2016 zor bir yıl olacak

0
835
Türkiye dirençli büyüme seyrini sürdürüyor ancak bu seyrin sürdürülebilirliği pek mümkün görünmüyor.

Dünya ve Türkiye ekonomisinin kritik bir eşikte olduğuna dikkat çeken Deloitte’un Ekonomik Görünüm Raporu’na göre, Türkiye’nin doğru politikalar ve reformlar ile kendi hikâyesini oluşturması elzem hale geldi.

Deloitte Türkiye Ekonomi Danışmanı Dr. Murat Üçer tarafından hazırlanan “Ekonomik Görünüm – Soru ve Cevaplarla Dünya ve Türkiye Ekonomisi ” raporu yayımlandı. Rapora göre, 2015’in özellikle ikinci yarısında baş gösteren risklerin etkisi sürüyor. Yatırımcıları tedirgin eden en büyük riskler arasında Fed’in faiz artırım sürecine girmiş olması, Çin’de devam eden ‘dengelenme’ süreci ve sert bir şekilde düşen petrol fiyatları yer alıyor. Dünya ekonomisi böylesine bir geçiş süreci yaşarken, Türkiye’nin, iç dinamikler de düşünüldüğünde 2016’da doğru politikalar ve reformlar ile kendi hikâyesini oluşturması elzem hale gelmiş durumda…

Huseyin_Gurer
Deloitte Türkiye CEO’su Hüseyin Gürer

Deloitte Türkiye CEO’su Hüseyin Gürer, rapora ilişkin yaptığı açıklamada; gerek dünya gerekse Türkiye ekonomisin kritik bir eşikte olduğunu vurgulayarak; “Türkiye tarafında piyasaların yıla görece olumlu bir başlangıç yaptığını gözlemledik. Petrol ihracatçısı olmamamız, büyümede görece dirençli görünüm ve reformlarla ilgili umutların devam etmesi, bunun ardındaki en temel sebepler olarak gözüküyor. Öte yandan büyüme dinamikleri zayıf, bilinen kırılganlıklarımız ise devam ediyor. Enflasyonun, yılı %9’a yakın bir oranda bitirmesi, cari açıktaki daralmanın ise tamamen enerji ağırlıklı olması dikkat çekici. Bu açıdan 2016 yılının, ‘reform-odaklı yeni bir yatırım hikayesi’ oluşturulamadığı ve algının kalıcı olarak değiştirilemediği durumda, Türkiye ekonomisi için bir başka zor yıl olacağını söylemek sanırız yanlış olmaz” dedi.

2016’da daha zayıf bir büyüme görebiliriz

Tüm olumsuz –iç ve dış– dinamiklere rağmen, 2015 yılında kaydedilen büyümenin %3,5’in üzerinde olduğu öngörülüyor. Öte yandan Türkiye dirençli büyüme seyrini sürdürüyor ancak bu seyrin sürdürülebilirliği pek mümkün görünmüyor. Her ne kadar revize edilen Orta Vadeli Program (OVP)’a göre 2016 yılında %4,5 gibi bir büyüme beklense de, Deloitte raporuna göre bu oran daha düşük olabilir. Bunun ardında ise başlıca küresel çalkantının devam etmesi ve dış finansman tarafındaki görece zayıflık yatıyor.

Enflasyon 2016’da da hedefin belirgin üzerinde seyredecek

Raporda 2015 yılını Merkez Bankası’nın tahmin aralığının üzerinde %8,8 ile kapatan enflasyonun 2016’da OVP’de öngörülen %7,5 seviyelerinde gerçekleşeceği tahmin ediliyor, ancak risklerin yukarı yönlü olduğu vurgulanıyor. Asgari ücrette yapılan %30’luk zam sonrası, bu artışın ne kadarının tüketime dönerek büyüme ve cari açığın yanı sıra enflasyonu da etkileyeceğinin ise takip edilmesi gerektiği söylenilen raporda, artışın önemli bir kısmının tasarruf ve borç ödemesine gidebileceği de belirtiliyor.

Cari açık daraldı ancak çekirdek dengede belirgin bir bozulma var

2015’te cari açık daraldı ama bunda enerji faturası ile altın ticareti etkili oldu. Diğer bir değişle çekirdek denge dediğimiz enerji ve altın hariç açık belirgin bir bozulma kaydetti. Rapora göre, 2016’da cari açıkta 2015’e kıyasla belirgin bir daralma beklenmiyor. Finansman tarafında ise 2015 yılı küresel krizden bu yana en zayıf yıl oldu. 2016’da cari açığın finansmanı tarafının uzun bir aradan sonra bir sıkışma yaratabileceği ve büyümeyi zorlayabileceği değerlendiriliyor.

Türkiye’nin makroekonomik hikâyeye ihtiyacı var

2016 Eylem Planı ve OVP ile hükümet reformlar başlığında önemli bir irade ortaya koydu. Bunları 3 başlıkta toplamak mümkün: Sektörel dönüşümler (mikro reformlar), yapısal dönüşümler (makro) ve AB’ye uyum sürecinde atılacak adımlar. Ancak açıklanan bu eylem planı, henüz yatırımcılar ve piyasa nezdinde Türkiye için yeni bir hikâye oluşturduğu algısını yaratamadı. Bu nedenle önümüzdeki dönemde uygulama sürecinin yakından takip edilmesi gerekiyor.

Öte yandan, Türkiye yıla diğer gelişmekte olan ülkelerden görece olumlu ayrışarak başladı. Örneğin TL diğer gelişmekte olan ülke para birimlerinin birçoğuna (Brezilya, Çin, Macaristan, Hindistan, Endonezya vb.) oranla, daha iyi bir performans gösterdi. Türkiye, her ne kadar petrol fiyatlarının düşüşünden olumlu etkilense de, sadece petrol fiyatı üzerinden bir hikâye oluşturulamayacağı görülüyor. Bu kapsamda da Türkiye’nin -doğru politikalar ve reformlar ile- kendi hikâyesini oluşturması elzem hale geldi.

Çin’deki geçiş dönemi küresel büyümeyi baskılamaya devam ediyor

Çin’in dönüşüm sürecini ciddi bir sarsıntı olmadan devam ettirip ettiremeyeceği, 2016’nın en önemli gündem maddelerinden biri… Her ne kadar uluslararası kuruluşlar ve önde gelen ekonomistler şu aşamada Çin kaynaklı bir kriz veya böylesi bir krizin küresel ekonomiyi resesyona sürüklemesini beklemese de, dönüşümün karmaşık ve çetrefilli boyutunun küresel piyasaları önümüzdeki dönemde de dalgalandırmaya devam edeceği oldukça açık…

FED, 2016’da 4 değil; daha az artırım yapacak

Uzunca bir aradan sonra Aralık 2015’te hedef faiz oranını %0,25-%0,50 bandına çıkaran Amerikan Merkez Bankası (FED), 2016 sonuna kadar 4 faiz artırımıyla hedef faiz oranını %1,25-1,50 bandına yükselteceğinin sinyallerini vermişti. Deloitte raporuna göre artırımların nasıl ilerleyeceği konusunda bu yıl enflasyon tarafı daha yakından takip edilecek. Beklentiler ise FED’in 4 yerine en fazla 2 ya da 3 artırım yapması yönünde…

Petrol fiyatlarında kısmi toparlanma

Petrol fiyatlarında kısmi bir toparlanma ihtimali olmakla birlikte, düşük seviyelerin devam etmesi bekleniyor. Bunda temel etken, küresel arz fazlasını oluşturan etmenlerin etkisini sürdürüyor olması.

GOÜ’lerde riskli ülkelerin içerisinde Türkiye de yer alıyor

Gelişmekte olan ülkelerde (GOÜ) genele yayılan ve dönemsel olduğu kadar yapısal özellikler de taşıyan yavaşlamanın devam etmesi bekleniyor. Hali hazırda genele yayılacak bir GOÜ krizi beklenmese de, bu ülkelerin kritik bir eşiğe geldiği de açık. Rapora göre, artık doğru ekonomi politikaları uygulayan, reform perspektifi veren GOÜ’ler olumlu ayrışacak, diğerleri zorlanmaya hatta yer yer daralmaya devam edecek.

1988’den bu yana en yüksek sermaye çıkışını 2015’te yaşayan GOÜ’ler, önümüzdeki dönemde sermaye akımlarındaki dalgalanmanın baskını hissetmeye devam edecekler. Bu noktada riskli ülkeler arasında Brezilya, Güney Afrika ve Türkiye yer alıyor.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz