O kadar garip bir ülke haline geldik ki!.. Normalde birim alandan alınan ürün miktarı arttıkça maliyetin düşmesi gerekirken Türkiye’de verim arttıkça maliyetler, dolayısıyla fiyatlar artıyor. İlan edilen verimlilik ve üretim miktarları doğruysa verime bağlı olarak üretim arttıkça buğdaya ve ekmeğe enflasyonun üzerinde zam yapılmasının başka bir açıklaması yok.
Son ekmek zammı 2016’nın Ocak ayının ilk yarısında yapılmıştı.
Öncesinde yani 2015 yılında, 22 milyon 600 bin ton ile buğdayda Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en yüksek üretim miktarına ulaşmıştık. O yıl, kendi kendimize yeterlilik oranımız yüzde 113,6 idi. Tarım Bakanımız başta olmak üzere, yöneten zevatın ağzı kulaklarındaydı, herkes başarıdan pay kapma derdine düşmüştü. Vatandaş olarak bizler de pek mutlu olmuştuk doğal olarak fakat mutluluğumuz ekmeğe zam haberleriyle birlikte üzüntüye dönüştü.
Ankara’da 250 gram ekmek 75 kuruştan 1TL’ye çıkarıldı. Tek kalemde yüzde 33 zam!.. İstanbul’da ise 1 TL’den 1,25 TL’ye yükseltildiği açıklandı. Yöneten zevattan, “Olmaz, müsaade etmeyiz.” diyenler oldu ama zam yapanlar sadece özel sektöre ait fırınlar değildi: Ankara Büyükşehir Belediyesi Halk Ekmek, fiyatı 60 kuruştan 75 kuruşa çıkardı yani yüzde 25 zam yaptı. Sonra 70 kuruşa indirdi.
Bugün esastan çok usulle ilgilendiğim için “önce yüksek fiyat açıklayıp sonra fiyatı biraz aşağı çekme” yöntemi hakkında da iki cümle etmek isterim:
Ölümü gösterip hastalığa razı etme yöntemi.
“Yine de indirim yapmamalarından iyidir.” diyeceğim ama elbette bu şekilde yapılan indirimi lütuf kabul edenlerden değilim.
Ve ekmeğe yine zam
TÜİK, 2017’deki buğday üretimimizin 21 milyon 600 bin ton olacağını tahmin ederken Bakan Fakıbaba’nın tahmini 21 milyon 800 bin ton. Gerçek miktarı gerçekleşme rakamları açıklandığında öğreneceğiz. Tahmini miktarların ikisi de 2015’in 22 milyon 600 bin ton ve 2013’ün 22 milyon 50 bin ton olarak gerçekleşen üretimlerinin ardından Cumhuriyet tarihimizin en yüksek üçüncü miktarına karşılık geliyor.
Durum böyle olunca, ekmeğe zam açıklamasının da eli kulağındaydı.
Nitekim haberler ve açıklamalar ardı ardına geldi:
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Türk Gıda Kodeksi Ekmek ve Ekmek Çeşitleri Tebliği’nde değişiklik yaparak ekmek ağırlıklarını yeniden belirledi. Tebliğe göre en düşük ekmek ağırlığı 200 gram ve artırım aralıkları 10’ar gram olacak. Daha önce en düşük ekmek ağırlığı 250 gram ve artırım aralıkları 50’şer gram idi.
Aklımı, “210, 220, 230, 240 gibi küsuratlı ağırlıkta ekmek üretenler çıkar mı ve niye buna ihtiyaç hissedilir?” gibi sorular meşgul etse de ve her türlü üründe küsuratlı ağırlıkların tüketiciyi yanıltmak, dolayısıyla aldatmak amacıyla icat edildiğini düşünsem de “İsrafı önlemek için…” açıklaması yapıldığı için bu konuya girmeyeceğim.
Tebliğ’in ilgilendiğim tarafı, ağırlıkta yapılan değişikliğin fiyat değişikliğini de beraberinde getirmesi. Dolayısıyla bana göre, Tebliğ ile “ekmeğe gizli zam” yapıldı.
Son durum:
1 TL’den satılan 250 gram ekmek 1,25 TL’den satılacak. Zam oranı yüzde 25. Ayrıca ekmekte alt limit 200 grama indirildi ve fiyatı 1 TL olarak belirlendi.
Fırıncıların, maliyetlerinin yükseldiğini söyleyerek ürünlerine zam yapmaları normal. Yapılan zamma “Az.” diyen de olur “Çok.” diyen de. Maliyetleri bilmediğim için bu konuda bir fikir beyan etmeyeceğim ama üzerinden iki yıl geçmiş de olsa, ekmeğe yapılan zammın enflasyonun çok üzerinde olduğu kesin. Çalışanlara ve emeklilere yapılan zammın ise çok daha üzerinde.
Vatandaşın tepkisizliği sebebiyle zam oranları üzerinde fazla durmayacağım fakat zam yapma yöntemi üzerinde duracağım:
Ürün ağırlığını veya miktarını azaltarak gizli zam yapma usulü ekmekte ilk defa uygulanmıyor, başka ürünler için de ilk değil. Yine de her seferinde “aptal” yerine konulmuş olma hissinden kurtulamıyorum. Aslında bu bir his de değil, düpedüz “aptal” yerine konuluyoruz.
Üstelik bu defa gizlinin de gizlisi bir yola tevessül edildi. Denildi ki:
Türkiye’de her gün 90 milyon 900 bin ekmek üretiliyor ve 6 milyonu israf ediliyor. Bunun önemli sebeplerinden biri de ekmeğin 250 gram olarak satılıyor olması. Ekmekte yeni alt limit 200 gram olacak. Böylece -kimi yetkiliye göre- günde 6 milyon veya -kimine göre- bugüne kadar yapılan kampanyalarla 4 milyon 900 bine indirilmiş olan israf edilen ekmek miktarı daha da aşağı çekilecek.
Düz mantıkla yapılan bir hesaplama olduğu ortada. Örneğin günde 3 ekmek alan bir aile yine 3 ekmek alacak, böylece 150 gram ekmeğin israfı önlenecek mantığı. İnsanlar masaya konulan kadarıyla yetinir mi, psikolojik olarak yeterince yemiş hisseder mi bilemiyorum. Umarım, “yarım ekmek arası” tabiri “bir ekmek arası”na dönüşmez. Bunu zaman gösterecek.
Ben, ekmek kullanımının azalmasında, israfı önleme kampanyalarından çok “ekmeğin zararları” ile ilgili yapılan yayınların etkili olduğunu düşünüyorum. Madem ekmek miktarını azaltarak israfı önlemeye çalışıyoruz, o halde devlet, kampanyalarında, “israf” kavramının yanında “sağlık” kavramını da sık sık kullanmalı.
Ayrıca israfın önemli kısmının ev dışı tüketimden (oteller, lokantalar vb.) kaynaklandığını da unutmamak gerekiyor.
Yine de ekmeğin 250 gramdan 200 grama indirilmesiyle israfın söylenen miktarlarda önlenebileceğini umarak, Tebliğ’i, uygulamanın sonuçlarının ciddiyetle takip edilmesi şartıyla destekliyorum. Bununla birlikte ekmeğe “israfı önleme” adı altında yapılan zam oranlarını anlayışla karşılamam mümkün değil.
Haziran’dan sonra ekmeğe yeni zam gelebilir
Türkiye Fırıncılar Federasyonu Başkanı Halil İbrahim Balcı’nın açıklamalarındaki bir cümle dikkatinizden kaçmış olabilir diye yazma ihtiyacı hissettim. Diyor ki Balcı:
“Bugün itibarıyla 2018’in 6. ayına kadar kilogramı 5 liranın üzerinde ekmek fiyatı düşünülmemektedir.”
Maliyet artışlarına bağlı olduğunu söylese de böyle bir ihtimal var.
Balcı, yeni zammın yolunu yaparken ekmeğin gramajı ile ilgili alınan kararın (Alt limitin 200 gram ve fiyatının 1 TL olarak belirlenmesi) “ekmeğin fiyatını arttırmadığını” iddia ediyor. Bu pişkinlik, zam yönteminden daha da rahatsız edici. Hoşgörünüze sığınarak, bu iddiaya da “Yuh artık!” demek zorundayım.
Başkan Balcı’dan “pişkin açıklamalar” değil, Fırıncılar Federasyonu üyelerinden “pişkin ekmekler” bekliyoruz.
NOT 1: Makalede esas aldığım rakamlar Ankara için geçerli. İstanbul’da ve daha birçok ilde 250 gram ekmek zaten 1,25 TL idi. Oralarda yeni fiyatlar ne olacak henüz bilmiyoruz. Ayrıca her ne kadar makalenin genelinden “Ekmeğe 2 yılda bir zam yapılıyor”muş gibi bir sonuç çıkıyorsa da durum ilden ile değişiklik gösteriyor, bütün Türkiye’de aynı anda zam yapılmıyor. Takibi bile başlı başına sorun.
NOT 2: Bunları yazdım diye “İsraf önleme kampanyalarını küçümsediğimi” düşünmeyin lütfen. Tersine, bu tür kampanyalar dönemlik olmamalı; topraktan suya, ekmekten enerjiye ve zamana kadar israf ettiğimiz her ne varsa onlarla ilgili kampanyalar kıyamete kadar her platformda devam ettirilmeli: Okullarda müfredata konmalı, camilerde düzenli olarak vaazlara konu edilmeli, kamu spotları sürekli olmalı vs. Etik bulmadığım, zammın böylesine önemli bir konunun ardına gizlenmesi ve üstüne bir de gizli zam yapılmadığının iddia edilmesi.