Antalya Ticaret Borsası (ATB) Başkanı Ali Çandır, Temmuz ayı Meclis konuşmasında, Antalya ekonomisinin en az yüzde 80’inin çöktüğünü, bu çöküşün sebebinin de bireysel kararlar ya da tercihler olmadığını vurguladı.
Antalya Ticaret Borsası (ATB) Temmuz ayı Meclisi, Meclis Başkanı Erdoğan Ekinci başkanlığında online toplandı. Antalya Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Ali Çandır, koronavirüs önlemleri kapsamında Temmuz Meclisi’ni online yaptıklarını belirtirken, aşının bir an önce bulunmasını, insanların da iş yerleri ve sosyal hayatta maske, mesafe ve hijyen kuralarına daha fazla uymasını diledi. Çandır, koronavirüs nedeniyle yaşamını yitirenlere, hain saldırılarda şehit düşen Mehmetçik ve polislerimize, Sakarya’daki havai fişek fabrikasında gerçekleşen yangında hayatını kaybeden işçiler ve şehit askerlere, Artvin ve Rize’de yaşanan sel felaketlerinde kaybettiğimiz vatandaşlara Allah’tan rahmet dileyerek konuşmasına başladı. Orman yangınlarında yanan ağaçlar ve telef olan hayvanlar için de üzüntüsünü dile getiren Çandır, Ağustos ayının yangın için kritik bir ay olduğunu daha dikkatli olunması gerektiğini söyledi.
Zorlukları öteledik
Yılın ilk yarısını beklentiler, tahminler ve planların tamamen dışında tamamladıklarını dile getiren Çandır, “Sebepleri hepimizin malumudur ama sonuçları hepimiz için yıpratıcı, hatta yıkıcıdır. Yaşadığımız zorlukların bir kısmını öteledik, ancak ortadan kaldırdığımızı söylemek pek mümkün değildir. Yani yakın bir gelecekte birikimli olarak bu zorluklarla tekrar yüzleşme durumumuz vardır ve hazırlıklarımızı buna göre yapmalıyız” dedi. Krediye erişimin kolaylaştırılması, maliyetinin reel olarak ucuzlatılması, bazı kamu ödemelerinin ertelenmesi, kısa çalışma ve işsizlik ödemelerinin Mart-Haziran arası kapanmış ekonominin maliyetini azaltmaya yaramış önlemler olduğunu belirten Çandır, “Bu önlemler, ekonomiyi yeniden hareketlendirmeye çalıştığımız bu dönemde bize bir başlangıç yapma fırsatı vermiştir. Yılın ilk yarısında yaşadıklarımızın ve geleceğe yansımalarının nesnel boyutları hakkında değerlendirme yapmak neredeyse imkansızdı. Ancak bazı tahminlerde bulunabiliyorduk. Son açıklanan verilerle birlikte içinde bulunduğumuz durum ve bekleyişler hakkında daha belirgin değerlendirmeler yapmak mümkün hale gelmeye başlamıştır” diye konuştu.
Tarım küçülmeyi frenledi
Yılın ilk üç ayını yüzde 4.5’lik bir büyümeyle kapattığımızı belirten Çandır, şunları söyledi:
“Beklentilerin ve dünya ortalamasının çok üzerinde umut verici bir büyüme oldu. Fakat geçmiş on yıllık aynı dönem ortalama büyümesinin ancak yarısı kadar büyüyebildik. Tarım ise yüzde 3 ile ortalama büyümenin altında kalmıştır. Ancak biz geçmiş tecrübelerimizden biliyoruz ki özellikle genel ekonomik koşullar zorlaştığında ve küçülme yaşandığında tarım sektörü, bu zorluğu aşmada ve küçülmeyi frenlemede her zaman olumlu katkı yapmış ve kurtarıcı rol üstlenmiştir. Önümüzdeki dönemde de sektörümüz, kendi zor koşullarına rağmen bu rolünü layıkıyla oynamaya devam edecektir. İkinci çeyrekte yaşadığımız ekonomik kapanmanın çift haneli bir daralmaya neden olacağını öngören uzmanları okumaktayız. Her halükarda bunlar yaşadıklarımızdır. Şimdi esas olan yaşayacaklarımız ve buna göre bir ilerleme yolu bulmamızdır. Hem ülkemiz hem de kentimiz için zor günleri atlatmış değiliz. Zaman, rehavet zamanı değildir. Özellikle yılın ikinci yarısı, önümüzdeki en az üç yılı etkiler konumda olacaktır.”
Yıl sonu uyarısı
İş dünyasının üzerimizdeki yüklerle salgına yakalandığını ve derinden hırpalandığını söyleyen Çandır, “Buna rağmen insanlarımız ve şirketlerimiz nispi olarak zorluğa dayanma direnci ve geleceğe umutla bakma konusunda AB ortalamasına göre iyimser durumdadır” dedi. Kapanan kurulan şirket sayılarında dikkat çekici bir olumsuzluk olmadığına dikkat çeken Çandır, “Hatta kapanan şirket sayısı son on yılın ortalamasının altında seyrederken kurulan şirket sayısında ise Haziran rekoru kırılmıştır. Bu rekor, hem ülkemiz için hem de kentimiz için geçerlidir. Diğer taraftan ibrazında ödenen çek tutarında da son 6 yılın Haziran rekoru kırılmıştır. Yine karşılıksız çek ve protestolu senet tutarlarında da son 6 yıl ortalaması söz konusudur. Yani geleceğe umutla bakma ve ödemeler sisteminin işleyişi bakımından olumlu sayılabilecek göstergeler söz konusudur” diye konuştu.
Kişilerin öz kaynaklarını kullanmaları, devletin bazı ödemleri ertelemesi ve kişilere sağlanan ilave kredi olanaklarının belirli bir dönemdeki direncini artırdığını ve gelecek umudunu canlı tuttuğunu dile getiren Çandır, “Bu dönemin vadesi de ortalama olarak yılsonudur. Yani yılsonuna kadar işlerin gelir getirici hale dönmesi hayati derecede önemlidir. Aksi halde sağlanmış olan bu dayanaklar, hepimizin sırtındaki ilave yük olacaktır. Bizler öz kaynaklarımızı tüketmeye devam ederiz ama unutmayalım ki bu sonlu bir kaynaktır. Hayatın normale dönme süresi uzadıkça kamuya olan vergi ve prim gibi ödemelerimizin birikimli olarak yapılması imkansızlaşacaktır. Ayrıca ertelenmiş ya da ötelenmiş kredi ödemelerimizin de vadeleri hızla yaklaşmaktadır” diye konuştu.
Kredi yükü altına girdik
Salgından önce de gerek hane halkı gerekse işletmelerin borç yükünün kamu borç yüküne göre çok daha yüksek olduğuna dikkat çeken ATB Başkanı Ali Çandır, şunları kaydetti:
“Salgın dolayısıyla sağlanan ilave kredi yükleriyle toplam durum daha riskli hale gelmiş durumdadır. Bu riski gören özel bankacılık kesimi kredi verme konusunda tüm zorlamalara rağmen isteksiz ve pahalı davranmaya devam etmektedir. Bu dönemde, özel bankalar kredilerini ülkemize genelinde yüzde 11 artırmışken kentimizde yüzde 13 artırmışlardır. Kamu bankaları ise tarihlerinde görülmemiş oranlardaki artışla kentimizde yüzde 53 ve ülkemizde ise yüzde 47’lik kredi büyümesi sağlamışlardır. Gördüğünüz gibi bu dönemde de kentimiz iş dünyası ilave kredi yükleri altına girmek durumunda kalmıştır.”
Antalya afet bölgesi ilan edilmeli
Salgın döneminin en önemli ve kalıcı tahribatının istihdamda yaşandığını söyleyen Çandır, “Bir tarafta gelirleri sıfırlanmış işletmeler, diğer tarafta yetersiz hibe destekleri istihdamı hızla eritmeye başlamıştır. İşten çıkarma yasağının getirilmesi, sorunu çözmeye yönelik değil ötelemeye yöneliktir” dedi.
Antalya ekonomisinin yüzde 71’inden fazlasını oluşturan hizmetler sektörü ve yüzde 8’inden fazlasını oluşturan tarım sektörünün tam bir istihdam dostu konumunda olduğunu kaydeden Çandır, “Hizmetler sektörü bir bütün olarak tarım sektörü de başta süs bitkileri olmak üzere belirli bölümüyle kapanınca kentimiz istihdamı için tam bir yok oluş durumu ortaya çıkmıştır” dedi. Resmi verilere göre ülkedeki istihdam kaybının yüzde 30’undan fazlasının tek başına Antalya’da yaşandığını kaydeden Çandır, “Aslında bu gerçekleşme bile kentimizin bir afet bölgesi ilan edilmesi için yeterlidir. Çünkü Rusya ile yaşadığımız uçak krizinden çok daha vahim bir ekonomik darboğazla karşı karşıyayız. O zaman hatırlarsanız belirli ölçülerde de kabul gören ‘Antalya Yaklaşımı’ önerisinde bulunmuştuk. Şimdi adeta afet bölgesi konumundayız” diye konuştu.
Antalya ekonomisinin en az yüzde 80’inin çöktüğünü, bu çöküşün sebebinin de bireysel kararlar ya da tercihler olmadığını vurgulayan Çandır, şu değerlendirmede bulundu:
“Tamamen beklenmedik doğal bir salgın afetinin, ülke ortalamasının çok üzerinde bir şiddetle kentimiz ekonomisini vurmasıdır. Antalya, ülkemizin dünyaya açılan penceresidir. Unutmayalım ve unutturmayalım ki Antalya durursa Türkiye durur. Direncimizin ve umudumuzun sürdürülebilirliği kentimizle ilgili doğru ve gerçekçi tespitlerin yapılmasına bağlıdır. Son 17 yılda gübre fiyatları 8.5 katına, mazot ve dolar 5.5 katına, tüketici enflasyonu 4.5 katına ve aralarında bizlerin de bulunduğu tarımsal üretici enflasyonu ise 3 katına yükselmiştir. Yani bu kadar senenin sonunda biz en altta bulunmaya devam etmekteyiz. Ülkemizde salgın afet bölgesi ilan etmek, içinde bulunduğumuz dönemin en önemli gündem maddelerinden biri olmalıdır. Vakit geçirmeksizin Antalya, afet bölgesi olarak ilan edilmelidir.”
İhracatımız arttı
Meclis’te ihracat rakamlarını değerlendiren Ali Çandır, geçtiğimiz yıla oranla ihracatın yüzde 3 artışla 690 milyar olarak gerçekleştirdiğini, bu artışı sağlayan temel sektörün yaş meyve sebze sektörü olduğunu vurguladı. Yılın ilk altı ayında yaş meyve ve sebze ihracatının geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 32 artarak 280 milyon dolar seviyesine yükseldiğini bildiren Çandır. Antalya’nın yaş meyve ve sebze ihracatında lider konumda olduğunu, narenciye ihracatında ise 5’inci sırada yer aldığını belirtti.
Örtüaltında avantajımız azaldı
Geçmiş yıllara oranla örtüaltı yaş sebze üretimde kilogram başına daha az gelir edildiğini ve avantajın azaldığına dikkat çeken Çandır, “1 milyon doların üzerinde ihracat yaptığımız kalemlere baktığımızda; sebzelerde yalnızca biber, meyvelerde ise kiraz, erik, ayva, kayısı ve çilekte kilogram başına bir doların üzerinde gelir elde etmişiz. Ortalamamızı yükselten bu ürünlerin toplam yaş meyve sebze ihracatımız içerisindeki payı yüzde 37 düzeyindedir. Geriye kalan yüzde 63’lük bölümde ise kilogram başına ortalama gelirimiz 0,70 dolar olmuştur. Toplam ihracatın yüzde 29’unu oluşturan başat ürünümüz olan domateste ise kilogram başına 0,73 dolar gelir elde etmişiz” diye konuştu.
Çandır, önümüzdeki dönemde yapılacak sera yatırımlarında daha dikkatli davranılması gerektiğini kaydetti. Süs bitkileri sektörünün koronavirüsten tarım sektörünün aksine olumsuz etkilendiğini söyleyen Çandır, “Ülkemiz genelinde 64 milyon dolardan 56 milyon dolara, kentimizde ise 30 milyon dolardan 26 milyon dolara gerileyen sektörün ihracatı ülkemiz ve kentimizde yüzde 12 azalmıştır” dedi.
ÜRETİCİYE TEŞEKKÜR
En zor dönemlerde üretimden elini çekmeyen üreticilere teşekkür eden Ali Çandır, “Elde edilen gelirin kentimizin en ücra köşesine kadar ulaşmasında Ata’mızın da ifade ettiği gibi milletimizin emeğini ve üretimini kıymetlendiren her iki sektördeki; ihracatçılarımız, tüccarımız, komisyoncularımız ve pandemi döneminde dahi üretimin devamlılığını sağlayan tüm üreticilerimize bir kez daha teşekkür ediyorum” diye konuştu.