Doğru düzgün bir eğitim⁽¹⁾ sistemimiz olmadan ne sanayici yetiştirebiliriz ne ticaret ehli, ne bilim adamı yetiştirebiliriz ne sporcu, ne zanaatkâr hatta sanatkâr, ne doğru dürüst tarım yapabiliriz ne de hayvancılık…
Ne kendimizi koruyabiliriz ne milletimizi ve devletimizi, ne kültürümüzü koruyabiliriz ne de medeniyetimizi…
Nesillerin ahlaklı, inançlı, görgülü, bilgili, estetik bir bakışa sahip olarak yetişmesi ancak eğitimle sağlanabilir.
Her bakımdan güçlü olmanın yegâne yoludur eğitim.
Hâl böyle olunca, iş hayatının 15 yılını iki büyük özel ortaöğretim (ortaokul ve lise) kurumunda⁽²⁾ öğretmen ve idareci olarak yaşamış, askerliğini dahi öğretmen olarak yapmış⁽³⁾ biri olarak eğitimde olan bitene kayıtsız kalamadım.
TEOG (Temel Eğitimden Orta Öğretime Geçiş Sistemi) yerine getirilen LKS (Liselere Kayıt Sistemi), 05 Kasım Pazar günü, Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz tarafından anlatıldı.
LKS, pembe tablolar çizilerek bilmem kaçıncı defa değiştirilen sistemler silsilesinin -şimdilik- son halkası. Ne zaman kaldırılıp yerine yeni bir sistem konacağı ile ilgili “süre toto” başladı bile. Ne kadar acı!..
Acı çünkü yaz boz tahtasına çevrilen aslında eğitim sistemi değil, bu milletin, bu ülkenin geleceği!..
Buraya kadar olan bölümden, LKS’yi daha ilk günden sanık sandalyesine oturtacağım sonucu çıkmasın. Zaten söylediklerim bilinmeyen bir konuda yapılmış yorumlar değil, somut örneklerini hepimiz biliyoruz.
Bugünkü makalemin içeriği Bakan Yılmaz’ın yeni sistemi tanıtırken söyledikleri üzerinden gelişecek. Bizim içimize sindirmemizi istedikleri yeni sistemin kendilerinin içlerine sinip sinmediğine, LKS’ye akademik anlamda inanıp inanmadıklarına birlikte bakacağız.
“Akademik” kelimesinin altını kalın çizgilerle çizmek istiyorum çünkü eğitim sistemleri, eğitimle ulaşılmak istenilen hedeflere göre tasarlanmazsa, tasarımda eğitim dışı sebepler daha etkili olursa, o sistemle hedeflere ulaşılamaz.
LKS ile herkes istediği okula gidebilecek mi?
TEOG’un kaldırılacağının ilan edilmesinin üzerinden yaklaşık 2 ay geçti. Kararın sembol sloganını Başbakan Binali Yıldırım söyledi:
“Herkes istediği okula gidecek.”
Oysa böyle bir uygulama nazari olarak mümkün olsa da uygulamada mümkün değildi çünkü bunu yapabilmek için farklı kategorideki okulları kaldırmak, “tek lise” sistemine geçmek gerekir.
Nitekim törpülenmesine rağmen sınavlar tamamen kaldırılamadı. Yani herkes istediği okula gidemeyecek.
Gitmemeli de…
Fen, Matematik, Sosyal Bilimler veya çeşitli meslek dallarında ilerlemek isteyen çocukları aynı sınıfa tıkıp aynı müfredatı uygulamanın neresi doğru?
Diğer yandan, bırakın “Kim, hangi okula gidecek?” sorusunun cevabını aramayı, “Kim hangi dala yönelecek?” sorusunun cevabını bulmak için bile sınav yapılması gerekir. Başka hiçbir yolu yoktur. Yani sınavdan kurtuluş yoktur. “Dozunu iyi ayarlamak şartıyla” çocuklarımızı sınava tabi tutmanın hayata hazırlanmaları bakımından kötü bir tarafı da yoktur. Önce bunun kabul edilmesi gerekir.
Konuya “merkezî sınav sistemi” ile seçme tarafından bakılınca TEOG’un başarısız ve adil olmayan bir sistem olduğu söyleyemem. Bunu Bakan Yılmaz’da kabul ediyor fakat yine de değişikliği savunuyor. Öne sürdüğü gerekçeler var ve bugünkü konumuz da bu gerekçeler.
Akıllı veli (!)
Bakan Yılmaz, yeni sisteme “öğretmenlerin, eğitim uzmanlarının, birçok üniversitenin, eğitim fakültelerinden akademisyenlerin büyük katkı sunduğunu” söyledi. Kendinden önceki bakanlar da kendi sistemlerini açıklarken böyle söylemişlerdi. Umarım öyledir.
Bakan Yılmaz konuşmasında, sık sık, TEOG sistemi ile ilgili velilerden aldığı şikâyetlerin, sistemin değiştirilmesinde etkili olduğunu söyledi. Bunlardan en ilginci, “okul servislerinin sebep olduğu trafik sıkışıklığı ve velilerin servislere ödediği paranın LKS sayesinde ortadan kalkacağı” tezidir ki Yılmaz, kendisine bu minvalde mesaj gönderen bir veliyi telefonuna “Akıllı veli” olarak kaydetmiş.
Her ne kadar servislerin sebep olduğu sorunlar varsa da bu sorunların sınav sisteminin değiştirilmesinde en ufak bir etkisi olmamalıydı. Bunlar ayrı konular ve akademik anlamda öğrencilerin daha kötü eğitim almalarına sebep oldukları kesinlikle söylenemez.
Bazı velilerin servis konusunu sorun olarak gündeme getirmelerini normal karşılarım elbette fakat Bakan Yılmaz’ın bu konuyu kendi getirdiği sistemi (LKS) desteklemek üzere gündeme getirmesini, kendi sistemine inançsızlık olarak değerlendiriyorum.
Ayrıca LKS, servis sayısında azalmaya, buna bağlı olarak trafik sıkışıklığına ve velilerin servis ödemelerinden kaynaklanan masraflarına çare olur mu?
Herkes çocuklarının daha iyi eğitim almasını istediğine göre, LKS, özel okullara yönelişi arttıracaktır diye tahmin ediyorum. Bu durumda da hem trafikte hem de velilerin cebinde beklenen rahatlama sağlanamayacak gibi görünüyor. Hatta velilerin cebine yeni yükler gelebilir.
Etüt merkezleri ve özel ders
Bakan Yılmaz, LKS sistemine geçiş sebeplerini açıklarken kaldırdıkları TEOG sistemini övmekten geri durmadı fakat sözlerindeki tezadın farkındaydı. “Peki, iyiydi de niçin değiştirdiniz?” sorusunun sorulabileceğini söyledi ve kendi sorusunu şöyle cevapladı:
“Bu da ihtiyaçtan kaynaklandı. (…) Etüt merkezleri yayılmaya başlamıştı. Bu sınav yarışının öğrenciyi okul dışı kaynaklara yönlendirdiği şeklinde geniş bir algı var. (…) Doğru yanlış ayrı bir şey. Algı gerçeğin önündedir.”
“Algı” ifadesine iki sebeple itirazım var:
Birincisi böyle bir algı var diye sistem değiştirilmez.
İkincisi bu bir algı değil, vakıa. Sınav sistemi olduğu müddetçe okul dışı kaynakların (dershane, etüt merkezi, özel ders) kullanılması doğaldır. Sınav sistemini kaldırmak asla mümkün olmadığına göre de okul dışı kaynaklar hep olacak ve kullanılacaktır. Bu durumun fırsat eşitliği ile de bir ilgisi yoktur.
LKS ile okul dışı kaynaklara olan ihtiyaç azaltılabilir mi?
Her ne kadar dershaneler ve etüt merkezleri resmen kapatıldıysa da apartman dairelerinde lise adıyla açılan kuruluşların fiili işlevlerinin ne olduğu herkesin malumu.
Dershanelerin ve etüt merkezlerinin kapatılarak FETÖ’nün kontrolünden çıkarılmasıyla dershane, etüt merkezi ve özel derse ihtiyacın sona ermeyeceğini, “velilerin dershane parasını ödemekte zorlandığı” şeklinde sunulan sebebin doğru olduğunu ancak bu kapatmalarla ihtiyacın “özel dersle” giderilmesine dönüşeceğini kapatma kararı aşamasında söylemiş biri olarak, şimdi de LKS’nin özel ders ihtiyacını azaltmayacağını söylemek zorundayım.
Dolayısıyla Sayın Bakan’ın “Öğrenciler TEOG’a hazırlanmak için okula devamsızlık yapıyor, bu da eğitimde aksamaya yol açıyor.” şeklindeki yakınması da sona ermeyecek gibi görünüyor.
Benzer durum, TEOG sınavına hazırlanmak için “sosyal, sportif ve kültürel” faaliyetlere katılamayan öğrencilerin bundan böyle katılacakları tezi için de geçerli.
Özel okullar “cömert notlar” mı veriyor?
Bakan Yılmaz, özel okulların verdiği “cömert notların” TEOG yerleştirme puanını etkilediği yönünde bir algının olduğunu da söyledi.
Cumhuriyet tarihinde özel okulları en fazla destekleyen hükûmetin Milli Eğitim Bakanı’nın böyle bir ifade kullanmasını, hele bunu somut verilere değil de doğru veya yanlış olmasının önemli olmadığını da söylediği ve “algı” olarak ifade ettiği “dedikodulara” dayandırmasını kınıyorum. Yapanı ve yapılan okulu bulmak zor değil. Nerede, kim yapılıyorsa bulur cezalandırırsınız.
Ayrıca okul notu, okul puanı ve öğrenci puanının katsayıları birbirlerini dengeleyecek şekilde tayin edilerek ve nihai puana yansıtılarak, özel veya devlet, okullarda yapılacak bütün not usulsüzlükleri rahatlıkla önlenebilir. Böyle bir hesaplama yönteminiz yoksa hatayı kendinizde arayın.
Kaldı ki -tekrar ediyorum- LKS sistemi özel okullara talebi arttıracaktır.
En iyi okul, eve en yakın okul mu?
Bakan Yılmaz diyor ki:
“Çocuğun puanı 460. Evinin yanında bir okul var, 470 ile alıyor. … Evinin yanındaki 470 ile alan okula gidemiyor. Belki o ilçede bulamazsa bir başka yerde kayıt olmak zorunda kalıyor. Bazen 1 puan ile kaybediyor. Bunları görmemek mümkün değil.”
Bu söylediklerini de veli şikâyetlerine dayandırdı. Yetmedi, “Sonuçta bizler vatandaşımızdan, velilerimizden her ne şikâyet gelirse onu dikkate almak zorundayız. Halkın rızasını almak, Hakk’ın rızasını almak. Herkes bu eksiklikler noktasında mutabık.” dedi.
Mazur görün, TEOG veya LKS sistemi ile “Hakk’ın razısını almak” arasında nasıl bir ilişki var ben anlayamadım. Anlayan biri varsa ve bana yazarsa çok memnun olurum.
Çocuğun, evinin yanındaki okula gidememesine gelince…
Yeni sistem gelince o 470’lik okul, 470’lik okul olarak kalacak mı? Hayır, kalmayacak. Her seviyeden öğrenci kaydolacağı için artık orası belki 400 belki 350’lik okul olacak. Dolayısıyla 460’lık çocuk yine orayı tercih etmeyecek. Umduğunuzun tersine, daha önce 470 ve üzeri puan alarak evinin yanındaki okulu kazanan mahallenin çocukları, başka semtlerde, başka ilçelerde, başka illerde seviyelerine uygun okullar aramak zorunda kalacaklar. Bu yüzden mahallelerini, ilçelerini, illerini terk eden aileler olacak.
