin ne yediklerini bilmeye hakkı olduğunu düşünüyorum.” açıklamasında bulunuyor.
New York, Mount Sinai Tıp Fakültesi Dünya Sağlığı Bölüm Başkanı Dr. Philip Landrigan, genetiği değiştirilmiş ekinlerin bir sağlık riski oluşturmadığını ancak bu ekinler üzerinde kullanılan tarım ilaçlarının “büyük bir problem” oluşturduğunu belirtiyor.
Landrigan’a göre, GDO’lu ekinleri yıllar içerisinde daha yaygın hale gelmesi ile bitkiler glifosata karşı daha da dirençli oldular ve tarım ilaçlarının da kullanımı daha da arttı.
Landrigan Amerika Çevre Koruma Ajansına “glifosatın güvenlik riskini acilen değerlendirme” çağrısında bulunan bilim adamları ve sağlık uzmanlarının arasında yer alıyor. Aynı zamanda GDO etiketlemesinin uygulamaya geçme vaktinin geldiğini savunan Landrigan; “Genetik değişikliklerin kötü olduğunu düşünmüyorum ancak tüketicilerin ne yediklerini bilmeye hakkı olduğunu düşünüyorum.” açıklamasında bulunuyor.
Humboldt Park’ta yaşayan 40 yaşındaki Brendan Welsh gibi tüketiciler kendi internet araştırmaları sonucunda kararlarını vermiş gibi gözüküyorlar. Büyük tarım şirketlerinden gelen ya da bu şirketlerin desteklediği araştırmalardan gelen bilgileri güvenilmez bulduğunu belirten Welsh; “Ne olursa olsun GDO’ları kendimden uzak tutuyorum. GDO’ların ne insanlar ne de hayvanlar için iyi olduğunu düşünmüyorum.” diyor.
Hancock şehrinden Matthew Starr ise farklı bir görüşe sahip. Starr beş nesildir ailesi tarafından işletilen 10 dönümlük arazisinde GDO’lu ve GDO’suz mısır ve GDO’lu soya yetiştiriyor. Starr genetiği değiştirilmiş ekinlerde daha az tarım ilacına ihyitaç duyduğunu ve bu ekinleri daha güvenli gördüğünü belirtiyor. Diğer yandan GDO’suz mısırdan daha fazla kar ettiğini de sözlerine ekliyor. Starr, eyaletler arası uyumu sağlayabilecek ulusal bir standart getirildiği sürece GDO etiketlemesine karşı değil.
Starr insanların GDO’lu ürünlerin güvenli olduğunu anlamasını istiyor ve hem GDO’lu hem de GDO’suz ürünlerin satılabilesi gerektiği görüşünde.
Starr; “Bazı insanlar her gün GDO’suz ürün alabilecek mali güce sahip değil. Ancak eğer gıda endüstrisine ve hükümete güvenmiyorlarsa her ne olursa olsun seçim yapabilme hakları olmalı.” diyor.