Gerek resmi kontrollerde gerekse sektörde çalışan Gıda Mühendislerinin gıda güvenliğinin vazgeçilmez bir parçası olduğunu belirten TMMOB Gıda Mühendisleri Odası, bu nedenle Gıda Mühendislerinin istihdam koşullarının yeterince sağlanması gerektiğini vurguladı.
7 Haziran’ın Dünya Gıda Güvenliği Günü dolayısıyla açıklama yapan TMMOB Gıda Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu, Gıda Mühendislerinin istihdam koşullarının sağlanmasını istedi. Gıda Mühendislerinin gıda güvenliğinin vazgeçilmez bir parçası olduğunu belirten Oda Yönetim Kurulu açıklamasında; “Kamu Kurumu Niteliğindeki Meslek Kuruluşu” kimliğimizden kaynaklı üzerimize düşen toplumsal sorumluluğu yerine getirmeye hazır olduğumuzu kamuoyuna saygıyla duyururuz.” ifadelerine yer verildi.
Açıklamada şunlar kaydedildi:
“BM Genel Kurulu tarafından Aralık 2018’de alınan kararla, 2019 yılından itibaren her yıl 7 Haziran’ın Dünya Gıda Güvenliği Günü olarak kutlanması kararlaştırılmıştır. BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO), Dünya genelinde gıda güvenliğini artırma çabalarına öncülük etmektedir. Sağlığı tehdit eden gıdalardaki bulaşı çiftlikten sofraya kadar tüm süreçlerde oluşabileceğinden, gıda güvenliğinin sağlanması konusunda gıdayı üreten, işleyen, taşıyan, depolayan, satan ve tüketen herkesin ortak sorumluluğu olduğu vurgusu yapılmaktadır.
Gıda güvencesi, bütün insanların her zaman aktif ve sağlıklı bir yaşam için gerekli olan besin ihtiyaçlarını ve gıda önceliklerini karşılayabilmek amacıyla yeterli, sağlıklı, güvenilir ve besleyici gıdaya fiziksel ve ekonomik bakımdan sürekli erişebilmeleri durumudur.
Gıda güvencesinin dört boyutu bulunmaktadır ve gıda güvencesinin sağlanması için bu dört boyutun aynı anda gerçekleşmesi gerekmektedir. Bunlar, gıdanın bulunabilirliği, gıdaya ulaşılabilirlik, gıdanın kalitesi ve güvenliğidir. Gıda güvencesi kavramı sıklıkla gıda güvenliği kavramı ile karıştırılmaktadır. Gıda güvencesi aynı zamanda bir “hak” olup; herkesin yeterli, güvenli ve sağlıklı gıdaya kolayca ve sürdürülebilir bir şekilde ulaşma hakkı olarak tanımlanabilir. Gıda Hakkı; dini, dili, rengi, cinsiyeti ve milliyeti ne olursa olsun her insanın en temel hakkıdır. Bu birincil hakkın, sağlık hakkı ile birlikte işler hale gelebilmesi için gıdaya erişmenin yanında var olan gıdanın da, insan sağlığına tehdit oluşturmayacak şekilde korunması gerekmektedir.
Kamu sağlığının korunabilmesi adına gıda güvenliğinin sağlanması zorunluluktur. Gıda güvenliği erişilen gıdanın fiziksel, kimyasal ve biyolojik her türlü zararlanmalardan uzak, sağlıklı ve vücuda yarayışlı olma halini ifade etmektedir.
Yaratılan farkındalıklarla Dünyada gıda güvenliği, gıda güvencesinin ötesinde konuşulmaya ve tartışılmaya başlanmıştır. Dünya üzerinde kimi kaynaklara göre 400.000, kimi kaynaklara göre ise 600.000 kişi her yıl gıda kaynaklı hastalıklardan yaşamını yitirmektedir. Bu da, gıda güvenliğinin yaşamımızın ne kadar değerli bir parçasını oluşturduğunu daha iyi anlamamıza neden olacaktır.
Gıdaların dayanma sürelerini uzatmak için tarihsel süreçte binlerce yıl sonra gelinen nokta aslında özünden hiç de kopmuş değildir. Kurutma, tuzlama, salamuraya yatırma, çeşitli bitki ve baharatlarla daha uzun süre dayanmasını sağlama, fermente etme, yağın içinde hava ile temasını keserek uzun süre koruyabilme, tütsüleme-dumanlama, haşlayarak, pişirerek ısıl işleme tabi tutma, bir gıdayı konserve ederek uzun süreli tüketime sunma ve benzerleri. Yıllar sonra bunların endüstri 4.0 adı altında bilimsel teknolojik uygulamalarla yapılır hale gelmesi bir mühendislik başarısıdır.
