14.2 C
Ankara
Perşembe, Kasım 21, 2024

Dünya Nehirleri Eylem Günü

Okumalısınız!

Yaşam İçin Gıda
Yaşam İçin Gıda
Gıda, yaşamdır! Yaşamınız söz konusu olduğunda efsaneleri bir kenara bırakın!

Dünya, 14 Mart tarihini “Dünya Nehirleri Eylem Günü’’ olarak anıyor. Dünya su kaynaklarının insan, yaşam ve doğa odaklı olmak yerine sadece ticari anlayışa yönelik politikaları tartışmaya başladı. 

Dünya,  24 yıldır 14 Mart tarihini “Dünya Nehirleri Eylem Günü’’ olarak anıyor. 

Brezilya’nın Curibita kentinde Mart 1997 ‘de kentinde gerçekleşen “Barajlardan Etkilenenlerin Uluslararası Toplantısı”nda katılımcı 20 ülke ortak açıklaması ile başladı süreç. “Hepimizin mücadeleleri bir, çünkü kurulan barajlardan en fazla etkilenen insanlar tüm dünyada aynı şekilde karar alma süreçlerinden dışlanıyor. Bu kararlar halk tarafından alınacağına, teknokratlar, politikacılar ve ticaret elitleri tarafından kendi güçlerine güç katmak ve servetlerini büyütmek için alınıyor ve barajlar sadece onlar için kuruluyor” denilerek çıkıldı yola.

Curibita katılımcıları, durumun 1997’deki oturumlarında dünyada nehirlerin üzerinde kurulan baraj ve hidro elektrik santrallerinin (HES) insandan çok ticari ağırlıklı düşünülmesinin sonuçları üzerinde durdu. Yıkım getiren hidrolik projeler, ağırlıklı etkilenen insanlar, diğer canlıları ve gelecek nesiller ele alındı. İnsan ve yaşam odaklı olmaktan uzak çoğunluk projelerle baş etmek için yapılan mücadeleler anlatıldı. Mücadelelerin politik olarak güçlenmesi günü olarak da 14 Mart “Dünya Nehirleri Eylem Günü’’ olarak ilan edildi.

Türkiye

Türkiye’de, 2023’e kadar 1.738 adet baraj ve HES, ilaveten 2000 sulama ve içme suyu barajı yapılması planlanıyor. 2023’te Türkiye’de özgür akan tek akarsu dahi kalmayabilir. Bu akarsuların hemen hepsi şirketlerin malı olacak ve doğal yaşamın kaynağı olma özelliklerini kaybedecekler. Türkiye’de biyolojik çeşitliliğin (insan habitatı dahil) yüzde 90’ına yakınını barındıran 305 önemli doğa alanıdan 185’i HES ve barajların tehditi altında. Bu alanlar geri dönüştürülemez şekilde yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. 

Dünya’da durum 

2002 yılında Dünya Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi’ne katılan şirketlerin çoğunun su dağıtım tekelleri olması, gelişmiş ülkelerin, yoksul ülkelerin en temel gereksinimlerini bile kâr aracı haline getirdiğini gösterdi. 

Dünyadaki toplam su miktarı 1,4 milyon km3 kadar ve bu suyun yüzde 97,5’i okyanuslardaki tuzlu su. Kalan yüzde 2,5’in de yalnızca yüzde 0,5’i kullanılabilir durumda. Tatlı suyun yüzde 90’dan çoğu kutuplarda ve yeraltında. Dünya Barajlar Komisyonunun 2000 yılı raporuna göre yeryüzünde 45 binden fazla büyük baraj var. Rapordaki verilere  göre, barajlar 40 ila 80 milyon insanı yaşadığı topraklardan göçe zorladı. 2021’e gelindiğinde daha yüksek rakamlardan söz ediliyor.  Bu verilerden öğreniyoruz ki; Dünya nüfusunun beşte biri yani 1,2 milyar kişi suyun yetersiz olduğu bölgelerde yaşıyor. Yarım milyar kişi de bu duruma düşmek üzere. 1,6 milyar kişi ise ekonomik nedenlerle suya ulaşamıyor. 

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın (UNDP) yaptığı bir çalışmaya göre, gecekondu semtlerinde oturan yoksulların suya, şebeke suyundan yararlananlardan 5-10 kez daha fazla ödediğini ortaya koyuyor. Düşük kaliteli suların içilmesinden ötürü dünyada her yıl çoğu çocuk 5 milyon insan ölüyor. Günde 3000 çocuk kirli su kaynaklı sorunlardan yaşamını yitiriyor. 

Kıtalarda durum 

İstanbul’da 2009 yılında yapılan 5. Dünya Su Forumu raporları kaygı dolu verileri gündeme getirdi. Dünyadaki toplam su miktarı 1,4 milyon km3 kadar. Bu suyun yüzde 97,5’i okyanuslardaki tuzlu su. Kalan yüzde 2,5’un da yalnızca yüzde 0,5’i kullanılabilir durumda. Tatlı suyun yüzde 90’dan çoğu kutuplarda ve yeraltında. Dünyadaki yararlanılabilir tatlı suyun miktarı 2000 yıldır değişmemiş dururumda. Bu sürede dünya nüfusunun 33 kez arttığı belirtiliyor. BM’nin incelemelerine göre dünyada 1 milyar insan tatlı suya ulaşamıyor. Bu sayı 2025 yılında dünya nüfusunun yüzde 35’i oluşturacak ve 3 milyar kişiye yükselecek. DB ve BM öngörüleri 2025’te dünyada bugünkünden 2,5 milyar daha çok insan yaşayacağı ve su gereksiniminin sağlanabilen sudan yüzde 56 daha çok olacağı yönünde. 

Raporlara göre, kıtalardaki nüfus ve su kaynakları yüzdeleri çarpıcı verilerden oluşuyor:

Su dünyada düzenli dağılmıyor. Dünya nüfusunun yüzde 8’ine sahip Kuzey Amerika, dünyadaki kaynakların yüzde 15’ine sahip.  Güney Amerika dünya nüfusunun yüzde 6’sını oluşturuyor, coğrafyasında su kaynaklarının yüzde 26’sını barındırıyor. Avrupa dünya nüfusunda yüzde 13’lük orana sahip, coğrafyasında dünya kaynaklarının yüzde 8’i bulunuyor. Afrika’nın dünya nüfus oranında 13’lük bir payı bulunuyor, dünya su rezervindeki kaynak sahipliği payı yüzde 11.  Dünya nüfusunun yüzde 60’ının yaşadığı Asya coğrafyasında yüzde 36 su kaynağını barındırıyor. Avustralya ve Adalar dünya nüfusunun 1’i ve yüzde 5 kaynağı var.

Su kaynak ile alanlarının insan odaklı olmadığı 1997 ve 2009 yıllarında yapılan su zirvelerinde vurgulanmasına rağmen detaylarda kaybolduğu gerçeği kaynaklarla sabit. Geçimlik tarımla uğraşan insanların çok büyük çoğunluğu kentlerde vasıfsız işçilere dönüşerek daha da yoksullaşmış durumda. Barajlara ve onların yerinden yurdundan ettiği insanlara dair veriler endişe verici.

Güney Amerika, Avrupa, Afrika kıtalarında suyun ticari hırlara kontrolsüz devrinin isyanı, nerede ise suların kirletilmesi ile eşit. Sadece barajlar değil, büyüyen kentlerin artan su taleplerini karşılamak için gerçekleştirilen havzalar arası su taşıma projeleri de benzer sorunlara neden oluyor. 

Fransa’ya su özelleştirmelerine yönelik örgütlü mücadele sürmekte.

Nijerya, Bolivya, Güney Afrika halkın topladığı yağmur suyuna bile göz dikildi,  2000-2006 yılları arasında sokağa döküldü. Özelleştirme ile kaynakların kullanım haklarını elinde bulunduran şirketler, o suyun da kendi mülkü olduğunu iddia edip yağmur hasatını da yasakladı. 

Angola: Kredi karşılığında, su fiyatını artırmak zorunda kaldı.

Benin: Su ve elektrik dağıtım şirketleri özelleştirildi.

Gine-Bissau: Su ve elektrik dağıtımı özel bir şirkete devredildi.

Nijer: Dünya Bankası ile varılan anlaşma uyarınca, borçların ödenmesi için su, telekomünikasyon, elektrik ve petrol şirketlerinin özelleştirilmesine karar verildi.

Tanzanya: Darüsselam Su ve Atıksu İşletmeleri’ni özel şirketlere devretmesi istendi. Ülkelerin tamamında gelişmenin ardından gelen süreçte yaşananlarla halkın  iç ayaklanma düzeyli isyanı üzerine hükümetler geri adım attı. Kamu Hizmetleri Uluslararası Araştırma Birimi (PSIRU) tarafından 2002 yılı Mayıs ayında hazırladığı rapor da bu ayrıntıları içeriyor. 

Kaynak: Ajans Bizim

[mc4wp_form id=”25750″]

Son Haberler

Elveda…

Yaşam İçin Gıda Haber Sitesinin Kurucusu, Genel Yayın Yönetmeni Sayın Metin Ertunç 20 Mayıs 2021 tarihinde geçirdiği kalp krizi...