Uluslararası Süt Ürünleri Derneği (IDFA) tarafından düzenlenen IDFA 2016 Süt Ürünleri Forumunda McKinsey & Company yönetim danışmanlığı firması tarafından geçekleştirilen sunum, büyüyen küresel pazarda pay sahibi olmak isteyen süt ve süt ürünleri şirketlerinin dünya genelinde gelişmekte olan pazarlara odaklanmaları gerektiğini ortaya koyuyor.
McKinsey & Company şirketi, devamlı değişim gösteren endüstride Amerikan şirketlerinin nasıl büyüme sergileyebileceklerini araştırdı. Bu amaçla; çeşitli süt ve süt ürünleri şirketleri ile Amerikan şirketlerinden üst düzey yetkililerle ve süt ve süt ürünleri ve perakende satış uzmanları ile görüşüldü.
Araştırma süt ve süt ürünleri şirketlerinin yüzde 40’ının Amerika dışında genişleme planları olduğunu ortaya koyuyor, şirketlerin yüzde 60’ının ise böyle bir planı yok. Peki, bu durum bir problem oluşturur mu?
“Tüketimde düşüş” görüşmeler sırasında en çok dile getirilen ifadelerden biri. Ancak bu durum Amerika’da 2010 ve 2014 yılları arasında yüzde 0,8 oranında gerçekleşen nüfus artışına rağmen son dört yılda süt ve süt ürünleri pazarında kişi başı tüketimde bir artış olmadığı göz önüne alındığında çok da sürpriz değil.
Diğer yandan aynı dönemde kişi başı tüketim Çin’de yüzde 6,1, Hindistan’da ise yüzde 3,6 artış gösterdi. McKinsey & Company şirketi ortaklarından Paul Carbonneau pazardaki bu büyüme ile ilgili, “geliri artan tüketiciler yeni gıdalara yöneliyor” yorumunda bulundu.
Bazı şirketler çoktandır genişleme üzerine çalışıyor ve bu şirketlerin yüzde 25’i Amerika dışındaki pazarlara açıldı ve bu yönde gelişmeye devam edeceklerini belirtiyorlar. Yine bu şirketlerin yüzde 68’i büyüyen pazarlardaki talebi karşılamak için beş yıl içerisinde kapasitelerini arttırdıklarını belirtiyorlar.
Carbonneau; süt ve süt ürünleri şirketlerinin büyümesine yardımcı olacak üç stratejik adımın; dünya çapında büyüme, geleneksel iş modelinin ötesinde büyüme ve inovasyon olduğunu belirtiyor.
Küresel büyümeyi yakalamak için şirketlerin ulusal ve uluslararası pazarlara farklı bir açıdan bakmaları gerekiyor. Carbonneau Amerika’da ilk beşte yer alan süt ve süt ürünleri şirketlerinin kar payının sadece yüzde 5’inin uluslararası pazarların oluşturduğunu belirtiyor. Diğer yandan Uluslararası Süt Ürünleri Derneğine üye şirketlerde bu oran yüzde 15’e çıkıyor. Avrupa Birliğinde en büyük beş süt ve süt ürünleri şirketi karlarının neredeyse yarısını (yüzde 49) uluslararası pazarlardan sağlıyorlar.
Bunun büyük bir değişime işaret ettiğini ifade eden Carbonneau, Amerikan şirketlerinin dünyaya daha fazla açılmanın avantajını gördükçe bu rakamların değişeceğini sözlerine ekliyor.
Ancak dünyaya açılmadan önce şirketlerin; önemli pazarlardaki trendleri nasıl çözecekleri, yeni pazarlarda yatırım yapmaya hazır olup olmadıkları, uluslararası bir ortaklığa ihtiyaç olup olmadığı ve emtia, kur riski ve fiyat dalgalanmaları gibi konuları nasıl ele alacakları gibi soruların cevaplarını bulmaları gerekiyor.
Geleneksel olmayan büyüme
McKinsey & Company şirketi ortaklarından Ludovic Meilhac ise sütün pazar payını kaybettiğini ancak süt bileşenleri pazarında büyük bir büyüme gözlemlendiğini ve bu nedenle şirketlerin farklı yöntemlerle büyümeyi yakalayabileceklerini ifade ediyor.
Süt bileşenleri pazarının 2011 ve 2020 yılları arasında yılda ortalama yüzde 3 büyüme sergileyeceği ve üretimin 2,4 milyar kilograma ulaşacağı tahmin ediliyor. Aynı dönemde peynirdeki büyümenin yüzde 1,3 oranında olacağı bekleniyor.
Meilhac bu durumu alkolsüz içecek üreticilerinin yaşadıklarına benzetiyor. Alkolsüz içecek endüstrisi üretimlerini meşrubat, şekerli meyve suları ve soda üretiminden, şekersiz içecek ve su üretimine doğru kaydırıyor. Meilhac, süt ve süt ürünleri üreticilerinin de büyüyen dünya pazarında aromalı süt (2020’ye kadar yıllık büyüme oranı tahmini yüzde 5,4) ve organik süt (2020’ye kadar yıllık büyüme oranı tahmini yüzde 4,4) gibi ürünlere odaklanarak durumu avantajlarına çevirebileceklerini söylüyor.