Gıdada hammadde sınırlı iken, sınırlı hammaddeden daha verimli ve verimi yüksek ürün elde etmek endüstri 4,0 ile mümkün olabilecektir. Elleçleme, seçme ve ayıklama dahil olmak üzere sıyırma, soyma, yüzme, kesme ve parçalama yöntemlerinde yeni teknikler sayesinde daha az fire ile çalışılacaktır. İnsanlık olarak erişmekte zorlandığımız gıda ile ulaşılan gıdanın insan sağlığına yararlı olma halini tarif eden gıda güvenliğinin sağlanmasında anahtar endüstri 4,0 olacaktır.
Endüstri 4.0 bütün bu üretim süreçlerinin yanı sıra insan sağlığına yönelik, bulaşıcı hastalıklarla mücadelede ve gıdanın güvenliğini sağlayacak hijyen uygulamalarında da görülmektedir.
Güncel olarak önemli bir sorun, Covid 19 salgın sürecinde gıda ihracatındaki kısıtlamalardan dolayı tedarik zincirinin bozulması nedeniyle, başta en yoksul ve kırılgan ülkeler olmak üzere tarımda dışa bağımlı hale gelmiş ülkelerde gıda güvensizliği tehdidiyle karşı karşıya kalınmasıdır. Bundan sonraki süreçte salgının, gıda güvenliği ile beslenme dahil olmak üzere daha pek çok derin sosyal ve ekonomik sonuçlara neden olacağı unutulmamalıdır. Bu salgınla dünyadaki gıda sistemleri olumsuz yönde etkilenecektir. Umarız gelinen bu noktada, dışa bağımlı olmayan sürdürülebilir tarım ve gıda üretiminin, ülkelerin gıda egemenliğinin önemi bir kez daha anlaşılmıştır.
Unutulmamalıdır ki, dünya üzerinde üretilen tarım ve gıda ürünleri 7,5 Milyarı geçen dünya nüfusunu beslemeye yetecek miktardadır. Eğer dünyada açlık varsa bu yetersiz tarım hayvancılık ürünleri ve gıda arzından değil, adil olmayan gelir ve gıda dağılımından kaynaklanmaktadır. Gıda güvencesinin sağlanamadığı bir dünyada, savaşların sona erip barışın sağlanması ve demokratik bir düzen içinde yaşayabilmek hayal olacaktır. İnsanlık için kâbus olan bu yokluğu ve yoksulluğu yenmek için sorumluluk almak hepimizin ortak toplumsal görevidir.
Başta ana akım medya olmak üzere görsel ve işitsel medyanın yanı sıra son yıllarda yaşamımızın bir parçası haline gelen sosyal medya aracılığıyla gıda ile ilgili spekülatif, doğrudan uzak, yanıltıcı haberlerle, isminin başında bir sürü akademik unvan olduğu halde insanları yanlış bilgilendirip yönlendiren medyatik figürlerin neye hizmet ettiğini anlayabilmek pek mümkün olmamaktadır. İnsanları gıda bilimine uygun üretimden, hijyen ve sanitasyondan uzak ürünlerin tüketilmesine davet etmek, bu ülke insanının sağlığını tehlikeye atmaktan başka bir şey değildir. Bu ve benzeri olaylarla mücadele etmek hepimizin görevidir.
Herkes için güvenli ve besleyici gıda sağlamanın hükümetlerin asli görevi olduğu ilkesinden yola çıkarak; üreticilerin iyi tarım uygulamaları ve iyi üretim uygulamaları yapabilmeleri için gerekli eğitimler verilerek yaşama geçirilmesi konusunda takipçi olunmalı, denetimler yapılmalıdır. Gerek resmi kontrollerde gerekse sektörde çalışan Gıda Mühendislerinin gıda güvenliğinin vazgeçilmez bir parçası olduğu göz ardı edilmemeli, istihdam koşulları yeterince sağlanmalıdır.
Üretim sonrası nakliye ve depolama uluslararası standartlara uygun yapılmalı, tüketicilerin gıda okuryazarlığının geliştirilmesi için, okul öncesi eğitim başta olmak üzere ilk ve orta öğretim müfredatına gıda güvenliğiyle ilgili dersler konulmalı, kamu spotları gibi yayınlar ile halk bilgilendirilmelidir.
Gıda ile ilgili başta resmi otorite Tarım ve Orman Bakanlığı olmak üzere kamunun ilgili diğer kurum ve kuruluşları ile meslek örgütleri, üniversiteler, sektör temsilcileri, üretici birlik ve sivil toplum kuruluşlarıyla gıda güvenliğinin sağlanması için bir araya gelinmelidir.
Bütün bu yukarıda ifade edilenler doğrultusunda TMMOB Gıda Mühendisleri Odası olarak “Kamu Kurumu Niteliğindeki Meslek Kuruluşu” kimliğimizden kaynaklı üzerimize düşen toplumsal sorumluluğu yerine getirmeye hazır olduğumuzu kamuoyuna saygıyla duyururuz.”