NBŞ, Allah’ın cezası Trump, dolar, iş dünyası vs.

0
1391
Ali Osman Mola
Ali Osman Mola / [email protected]

Bir şeker haberiyle başlayayım ki yaklaşan bayramın ruhuna da uygun olsun.

Kısaca NBŞ olarak adlandırılan nişasta bazlı şekerden elde edilen ve Türkiye’de daha çok mısır şurubu olarak bilinen glikoz ve fruktoz ile tatlandırılan ürünlerin etiketlerinde “nişasta bazlı” ifadesi yer alacakmış.

“Alacakmış.” diyorum çünkü haberlere göre Tarım ve Orman Bakanlığı bu konuda bir çalışma başlatmış. Sonucu ne olur bilemiyoruz tabii.

Tüketici ne yediğini bilmek istiyor.

 

Gerçi daha önce de etiketlerde “glikoz ve fruktoz” ibareleri vardı fakat nişasta bazlı şekerin yapısı farklı olduğu ve bağımlılık yapmak suretiyle sağlığa zarar verdiği iddia edildiği için daha açık yazmak gerekiyordu. Şimdiki şekliyle NBŞ’li ürün yemek istemeyenler için yeterince uyarıcı olmuyordu.

Destekler havza bazlı verilecek

Tarım ve Orman Bakanı Ekrem Pakdemirli, geçen hafta sonu, Manisa’da tarım ve orman sektörü temsilcileriyle bir araya gelerek sorunlarını dinledi. Burada yaptığı açıklamada,

“Havza bazlı yönetim ve destekleme üzerinde bir çalışma yapıyoruz. Hazırlıkların bitmesinin ardından duyurusunu yapacağız. Tarımı havza bazlı yöneteceğiz ve desteklemeleri de havza bazlı vereceğiz.” dedi.

Tarımımız için çok önemli bir haber çünkü böylece plansız ekimin önüne geçilebilir. Planlama ayrı bir konu elbette.

Garip olan şu ki biz hâlihazırda tarımın havza bazlı desteklendiğini sanıyorduk. Listeler yayımlanmıştı. Ben de ziyadesiyle keyiflenmiş ve uygulamayı destekleyen yazılar kaleme almıştım. Demek ki kandırılıyormuşuz.

Dolar almış başını giderken ve de önümüzde belediye seçimleri varken Sayın Bakan, bu düşüncesini istediği vadede uygulamaya sokabilir mi? Zor ama inşallah. Seçimden sonrasına da razıyım. Ben, bu konuda kendisini desteklemeye devam edeceğim. Başarabilirse yaptığı yapacaklarının teminatı olacak ve çok daha fazla desteği hak edecek.

Kriz fırsata çevrilebilir mi?

Kriz zamanlarında en fazla duyduğumuz söylemlerden biri de “krizi fırsata çevirmek” söylemidir.

“Nakit kraldır.” mottosundan bahsetmiyorum.

Hiç olmazsa yerli üretimin arttırılması için ayağımıza gelen fırsatı kaçırmayalım, diyorum.

Şöyle ki:

Örneğin canlı hayvan ve et ithalatı, dolar ve avronun TL karşısında aşırı değer kazanmasından dolayı pahalı hâle geldi. Neredeyse ithal ettiğimiz bütün ürünler için aynı durum söz konusu.

Buyurun size fırsat. Artık kimse yurt dışından ucuz et ithal edip piyasayı aşağıya çekemeyecek. Meralarımızı hızla devreye sokabilir, yavru kayıplarını da önleyebilirsek (Odaklanılırsa hiç de zor değil.) yerli üretimin hızla artmaması için sebep yok.

Havza bazlı desteklemeler de devreye sokulabilirse ihtiyaca göre üretim planlaması daha rahat yapılabileceğinden en azından tarım ve hayvancılıkta krizi pekâlâ fırsata çevirebiliriz.

Allah’ın cezası Trump!

Galatasaray Kulübü İkinci Başkanı Abdurrahim Albayrak, CNN Türk’te katıldığı bir programda, futbolculara döviz olarak ödeme yaptıkları için, artan döviz fiyatlarındaki etkisi sebebiyle ABD Başkanı Donald Trump’a ateş püskürdü:

“O, Allah’ın cezası bizi mahvetti!”

“Allah’ın cezası!”, öfke anında çoğumuzun kullandığı yaygın bir sözdür ama sanıyorum anlamı üzerinde pek düşünmüyoruz.

Madem kullanıyoruz, düşünelim diye dikkat çekmek istedim.

Krizin asıl sonucu

Dünyada safların yeniden belirlenme süreci, özellikle Türkiye açısından uzun zamandır devam ediyor. Elbette verilecek kararın getireceği riskler olacaktı, şimdi onlarla yüzleşiyoruz (Rusya ve Çin tarafını tercih etme noktasına gelmemizden bahsetmiyorum. Kararımız hangi taraf olursa olsun riskleri vardı.).

Kötü olan şu ki bugünlere kendimizi ekonomik olarak hazırlamadık ama garip bir şekilde hazır olduğumuza da inandık.

Bugün, fazlaca hırpalanmamızın sebebi budur.

En kötüsü ise bu hazırlıksızlığımız artık herkesin görebileceği şekilde ortaya çıktı. Dolayısıyla zaaflarımız da…

Bundan sonrası daha da zor olacaktır.

Bir de…

Bana öyle geliyor ki tepkilerimizi sosyolojik ve psikolojik zaaflarımız üzerinden yönlendiriyorlar: bazen överek, bazen söverek.

Özel sektörün krizle imtihanı

Bugüne kadar her uyarıda “Biz çok kriz yaşadık. Dolayısıyla krizi yönetmeyi öğrendik. Sorun yok.”, hatta “Şerbetliyiz.” diyerek krizleri küçümseyen özel sektörümüze saygılarımı (!) sunuyorum.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz