Oxfam tarafından yayımlanan rapor, toprak hakkının korunmasındaki başarısızlıkların dünya genelinde yoksulluğa, çatışmalara ve insan hakları ihlallerine yol açtığını ortaya koyuyor.
Oxfam tarafından yayımlanan “Common Ground“ adlı rapor gelişmekte olan ülkelerde umumi arazilerin sadece %20’sinin günümüzde hükümetler ve büyük şirketler gibi etkin tarafların haksız kullanımından korunduğunu ve 2002 yılından beri toprak anlaşmazlıkları nedeniyle yaklaşık 1,000 kişinin öldürüldüğünü ortaya koyuyor.
Yaklaşık 2,5 milyar insan yerel ortak kullanılan topraklar sayesinde geçimini sağlıyor ve yaşamını sürdürüyor ancak bu toprakların 5 milyar hektarı koruma altında değil ve gaspa açık.
EurAktiv German internet haber sitesine konuşan Oxfam tarım uzmanı Marita Wiggerthale; “Kırsal alanlarda daha fazla adalet ve daha az sosyal eşitsizlik ancak toprak haklarının korunması yoluyla elde edilebilir.” diyor. Mülkiyet hakları konusundaki bu muazzam boşluk, dünya genelinde inanların haklarından mahrum kalmasına, yoksulluğa, insan hakları ihlallerine ve çatışmalara neden oluyor.
Toprak mülkiyetinin korunması ve desteklenmesi aynı zamanda Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinin de bir parçasını oluşturuyor.
Toprak anlaşmazlıkları 1990’lı yıllardan beri tıpkı Darfur’daki savaşta da olduğu gibi çok sayıda çatışmaya yol açtı. Gelişmekte olan ülkelerde özellikle kadınlar toprak mülkiyeti konusundaki belirsizlikler nedeniyle zarar görüyor.
Başta Brezilya, Honduras, Peru ve Filipinler olmak üzere dünya genelinde de bu kapsamda çatışmalar yoğunluk kazandı ve dolayısıyla bu çatışmalara bağlı ölümler de artış gösterdi.
Alman Sivil Toplum Kuruluşu Welthungerhilfe’dan uzman Marion Aberle; “Toprak yok, yaşam yok.” diyor ve ekliyor; “Sosyal parçalanma, açlık ve yoksulluk da bunun sonuçları”.
Oxfam ve Welthungerhilfe Alman hükümetine toprak haklarının korunmasını daha fazla desteklemesi çağrısında bulundular. Ayrıca 2012 yılında kabul edilen toprak politikaları ile ilgili Birleşmiş Milletler yönergelerinin de uygulanması gerektiğine dikkat çektiler.
Raporda Moğalistan umut verici bir örnek olarak yer alıyor. Yıllar süren devletçilik ve ardından özelleştirme dönemlerinin ardından Moğalistan şimdi umumi otlak alanların yetkisini topluluk yöneticilerine devrediyor ve geleneksel tarım yönetimine geri dönülmesi vurgusu yapılıyor. Sonuç olarak ülkede toprak anlaşmazlıkları şimdiden azaldı ve yerel toplulukların gelirleri %50 oranında artış gösterdi.