İhracatçı, marka hukukunda yaşadığı sıkıntıları Yargıtay Başkanı’na aktardı

0
913
Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit: "150 milyar dolar civarında bir ihracatımız oldu. Ancak geleneksel üretim teknikleriyle yapılan bu ihracatı Almanya’nın 1.5 trilyon dolarlık ihracatı ile kıyasladığımızda Almanya’nın 10’da biri. Buna rağmen onların ödedikleri navlun parası bizden daha azdır. Demek ki biz yükte ağır pahada hafif şeyler satıyoruz."

İstanbul Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği ve Şekerli Mamuller Tanıtım Grubu, ihracatçıların yurtdışı pazarlarda marka hukuku ile ilgili yaşadığı sorunları, Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit’in katılımıyla gerçekleşen ‘İhracatın Önünde Marka ve Tasarım Hukuku Kaynaklı Engeller’ sempozyumunda masaya yatırdı.

Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit, sempozyumda yaptığı konuşmada, “Son dönemde ihracatta inanılmaz başarılar sağlandı. 150 milyar dolar civarında bir ihracatımız oldu. Ancak geleneksel üretim teknikleriyle yapılan bu ihracatı Almanya’nın 1.5 trilyon dolarlık ihracatı ile kıyasladığımızda Almanya’nın 10’da biri. Buna rağmen onların ödedikleri navlun parası bizden daha azdır. Demek ki biz yükte ağır pahada hafif şeyler satıyoruz. Demek ki bu geleneksel üretim teknikleriyle, varılacak yer belli bir noktaya kadardır. Burada marka meselesini korumamız gerekir. Birçok markamız uluslararası arenada rekabet eder durumda. Bunları, milli duruş sergileme adına korumak gerekir.” ifadelerini kullandı.

Yabancı yatırımcının bir yere yatırım yapmak için en çok dikkat ettiği hususun ‘Hukuk sisteminin doğru ve düzgün işlemesi’ olduğu değerlendirmesinde bulunan Yargıtay Başkanı Cirit, “Biz de sistemin düzgün işlemesi için elimizden gelen gayreti sağlamaktayız. Ar-Ge’ye ayırdığımız pay batı ülkelerine nazaran son derece azken, son zamanlarda burada önemli gelişme sağladık. Bilgi teknolojilerine geçmemiz gerek. Bununla ilgili gerekli atakları yapıp dünyadaki yerimizi almalıyız. Bunlarla ilgili her türlü çaba ve gayretin yanında olacağız.” dedi.

“2023 hedefleri için markalaşma şart”

Sempozyumun açılış konuşmasını yapan İstanbul Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkan’ı Zekeriya Mete de ihracatın önündeki en büyük sıkıntılardan birinin marka ve tasarım konusu olduğunu belirterek, şunları söyledi:

“Sanayicilerimiz marka ve patent konusunda eskisi gibi bilinçsiz bir şekilde hareket etmiyor. Fakat son dönemlerde marka ve patent tescili olan firmalarımızda bu konuda sıkıntılar yaşamaya başladı. Marka ve patent belgesi olan bir firma ihracat yapmaya başladığı zaman illaki yabancı bir firmanın dikkatini çekiyor ve bu firma Türk ihracatçısından rahatsızlık duymaya başlıyor. Yabancı firma haklı veya haksızda olsa kendi hukukunu da yanına alarak bin bir zorlukla ihracat yapan firmamızı cezalandırıyor. Bizler 2023 hedeflerimize ulaşmak istiyorsak markalaşmamız şart. Ve markalaşma yolunda önümüze çıkacak her zorluğu aşmamız lazım. Sanayici, işadamı, ihracatçı sıfatıyla ülke menfaatine iş yapan insanlara daha olumlu yaklaşımlar içerisinde olmak lazım. Kanunları bir tarafa bırakın hukuksuz iş yapılsın, pozitif ayrımcılık yapılsın demiyoruz fakat önceliğin milli menfaatlerde olması gerekiyor.”

Markalaşma ile ilgili davaların uzunluğuna vurgu yapan Mete, “Konuya bakan hakim değiştiği zaman yerine eğer bu alan da ihtisaslaşmamış bir hakim gelirse dava yeniden başlamış gibi oluyor. Buda zamanla yarışan ihracatçıyı geri plana atıyor.” siteminde bulundu.

“Orantısız güç şımarıklığı ile karşı karşıyayız”

Şekerli Mamuller Tanıtım Grubu Başkanı Hidayet Kadiroğlu da 2023 hedeflerine ulaşmak için markalaşmanın önemine değinerek, “İhracatımızın gelip 150 milyar dolarlarda patinaja takılması da bize bir şey anlatmaktadır. Demek ki artık markalaşma yolunda çok daha ileriye gitmemiz gerekiyor. Marka ekonomisi ile üretimimizi değerli hale getirebilir, 10 bin dolar seviyesinde takılan kişi başına milli geliri 30 bin dolarlara çıkarabiliriz.” diye konuştu.

Global firmalar ile girdikleri hukuk mücadelesinde orantısız güç ile karşılaştıklarına da vurgu yapan Kadiroğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Yurtdışı fuarlarda standlarımızı basan polisin, olayı inceleyen savcının ve kararı veren yargıcın ülkesinin marka ekonomisi için nasıl milli davrandığını yaşadık. Söz konusu ülkelerde hemen her marka davasının nasıl da o ülke markaları lehine sonuçlandığına şahitlik yaptık. Açıkçası adı konulmamış bir korumacılıkla karşı karşıyayız. Ambalajdaki renk benzerliğini bile edip olmadık gerekçelerle tacizde bulunan küresel markalar, hakim konumlarını ülkemizde de sürdürme gayretindeler. Orantısız güç kullanma şımarıklığındalar.”

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz