İkinci İstanbul seçiminin sonuçlarının alınmasından itibaren yine aynı nakaratı dinlemeye başladık:
“Seçimler bitti. Önümüzde seçimsiz dört yıl var. Artık Türkiye’nin gerçek gündemine odaklanabiliriz.”
Peki, Türkiye’nin gerçek gündemi ne?
S-400, F35, Suriye, İran ve Akdeniz’deki enerji kaynakları mücadelesini başlıca sorunlarımız olarak sayabilirim. Yine de hepsinin üzerinde ve bu sorunların da etkisi altında asıl gerçek gündemimiz “ekonomik kriz”.
Ekonomik krizler o kadar etkilidir ki bütün ülkelerde seçim sonuçlarının 1 numaralı belirleyicisidir. Aynı zamanda erken seçimlerin de 1 numaralı belirleyicisidir.
Çiftçinin erken seçime etkisi olur mu?
Tarım ve Orman Bakanlığının faaliyetlerini Bakanlığın web sitesinden takip ediyorum. Tarım haberlerini Bakanlığın sitesinden geriye doğru taradım. Tarımımızın geleceğine dair umutlu olmamı gerektirecek bir habere rastlamadım.
“Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’ne geçtiğimiz günden beri Tarım ve Orman Bakanlığı stop etmiş durumda.” desem yanlış bir yorum yapmış olmam. Başkanlık Sistemi’ni hep desteklemiş biri olarak “Sistemden mi kaynaklanıyor, Bakan’dan mı?” diye epeydir düşünüyorum. Aradan da epeyce zaman geçti; ne yeni sistemin ne de yeni bakanın bir artısını görmedim. Tabii sistemleri insanlar yürütür ve sonunda iş gelip yönetenlerin becerilerine dayanır. Demek ki sistemin imkânları doğru kullanmıyorlar/kullanamıyorlar.
Buna rağmen ara sıra olumlu duyumlarda alıyorum:
Tarımımızın geleceğine dair bir rapor hazırlanıyormuş. Bakanlık bu işi benim de görüşlerine değer verdiğim uzmanlara havale etmiş. Genel bir tarım raporu mudur, belli bir konu üzerinde mi çalışılıyor bilmiyorum. Yalnız şu kadarını söyleyeyim: Bakanlığın taşra teşkilatlarının kaldırılıp tarımın kamu-özel ortaklığıyla şirketleştirilmesi meşrulaştırılmaya çalışılıyorsa raporun içeriğini desteklemem ve muhalefet şerhim bakidir.
Mükemmel raporlar hazırlanması da yetmez zaten. Rapora uygun planlamalar ve uygulamalar gerekiyor. Amiyane tabirle “tarımımızı uçuracağı” söylemleriyle devletin en üst yöneticileri tarafından 2016’da açıklanan Millî Tarım Projesi sadece iki yıl içinde çöpe atıldı, hem de aynı iktidar sahipleri tarafından. Daha önce ve tarımın değişik alanlarında hazırlanan hatta uygulanmaya başlanıp 10 milyonlarca dolar harcandıktan sonra çöpe atılan projeleri saymıyorum bile. Aynı kişiler bu defa Tarımda Millî Birlik Projesi’nden medet umar oldular. 25 Nisan’dan beri bu yeni Proje’nin açıklanmasını bekliyoruz. Açıklama iki defa ertelendi. Şimdi ise başka bir rapor hazırlandığı duyumu alıyoruz.
Tarım politikalarının seçmen tercihleriyle yakından ilgisi var. 2003’ten itibaren uygulanan tarım politikaları yanlış olsa da desteklerle bugüne kadar gelindi. Artık destekler yeterli olmuyor, üstelik destekleri sürdürmek de pek kolay değil çünkü ekonomik kriz devletin hazinesini fazlasıyla yıprattı.
Kırsalda yaşayan insanlarımızın çoğunlukla Cumhur İttifakı partilerini tercih ettiği gerçeğinden hareketle yeni tarım politikaları ve uygulamaları konusunda iktidarın son derece dikkatli davranması gerekir. Yanlış bir politika tercihi, erken seçim taleplerinin kırsaldan başlamasına sebep olabilir ki bu başlangıç da dengeleri Millet İttifakı ile diğer muhalefet partileri lehine ve önemli oranda değiştirir.
İkinci İstanbul seçimi, erken seçime sebep olur mu?
İkinci İstanbul seçiminden sonra, her ne kadar “Seçimler bitti. Önümüzde seçimsiz dört yıl var. Artık Türkiye’nin gerçek gündemine odaklanmalıyız.” deniyor, iktidarı ve muhalefeti ile aynı nakarat tekrar ediliyorsa da seçimler söz konusu olduğunda siyasileri bağlayan tek kural, “bizim için en uygun zaman” kuralıdır.
Bu kuraldan hareketle Cumhur İttifakı “erken seçim” ister mi?
İlk bakışta “istemez” gibi görünüyor. Zaten istemediklerini de yüksek sesle ifade ediyorlar. Hatta MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli daha da ileri gidip “Yeni bir erken seçim bahsi açmak ülkemize yapılacak en büyük kötülükler arasındadır.” dedi.
[Demokrasilerde seçim, millete müracaat anlamına geldiği için Devlet Bey’in bu görüşüne katılmıyorum (Bu cümle, anlam itibarıyla Devlet Bey’den alıntıdır.). Kaldı ki kendisi 2000’den sonraki erken seçimlerin çağrı sahibidir. Hatta seçim gününün gecesi yeni seçim istemesiyle meşhurdur ve onun çağrıları sonucu birden fazla erken seçim de olmuştur. Yine de şu kadarına katılırım: Sık yapılan seçimler hem vatandaşları psikolojik olarak hem ülkeyi ekonomik olarak yorar hem de devletin işleyişini yavaşlatır.]
Peki, Millet İttifakı ve diğer muhalefet, içinde bulunduğumuz şartlarda erken seçim isterler mi?
İsterler.
İsterler çünkü lehlerine esen bir rüzgâr var ve bundan istifade etmek de en doğal hakları fakat yeni bir seçim ihtimalinin ekonomik krizi tetiklemesinden de korkarlar. Diğer bir söyleyişle belediye seçimlerinde kendilerine oy kazandıran kriz, genel seçimlerde tersi bir etkiye sebep olabilir. Vatandaşın, derinleşecek krizin faturasını kime keseceği belli olmaz. Dolayısıyla şimdi olduğu gibi “İstemiyoruz.” derler. Kendileri açısından mantıklı olan da budur. Hele belediyelerde elde edilen fırsatı iyi kullanırlarsa erken veya zamanında yapılacak seçime kazançlı girebilirler.
(Belediye başkanlığı seçimlerinin muhalefet lehine sonuçlanmasının sebeplerinin başında şüphesiz ekonomik kriz geliyor fakat ayrıştırıcı, öfke ve nefret saçan, hakaret ve iftira içeren dilin de bunda etkili olduğu aşikâr. Milletimin ayrıştırıcı dili cezalandırmış olmasını ülkemin geleceği için umut verici buluyorum. İnşallah bu durumdan herkes gereken dersi almıştır.)
Yine de ben, erken seçim ihtimalinin hayli yüksek olduğunu düşünenlerdenim. İki ittifak da istemediğine göre bu nasıl olacak?
Seçimi tetikleyecek olanlar AK Parti’nin içinden çıkacak gibi görünüyor. Yeni parti kuruluşları ile ilgili haberler yaklaşık bir yıldır var. İkinci İstanbul seçiminden sonra alenileşti. AK Parti’nin içinden çıkacak yeni parti veya partilerin, AK Parti’nin oyunu aşağı çekeceği aşikâr. Bu durumda, bu partiler palazlanmadan Cumhur İttifakı’nın erken seçim yolu araması mantıklı olacaktır. Bunu aleni şekilde yapmayabilirler fakat erken seçimi tercih edeceklerini öngörüyorum.
Muhalefet ise olup bitenleri bir köşeden sabırla seyredecektir. O saatten sonra, onlar için erken seçim olsa da hoş olmasa da.