COVID-19 pandemisinde sağlık çalışanları için koruyucu önlemler yeterli mi?

0
946
COVID-19 pandemisinde sağlık çalışanları için koruyucu önlemler yeterli mi?

Türk Toraks Derneği’nin Sağlık Kurumlarında Koruyucu Önlemlerin Durumu Üstüne Pandeminin Birinci Ayında (10 Nisan 2020) Yaptığı Anket Çalışmasının Sonuçları Açıklandı. 

Dünyada üç milyona yakın insanın hastalanmasına ve yaklaşık iki yüz bin ölüme yol açan COVID-19 pandemisi nedeniyle sağlık çalışanları ve aileleri yüksek risk grubunda yer aldığını belirten Türk Toraks Derneği Mesleksel Akciğer Hastalıkları Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. İbrahim Akkurt, “Ülkemizde hem Sağlık Bakanlığı hem de Tabip Odalarının yaptığı açıklamalara göre sağlık çalışanlarında Korona virüs tespit edilme oranı azımsanmayacak sayıdadır. Türk Toraks Derneği olarak salgının başından beri, enfekte olan, hastanede veya evde tedavi görmekte olan ve ölen sağlık çalışanlarına ilişkin bilgilendirmenin yeterli düzeyde yapılmadığı kanaatindeyiz. Bu açıdan hepimizi aydınlatacak tutum, bu verilerin ilk elden net ve düzenli olarak verilmesidir. Kişisel koruyucu ekipmanların yeterli düzeyde olması ve çalışılan kurumlarda gerekli önlemlerin alınması, sağlık çalışanlarına bulaşın önlenmesiyle doğrudan ilintilidir.” dedi.

Prof. Dr. Akkurt, Türk Toraks Derneği’nin ilk ölüm vakasının görüldüğü günden bir ay sonra, 10 Nisan tarihinde sağlık kurumlarında pandemi sonrasında alınan koruyucu önlemleri ve sağlık çalışanlarının kişisel koruyucu ekipmanlara ulaşım durumunu değerlendiren bir anketi üyelerine e-posta yoluyla göndererek sorular yönelttiğini ifade ederek, “Ankete 295 üyemiz yanıt vermiş olup yanıtlardan, katılımcıların sırasıyla Eğitim Araştırma Hastaneleri (%26,1), Üniversite Hastaneleri (%24,1), Devlet Hastaneleri (%22,4) ve özel hastanelerde (%15,2) çalışan göğüs hastalıkları uzman ve asistanları, göğüs cerrahisi ve çocuk hastalıkları uzmanları oldukları öğrenildi. Katılımcıların %62’si kadın, %38’i erkekti. Ortalama yaş 43 olarak bulundu.” dedi.

“Sağlıkçıların yüzde 65.4’ü testten geçtiğini belirtti”

Prof. Dr. Akkurt, Katılımcıların ‘çalıştıkları kurumun COVID-19 salgınına hazırlıklı olup olmadığını değerlendirmeleri amacıyla’ sorulan sorulara yanıtlarına göre aşağıdaki sonuçların elde edildiğini belirtti:  

  • Sağlık kurumlarında COVID-19 şüpheli veya bilinen hastaların ayırılması ve COVID-19 polikliniklerinde değerlendirilmesi için özel mekanların ayırıldığını bildirenlerin oranı %71 iken, hayır ve bilmiyorum yanıtları %30’a yakındı. Eğitim ve Araştırma (%74), Üniversite (%80) ve Devlet hastanelerinde (%73) bu oran göreceli olarak yüksekken, Özel hastanelerde %60 gibi düşük orandaydı.
  • Sağlık kurumlarında şüpheli COVID-19 vakalarında yüksek riskli olan balgam alma, sürüntü alma, etrafa damlacık saçan tanı işlemleri için izolasyon odasının varlığı katılımcıların yaklaşık %40’ı tarafından bildirildi. Eğitim ve Araştırma Hastaneleri, Devlet Hastaneleri ve Özel Hastanelerde çalışanların %60’ı enfeksiyonu bulaştırma riski yüksek olan işlemlerin özel olarak ayırılmış bir odada yapılmadığını veya yanıtı bilmediklerini bildirdi.
  • Sağlık kurumunda yatarak tedavi edilecek COVID-19 hastaları için özel servis bulunduğunu belirten katılımcılar %87 oranındaydı. Eğitim ve Araştırma, Üniversite ve Devlet Hastanelerinde bu oran %90’ın üstündeyken, Özel Hastanelerin özel servis açma oranları daha düşük bulundu.
  • Kurumda sağlık çalışanlarına temas halinde COVID-19 testi uygulandığını belirtenler %65,4 oranındaydı. Bu açıdan Üniversite çalışanları (%80) ve Eğitim Araştırma Hastanesi çalışanları (%72), daha yüksek oranlara sahipken, Devlet Hastaneleri ve Özel Hastanelerde temaslıların yaklaşık olarak %40’ına test yapılmadığı saptandı.
  • Katılımcıların %57’sine göre, kurumlarında hasta veya gebe sağlık çalışanlarına idari izin kullandırma hakkı tanınmaktaydı. Bu açıdan Üniversite ve Eğitim Araştırma Hastaneleri çalışanları, %60’a yakın oranlarda idari iznin kullandırıldığını bildirirken, Devlet Hastaneleri katılımcılarının idari izin kullanma haklarının %50’nin altında olduğu saptandı.
  • Kurumlarında sağlık çalışanlarına COVID-19 eğitimi verildiğini bildirenlerin oranı %60’a yakındı. Özel Hastanelerde (%73) ve Üniversitelerde (%63) eğitim verme düzeyleri daha yüksekken, Eğitim ve Araştırma Hastaneleri ve Devlet Hastanelerinde COVID-19 eğitim oranları %50 civarındaydı.
  • Kurumlarda sağlık çalışanlarına psikolojik destek sunulduğunu belirtenler %11,5 oranındaydı.  COVID-19 hastalığına karşı kurumsal yanıtın en düşük olduğu alan psikolojik ve danışmanlık hizmetinin sunumuydu.
  • Kurumlarda sıvı sabun ve %60 alkol içeren dezenfektan bulundurma oranları %90 civarında bildirildi.