Evinin yanındaki okulun kalitesinin düştüğünü düşünen veliler, çocuklarına uygun okul buldukları semtlerde, hısım akraba kim varsa onlar üzerinden ikametgâhlarını o semtte göstermeye çalışacaklar.
Ayrıca, Sayın Bakan’ın, bütün eğitim hayatını evinin yanındaki okullarda geçirip geçirmediğini de merak ediyorum.
Garip itiraf
“Tercihe bağlı ve adrese en yakın okula yerleştirme olacağı için bu yaştaki öğrencilerin üzerinden sınav baskısı kalkmış olacak.Bu, yüzde 90’ın üzerindeki öğrenciler için”.
İki cümle, iki garip ifade…
İlk cümle ile ilgili sorum şu:
Sınav, bir baskı unsuru mudur yoksa hayatın bir gerçeği midir?
Ben, “hayatın bir gerçeği” olduğunu savunanlardanım. “Sınav sistemlerini tartışmamalıyız.” da demiyorum elbette. Tartışmalıyız ancak sınav olmadan seviyeleri ve farklılıkları anlamayacağımızı bilerek.
İkinci cümleyi, “ortaöğretimde okuyan çocuklarımızın yüzde 90’ının, ortaokul eğitimleri boyunca, eşik kabul edilen seviyeyi bile geçecek bilgi ve birikime sahip olamayacağının peşinen kabul edildiği” şeklinde anlıyorum. Böyle anlıyorum çünkü “Ortaokul öğrencilerinin yüzde 90’ının üzerinden sınav baskısı kalkmış olacak.” demek, daha ortaokula yeni başlayan çocuklarımızın yüzde 90’ının, “Girsem bile nasıl olsa kazanamam!” düşüncesiyle LKS’ye yönelik hazırlık yapmayacağını ilk günden, peşinen kabul etmek demek.
LKS, seçilmemiş okulların başarı seviyesini yükseltir mi?
Bakan Yılmaz’a göre de bana göre de yükseltir ancak sebebi konusunda aramızda belirgin bir fark var:
Yılmaz, seviyesi yüksek öğrencilerle seviyesi düşük öğrencilerin karma olarak bir arada eğitim görmesinin, seviyesi düşük öğrencileri teşvik edeceğini dolayısıyla okulların başarı seviyesinin yükseleceğini söylüyor. Ben ise örneğin not ortalaması 40 olan bir grubun yanına, not ortalaması 60-70 olan bir grubun konulması sebebiyle doğal olarak ortalamanın yükseleceğini, bu birlikteliğin ortalaması 40 olanların seviyesini 50-60’a yükseltmeyeceğini söylüyorum. Daha da ileri giderek, seviyesi 40 olan grubun, ders ortamının bozulması ve/veya öğretmenin seviye grupları arasında tercih yapmaya zorlanacağı sebepleriyle 60-70 olan grubu aşağı çekeceğini iddia ediyorum.
İddianım tersini söyleyecek öğretmen yoktur sanıyorum. Bu kadar iddialı söylüyorum.
Öyleyse önce bu gerçeği kabul etmek, sonra çözümlerini düşünmek zorundayız. Başarı seviyesi düşük öğrenci sayısının niçin bu kadar yüksek oranlara ulaştığı sorgulanmadan, “Koyalım bir araya, kaynaşsınlar.” anlayışı ile hareket etmek, çok önemli bir sorunumuzu çok hafife almaktır.
Bakan Yılmaz’ın verdiği “Konya’daki görme engelli Fulya Akkaya’nın, engelli olmayan öğrencilerle bir arada eğitim gördüğü halde üniversite sınavında birinci olduğu” örneği, tartıştığımız konunun örneği olamaz.
Ayrıca, Yılmaz’ın söylediklerinden, “Görme engelli çocuklarımıza özel eğitim vermeyelim, onları da klasik okullarımıza kaydedelim.” anlamı çıkar ki umarım böyle bir yola girmezler.
Fen liselerinin bir kısmı kapatılacak mı?
Açıklamaların garip bulduğum örneklerinden bir tanesi de fen liseleri ile ilgili olanı:
80 yılda 58 fen lisesi açılmış ve bu liselerde 12 bin öğrenci eğitim görüyormuş. 2002 yılından itibaren fen liselerinin sayısı 302’ye, öğrenci sayısı ise 120 binin üzerine çıkarılmış.
LKS sonucunda Millî Eğitim Bakanlığının seçeceği 600 okula müracaat edilebileceğine göre ya bunun 302 tanesi fen lisesi olacak ya da bazıları kapatılacak.
Kapatılmaları durumunda, Bakan Yılmaz”ın övünmesi tuhaf bir çelişki oluşturacak, kapatılmamaları durumunda ise sınav dışında bırakılsalar bile talep fazla olacağından yine sınav yapılması gerekecek.
LKS ile tercih edilecek 600 okul hangi kıstaslara göre seçilecek?
Aslında sorunun cevabını merak etmiyorum ama bu işin altından nasıl kalkacaklarını çok merak ediyorum.
Ülkemizde genel lise, açık lise, fen lisesi, Anadolu lisesi, sosyal bilimler lisesi ve meslek lisesi adı altında farklı türlerde faaliyet gösteren okullar var. Ayrıca meslek liseleri de kendi içlerinde farklı branşlara sahip.
Bunca farklı türdeki okul içinden hangilerinden kaç tanesi 600’ün içine dâhil olacak? Bu durumda 600 sayısı çok az değil mi? Okullar hangi illerden seçilecek?
Sistem dışında kalan okullar içinde talebin yüksek olduğu okullar olursa -ki olacak- bunlar hangi sistemle öğrenci kaydedecek?
Son sorunun bir benzeri Bakan Yılmaz’a sorulduğunda şöyle cevapladı:
“Diyelim ki bir okulda, taşınmayla da beraber 100 kişiyi buldu. Orada da okul başarı puanını esas alacağız çünkü bunun hem okuldaki dersin önemini hem okuldaki öğretmenin değerini artıracağını düşünüyoruz. Okul başarı puanı esas alınarak okula yerleştirme yapılacak.”
Buyurun size yeni bir sorun:
“Okul başarı puanı.” dediğiniz anda öğretmen ile veli ve öğrenci karşı karşıya gelir. Hiç hoş olmayan tartışmalar olur. İş kavgaya kadar varır. Öğretmenler hak etmedikleri türlü ithamlarla karşı karşıya kalır, zan altında bırakılır.
Ayrıca “Okul başarı puanı.” dediğiniz de birçok sınavın sonucu değil mi?
Diğer yandan, “Madem okul başarı puanı ile kayıt hem okuldaki dersin önemini hem okuldaki öğretmenin değerini arttıracak, o zaman sınavı tamamen kaldırın. Seçeceğiniz 600 okula okul başarı puanı ile öğrenci alın.”
(Bu önerimi dikkate almayın, sadece Bakan Yılmaz’ın açıklamaları arasındaki çelişkiyi anlatmaya çalışıyorum.)
Şu önerimin ise Sayın Bakan’ın “Önerilere açığız.” sözüne güvenerek yetkililerce dikkate alınmasını rica ediyorum:
Seçeceğiniz okulların yatılı bölümleri olsun.
⁽¹⁾Eğitim: Çocukların ve gençlerin toplum yaşayışında yerlerini almaları için gerekli bilgi, beceri ve anlayışları elde etmelerine, kişiliklerini geliştirmelerine okul içinde veya dışında, doğrudan veya dolaylı yardım etme.” Anlam olarak öğretimi de kapsadığı için makalede “eğitim öğretim” yerine “eğitim” kelimesini kullanmayı tercih ettim.
⁽²⁾Ankara Özel Yükseliş Koleji ve İstanbul Özel Tercüman Koleji
⁽³Araban Endüstri Meslek Lisesi ve Araban Lisesi