Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, “fındık, kuru üzüm, incir, kayısı, Antep fıstığı gibi ürünler ve depolanabilir diğer ürünlerde üretici birlikleri, TMO garantörlüğünde devreye girmeli, alım yapmalı, piyasayı düzenlemelidir. Ofis, kiraladığı veya inşa ettiği lisanslı depoları üretici birliklerine tahsis etmelidir” dedi.
Bayraktar, Birlik Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısında tarımda 2017 yılını değerlendirdi, 2018 yılı beklentilerini açıkladı. İhracatımız açısından çok önemli olan fındık, kuru üzüm, incir, kayısı, Antep fıstığı gibi ürünlerde, fiyat istikrarının sağlanmasını isteyen Bayraktar; TMO’nun, gerektiğinde zaman geçirmeden piyasaya müdahale etmesi gerektiğini söyledi. Bayraktar 2017 yılı değerlendirmesinde şunları kaydetti:
“Bu yıl ve gelecek yıllarda da sorun yaşamaması için, TMO, gerektiğinde zaman geçirmeden piyasaya müdahale etmeli, müdahale alım fiyatını belirlerken, maliyetleri, enflasyonu ve refah payını göz önünde bulundurmalıdır. Hasat dönemlerinde ithalat söylem ve uygulamaları ülke gündeminden çıkarılmalıdır.
Baklagillerde hasat öncesi artırılan gümrük vergileri, hasadın ardından yeniden sıfırlanmıştır. Burada amaç, iç piyasada fiyatları düşürmek için ithalat değil, yerli üretimi desteklemek ve artırmak olmalıdır.
Gümrük vergilerinin kepeklerde sıfırlanması, bazı kaba yem ve küspelerde düşürülmesini de benzer şekilde değerlendirmek gerekir. Ülkemizin bu ürünlerde artık ithalata bağımlılıktan kurtulması, yerli üretimle ihtiyacı karşılaması esas olmalıdır.
Önemli bir ürün grubu olan narenciyede ihracat iadeleri bir an önce açıklanmalı, yeterli miktarda ve nakit olarak verilmelidir.
Zeytin ve zeytinyağında her ne ad altında olursa olsun ithalata izin verilmemelidir. Özellikle bu yıl hem zeytinde hem de zeytinyağında rekor bir üretim beklenirken, yapılacak ithalat, çiftçimizi olağanüstü zor duruma düşürecektir.
Çayda, tüm havzada organik üretime geçilmesi durumda üreticimizin önemli ölçüde verim kaybı oluşacaktır. Bu verim düşüşünün yol açacağı gelir kaybı telafi edilmeden, organik tarım uygulamasının getireceği ek masraflar karşılanmadan tüm havzanın organik tarıma geçirilmesi çiftçimizin mağduriyetine neden olacaktır.
Tüm bitkisel ürünlerimizde verimi artırmak üzere politikalar oluşturulmalıdır. İhracat, tarımımız açısından önemli bir unsur haline gelmiştir. Bu nedenle, dış pazarların talep ettiği tür ve çeşitlere yönelik üretim artırılmalı, modern teknik ve teknolojiler kullanılmalıdır. Standardizasyon, ambalajlama ve paketleme sağlanmalı, depolama olanakları artırılmalı, nakliye masrafları desteklenmelidir. Ürün kaybı en aza indirilmeli, bitki hastalık ve zararlılarıyla etkin mücadele edilmeli, rezidü tolerans sınırlarının aşılmasına izin verilmemelidir.
Artan ithalat da tarımımız açısından sorun teşkil etmektedir. İthalatın düşürülmesi için pamuk, yağlı tohumlar başta olmak üzere üretim açığımız bulunan ürünlerin üretime ağırlık verilmelidir. Bu ürünler daha fazla desteklenmelidir.”
“Süt üretimi ve fiyatları acil çözülmesi gereken bir sorun haline geldi”
Süt üretimi ve fiyatlarının da acil çözülmesi gereken bir sorun haline geldiğini bildiren Bayraktar, “çiğ sütten üreticinin eline 2014 Temmuz ayında 1 lira 15 kuruş geçerken, fiyat, kimi aylarda bazı yerlerde 70-80 kuruşlara kadar inmiş, Eylül 2017’ye kadar da hiçbir zaman bu seviyeye ulaşmamıştır. Eylül ayında ortalama 1 lira 14 kuruş olan çiftçinin eline geçen çiğ süt fiyatı, bugün itibariyle 14 kuruş artarak 1 lira 28 kuruşa çıkmıştır. Hala 1 liradan süt satan üreticilerimiz de bulunmaktadır” dedi.
Bugün itibariyle süt yemi fiyatının ortalama 1 lira 13 kuruş olduğuna dikkatin çeken Bayraktar, “süt/yem paritesinin 1,5 olması gerektiğini uzmanlar da dile getiriyor. Bu durumda, üreticinin eline geçen çiğ süt fiyatı 1 lira 28 kuruş değil, 1 lira 69 kuruş olmalıdır. Sorunun çözümü için derhal çiğ süt fiyatları tekrar gözden geçirilmeli ve makul düzeylere çıkarılmalıdır. Bunun yanı sıra süte verilen teşvik priminde de indirim yapılmıştır. Soğutulmuş süte verilen 8 kuruşluk destek, 4 kuruşa indirilmiştir. Üreticinin en çok desteğe ihtiyaç duyduğu bu dönemde, bu karar yeniden gözden geçirilmelidir” diye konuştu.
Hayvancılıkta yerli üretim korunmalı
“Hayvancılıkta yerli üretim korunmaz, üretim sekteye uğratılır, ahırlara yeni besi hayvanları konulmazsa, besicimiz üretimden kaçarsa o zaman ette bugünkü fiyatları bile arar, eti daha pahalı yeriz” diyen Bayraktar, şunları söyledi:
“Bunun telafisi on milyarlarca dolarla bile yapılamaz, ülke ithalata her yıl çok büyük miktarlarda döviz harcamak durumunda kalır.
2010-2017 döneminde ithalata 5 milyar dolardan fazla döviz gitmiştir. Yerli üretimi artırmamız ve ithalata son vermemiz şarttır. Hayvancılıkta daha fazla üretim için hayvan sayısını ve verimliliği artırmak zorundayız.
Kırmızı et ihtiyacının karşılanması için küçükbaş hayvancılığa da ağırlık verilmelidir. Hükümetimizin son zamanlarda küçükbaş hayvancılığa verdiği destekleri çok olumlu buluyor ve önemsiyoruz. Desteklerin artarak devam etmesini bekliyoruz.
Küçükbaş hayvancılığın geliştirilmesi için meraların korunması ve ıslah çalışmaların hızlandırılması gerekir.
Kanatlı sektörü
Kanatlı sektöründe ülke içi tüketim belli noktalara ulaşmıştır. Sektörün kapasitesi ülke ihtiyacının çok üzerindedir. Hem teknoloji hem altyapı hem de potansiyel olarak rahatlıkla dünya ülkeleriyle rekabet edebilecek seviyede olan kanatlı sektörümüz, başta Ortadoğu olmak üzere çok sayıda ülkenin kanatlı eti ve yumurta ihtiyacını karşılayabilir. Yalnız, sektörde üretim de ihracat da artarken, üreticinin kar marjındaki sorunun devam etmesi kabul edilebilir bir durum değildir. Mevcut kar marjlarıyla üretici, yatırım karşılığını 30 yılda ancak alabilmektedir. Bu sürdürülebilir bir durum değildir. Bu sorun çözülmelidir.”