Sosyal medya bağımlılığı ve dijital detoks

0
830
Sosyal medya bağımlılığı ve dijital detoks

Sosyal medya ve dijital teknolojilerden uzak durulmasının önemini vurgulayan uzmanlar, sosyal medyanın aile ve arkadaşlık ilişkileri üzerinde oluşturduğu tehlikeye dikkat çekiyor.

Psikiyatri Uzmanı Dr. Mahir Yeşildal

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Mahir Yeşildal, sosyal medya bağımlılığı ve dijital detoks hakkında önemli değerlendirmelerde bulundu.

Uzm. Dr. Mahir Yelişdal, artık ‘Sosyal Medya’ veya ‘Dijital Dünya Bağımlılığı’ şeklinde bir bağımlılık biçiminin var olduğunu belirterek,

“Malumunuz insanlar sabah uyandıklarında ilk iş telefonlarına bakıyorlar. Uyumadan önce son yaptıkları şey, telefonlarına bakmak, gece su içmek için uyandıklarında cep telefonlarına bakıyorlar. Tuvalete gittiklerinde, cep telefonları ile gidiyorlar. Alışveriş merkezleri, kafeler, yolda kırmızı ışıkta, trafikte bekleyenler, sürücüler, yolda yürüyenler… Herkes hafif kambur halde önündeki ekrana bakarak yürüyor. Burada nasıl bir komplikasyondan söz ediyoruz? İki tip insan modeli, bu dönüşüm ile birlikte çok fazla arttı” dedi.

“Sosyal” medya, “asosyal” insan yetiştiriyor

İsmi ‘sosyal medya’ olan uygulamaların, asosyal insan yetiştirmeye başladığını kaydeden Uzm. Dr. Mahir Yeşildal, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Kişinin aslında hiç arkadaşı, dostu yok. Birlikte dışarıda yemek yediği, beraber maça gittiği, konsere gittiği kimse yok. Ama sosyal medyada ‘arkadaşları var’. Bu bir asosyalleşmeye neden oluyor.

“Geriye doğru bir evrimleşme sürecini başlatabiliriz”

Çünkü insan ilişkisi, özellikle ayna nöronlar üzerinden gelişen ve gerçekleşen bir şeydir. İnsan evriminin temelinde de bu vardır. Bu böyle devam ederse, biz ayna nöronlarımızı kaybedip, geriye doğru bir evrimleşme sürecini başlatacağız gibi geliyor.

Narsist ve yalnız insanlar ortaya çıkıyor

Bir diğer insan tipi de narsist insan tipi. Ne yapıyor bu kişiler? Bir defa aynı yerde 10-20 tane fotoğraf çekip, onlar içerisindeki en güzel fotoğrafı paylaşıyor. Akşamı bir kahvaltı ile geçiştirmiş olabilir; ama güzel bir yemek yiyorsa, onu mutlaka çekip sosyal medyada arkadaşlarıyla paylaşıyor. Normalde aslında evden çıkmıyor, herhangi bir yere gitmiyor; ama diyelim ki rast gele boğazdan geçerken bir selfie paylaşıyor. Böylece sürekli bir beğenilme, like’lanma sayısını artırmaya çalışıyor ve hatta ilker narsisizmi besleyen bir tablo; dolayısı ilenarsist ve yapayalnız insanlar ortaya çıkıyor.

Sosyal medya, depresyona sürüklüyor!

Bir de bunları takip eden bir üçüncü grup var. Onlar da ‘Bu arkadaşlar ne güzel yerlere gidiyorlar, ne güzel yemekler yiyorlar, ne güzel kız arkadaşları-erkek arkadaşları var. Bak benim hiçbir şeyim yok’ deyip depresyona giren kişiler.”

“Dijital teknolojilerden uzak durmayı bilmemiz gerekiyor”

“Sosyal medya ve dijital teknolojilerden uzak durmayı becerebilmemiz gerekiyor” diyen Psikiyatri Uzmanı Dr. Mahir Yeşildal,

“Çünkü buradaki her bildirimle birlikte beyinde bir dopamin salgılanması ortaya çıkıyor. Dopamin, bizim beynimizin temel nörotransmitterlerinden biri. Ama uygun şekilde salgılanmasını sağlayamazsak, bağımlılıklardan davranış sorunlarına kadar pek çok problemi beraberinde getirebiliyor. Kişi bir fotoğraf paylaşıyor, aldığı her like ile bununla ilgili bildirimler de açıksa, o dopamin salgısını küçük küçük beslemiş oluyor. Bu, bir yerden sonra haz eşiğini düşürüyor ve tıpkı alkol ya da uyuşturucu madde bağımlılığında olduğu gibi, bir bağımlılık döngüsü ortaya çıkıyor. Bu döngüyü, bir yerden kırmamız gerekiyor. Sosyal medya, alkol ya da uyuşturucu maddeler gibi bir bağımlılık nesnesi değildir; ancak bu potansiyeli içinde barındırmaktadır. Dolayısı ile düzgün kullanmamız gerekiyor” uyarısında bulundu.

Doğru kullanım nasıl olmalı?

“Tavsiye edeceğim şeyler bir teknoloji düşmanlığı değil; bilakis, teknolojiye esir olmayıp, teknolojiyi kendi lehimize daha iyi nasıl kullanabiliriz; onun çabası” diyen Yeşildal, sosyal medya ve teknoloji detoksu için şu önerilerde bulundu:

-“Herkes çalar saat alsın ve çalar saatlerini kurup, onunla uyanmayı öğrensinler. Çalar saatle uyanmayı öğrenmemiz ve bizim birkaç adım geriye gitmemiz gerekiyor.

-Kişi çok acil bir iş yapmıyorsa, o durumlar haricinde cep telefonu mutlaka yatak odasının dışında olmalı. Çünkü uyumadan önce mavi ışığa maruz kalmak da melatonin salgısını baskılayıp, uyku kalitesini çok ciddi anlamda bozuyor.

-Saate ekrandan değil, kol saatinden bakma alışkanlığımızı geri kazanmamız gerekiyor. Neden? Çünkü saate bakmak için telefonu elimize aldığımızda, orada sosyal medya bildirimlerini görüp, hemen sosyal medyayı açıyoruz. Buna engel olmak adına kol saati alınmasını öneriyorum.

-Tuvalete cep telefonu ile gitme alışkanlığından vazgeçmek gerekiyor. Hem hijyenik değil, hem de orası dizi izleme yeri değil. Tuvalete cep telefonunu götürmemek gerekiyor.

-Eve gelindiği zaman, 7’den 70’e herkesin cep telefonlarının bütün bildirimleri kapatılmış şekilde ortak yerde durmasını öneriyorum. Ortak alanda telefonların bir arada olması çok önemli. Neden önemli? Bugün boşanmaların önemli sebeplerinden biri sosyal medya uygulamaları.

-Ayın ya da haftanın belli günlerinde bütün sosyal medya uygulamalarınızı kapatmanızı, hatta mümkünse, cep telefonunuzu kapatmanızı öneriyorum.”

Sosyal medyadan uzaklaştıkça, sevdiklerinize yaklaşacaksınız

Bu maddeleri uygulayarak bir bağımlılığın önüne geçileceğini vurgulayan Uzm. Dr. Mahir Yeşildal,

“Evde oturuyorsunuz, cep telefonunuz masada ne yapacaksınız? Eşinize, çocuğunuza gününün nasıl geçtiğini soracaksınız. Dolayısı ile bu aile içi ilişkileri artıracak. Ya da arkadaşınızla oturuyorsunuz, cep telefonları masada, elinizde değil. Onunla sohbet edeceksiniz. Beyin 3 hafta ile 6 ay arasındaki bir sürede bazı şeylere alışıyor. 21 günlük sosyal medya detoksu yapmak çok pratik olmayabilir; ama Pazar günleri, Cumartesi akşamdan kapatıp Pazartesi sabahına kadar telefonlarınızın kapalı olmasının size ve günlük yaşantınıza çok büyük katkıları olacağını düşünüyorum.”

2 yaşındaki çocuğun çizgi film açması; zeki değil, ihmal edildiğinin göstergesi

Uzm. Dr. Mahir Yeşildal, “Bir öğrencinin akademik başarısını etkileyen en önemli faktör, eskiden arkadaş çevresiyken, şimdi sosyal medyada geçirdiği vakit” diyerek, sözlerini şöyle tamamladı:

“2-3 yaşındaki bir çocuğun teknoloji ile çok haşır neşir olması, kendi istediği çizgi filmi açıp izlemesi, o çocuğun zeki olduğunu göstermez. Bilakis, o çocuğun ilgisiz kaldığını, ihmal edildiğini gösterir ve çocukken ihmal edilen çocukların büyüdükleri zaman pek çok psikiyatrik problemle karşı karşıya kaldıklarını biliyoruz.”

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz