Dünya, iklim değişikliğinden mülteci krizine, enerji fiyatlarından siber saldırılara ve işsizliğe kadar birçok alanda dünya en riskli dönemini yaşıyor.
Dünya Ekonomic Forumu’nun (WEF) her yıl İsviçre’nin Davos Kasabası’nda düzenlediği zirve dün başladı. 20-23 Ocak tarihlerinde 46. kez gerçekleştirilecek zirvenin bu yılki ana konusu ‘4. Sanayi Devrimi’ olacak. Ancak özellikle zirveye katılacak liderlerin ana gündemi iklim değişikliği, jeopolitik gerginlikler ve zorunlu göç konusu olacak.
Çünkü Davos Zirvesi öncesinde açıklanan “Küresel Riskler” raporu, dünya ekonomilerinin karşı karşıya kaldığı risklere yönelik beklentiler konusunda oldukça kötümser senaryolar ortaya koyuyor. Rapora göre, geçtiğimiz 10 yıl içerisinde sürekli uyarıları yapılan tehlikeler artık insanlara, kurumlara ve ekonomilere büyük zararlar vermeye başladı.
Sigorta brokerliği ve risk yönetimi şirketi Marsh’ın da çatısı altında olduğu Marsh & McLennan Şirketleri’nin katkılarıyla hazırlanan Dünya Ekonomik Forumu 2016 Yılı Küresel Riskler Raporu’na göre, dünya en riskli dönemini yaşıyor.
En yüksek potansiyel risk iklim değişikliği
Farklı sektörlerden 750 uzmana sorularak hazırlanan ve 140 ülkenin incelendiği raporda, küresel ölçekte son yılların en ‘riskli’ dönemlerinden birini yaşanabileceği uyarısı yapılırken, bu kadar geniş bir risk ortamına, raporun küresel riskleri ölçtüğü 11 yıldan beri rastlanmadığı belirtildi. 29 farklı küresel riskin önümüzdeki 10 yılda gerçekleşme olasılıklarının değerlendirildiği rapora göre, 2016 yılında en yüksek potansiyel etkisi olan risk olarak, iklim değişikliğinin azaltılmasında ve iklim değişikliği uyumunda başarısızlık olarak tespit edildi.
Tarihin en büyük zorunlu göçü yaşanıyor
Bu yıl gerçekleşme olasılığı bakımından ilk sıradaki risk ise büyük çaplı zorunlu dışı göçler oldu. Şu an için yaklaşık 60 milyon insan savaş, yoksulluk ve doğal afetler yüzünden evlerinden kaçmak zorunda kaldı. Bu rakam dünyanın en büyük 24. ülkesiyle eş değer ve tarihteki en büyük göç.
Bu rakamların artması muhtemel görünüyor. Mülteci krizi tüm dünyada hükümetler üzerinde ciddi baskılar kuruyor ve ülkeler arasında gerilimlere sebep oluyor.
Siyasal istikrarsızlık Soğuk Savaş’tan bu yana en yüksek seviyede
Avrupa’nın mülteci krizi ve terör saldırılarının, küresel siyasal istikrarsızlığı Soğuk Savaş’tan bu yana en yüksek seviyeye yükselttiği vurgulanan raporda, bu durumun, uluslararası firmaların stratejik kararlarını alırken maruz kaldıkları belirsizlik zeminini genişlettiği de kaydedildi.
Rapor, mülteci krizinin Türkiye’nin de en önemli sorunlarından biri olduğuna ve riskler sıralamasında ilk sırada yer aldığına dikkat çekiyor.
Raporda, ilk kez, beş kategoriden dördü, yani çevresel, jeopolitik, toplumsal ve ekonomik riskler ilk beş en yüksek etkiye sahip riskler arasında yer aldı. Teknolojik risklere de dikkat çekilirken, siber saldırıları da kapsayan teknoloji riski hem gerçekleşme olasılığı hem de etkisi bakımından 11. sırada yer aldı. Siber ataklar, 27 ekonominin ilk beş riski arasında yer alıyor.
İşsizlik ve eksik istihdam ise 140 ekonominin 40’ından fazlasında iş yapmak için en yüksek kaygı riski olarak görülürken, Sahraaltı Afrika’sı, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da en yüksek risk olarak ortaya konuldu.