“N95 maske temininde yetersiz kalınıyor”

Kişisel koruyucu ekipman temini açısından katılımcıların yanıtlarına göre yapılan çıkarımlar şu şekilde sıralandı;

  • Kurumda eldiveni talep ettiği her zaman temin edebildiğini söyleyen katılımcılar %56 oranındaydı.  Bu oran hastane tipleri arasında önemli farklılık göstermiyordu.  
  • Kurumda tıbbi maskeyi talep ettiği her zaman temin edebildiğini söyleyen katılımcılar, %30 oranındaydı. Diğer yanıtlar, ‘idarenin belirlediği üst sınıra kadar’ ve ‘günde rutin olarak 1 veya 2’ gibi seçeneklerde toplanmıştı. Tıbbi maskenin günde kaç adet kullanılacağı yapılan işin niteliğine göre değiştiği için talep edildiği her zaman ulaşılabilir olması kabul edilebilir yanıt olduğundan bu açıdan da kurumların hazırlıksız olduğu anlaşılmaktadır.
  • Kurumlarda N95/FFP2/FFP3 gibi sağlık çalışanlarını koruyan maske temini sorusuna %60 oranında evet, günde bir kez (%31), idarenin belirlediği üst sınıra kadar (%18) veya talep ettiğim her an temin ediliyor (%10) yanıtları verilmişti. Bu tip koruyucular ortalama 8 saat kullanılabildikleri için, çalışma süresine ve yapılan işin niteliğine göre (maskenin nemlenmesini hızlandıran zorlayıcı tıbbi işlemler) günde en az 1 adet teminleri uygundur. Bu soruya verilen yanıtlara göre N95 temininde %40 oranında yetersiz kalındığı görüldü.
  • Kurumlarda siperlik temini %56, gözlük temini %56, önlük temini %66, iş tulumu temini ise %45 oranındaydı.

‘Yetersizlikte özel hastane ve kamu hastanesi arasına belirgin fark yok’

Türk Toraks Derneği Mesleksel Akciğer Hastalıkları Çalışma Grubu Üyesi Uzm. Dr. Abdülsamet Sandal ise anket çalışmasının sonuçlarını özetle şu şekilde değerlendirdi:

“Türk Toraks Derneği’nin sağlık kurumlarında COVID-19’a yönelik koruyucu önlemler alınmasına ilişkin ilk anketi, salgının birinci ayının sonunda yapılmış olup,               

-Sağlık kurumlarının COVID-19 pandemisinde sağlık çalışanlarını korumayı hedefleyen önlemleri almakta çok yeterli olmadıkları ve yetersizlik sıralamasında Eğitim ve Araştırma, Üniversite, Devlet ve Özel Hastaneler arasında belirgin bir fark olmadığı,

-Kişisel Koruyucu Ekipman temini konusunda, sağlık çalışanlarının talep ettiği her an malzemeye ulaşma düzeylerinin %10-30 arasında bulunduğu saptanmıştır.”

Uzm. Dr. Sandal, “Ülkemizde COVID-19 tanılı ilk vakanın görülmesinden bir ay sonra yapılan bu anket, hekim ve diğer sağlık çalışanlarının COVID-19 nedenli hastalık ve ölüm ile sonuçlanan verileri dikkate alındığında, kişisel koruyucu ekipman ve hastane iç organizasyonlarındaki eksikliklerin acil olarak giderilmesinin önemine işaret etmektedir. Çalışmamız sağlık çalışanlarının koruyucu ve idari önlemlerle bu büyük pandemide ne ölçüde iş sağlığı ve güvenliği önlemleri şemsiyesi altına alındığını araştırmayı amaçlamıştır. Türk Toraks Derneği, pandemi süresince koruyucu ekipman temini ve idari önlemlerin etkililiğini belirli zaman aralıklarıyla değerlendirmeyi sürdürecektir.” dedi.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz