Ülke genelinde yaygın marketlerin 10 bin mağazasında “Allah’ın izniyle (!)” ve Et ve Süt Kurumu (ESK) eliyle ucuz et satılacağı müjdesinden (!) sonra son bir ayın en abartılı gıda haberi şuydu:
“Sebze ve meyvede standart kap uygulamasına geçilecek, ürünler ambalajlanacak, ambalajlı olarak taşınacak ve satılacak, taşınırken soğuk zincir korunacak ve perakende satış yerlerinde soğutuculu reyonlarda satışa sunulacak. Böylelikle kayıplar önlenecek ve enflasyon düşürülecek.”
Ürettiğimizin ne kadarını kaybediyoruz?
Yukarıdaki haberin dayanağı, 03 Ekim 2017 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan Sebze ve Meyvelerin Toptan ve Perakende Ticaretinde Uyulması Gereken Standart Uygulamalara İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ.
Tebliğ’in dayanağı ise sebze ve meyvelerin, üreticiden tüketiciye ulaşıncaya kadar, kimine göre yüzde 20, kimine göre yüzde 25 kimine göre ise yüzde 30 kayba uğruyor olması. Yüzde 40’ı hatta yüzde 50’si diyenler bile var.
Bu durumda da ürettiğimiz yıllık 49 milyon ton meyve ve sebzenin -yuvarlak hesap- kimine göre 10 milyon ton, kimine göre 12,5 milyon ton, kimine göre 15 milyon tonunu; mutfaktaki kayıplarla birlikte kimine göre 20 milyon ton, kimine göre 25 milyon tonunu (yarısını) kaybediyoruz. Mutfağı dâhil etmeden 20-25 tonu telaffuz edenlerin sayısı da az değil.
E bir de bunun mali karşılığı var tabii: 15, 20, 25 ve 30 milyar TL.
Bunları söyleyenler öyle sizin benim gibi sıradan (!) vatandaşlar değil, kocaman kocaman adamlar: İçlerinde bakanlar da var, dev zincir mağazaların üst düzey yöneticileri de var, gıda ve ambalaj sektörünü temsil eden sivil toplum kuruluşlarının yöneticileri de…
Gördüğünüz gibi memleketimizi yöneten, yönlendiren ve hayatımıza doğrudan etki eden bu zatlar son derece bilimsel (!) açıklamalar yapmışlar. Verdikleri istatistiksel rakamlar o kadar tutarlı ki eminim TÜİK uzmanları hasetlerinden çatlıyorlardır (!).
Tebliğ’in nihai hedefi ne?
Tebliğ’le ulaşılmak istenen iki hedef var:
Taşıma, saklama ve satış sırasında meydana gelen kayıpları önlemek, bu yolla sebze ve meyve fiyatlarının düşmesini sağlayarak enflasyonu aşağıya çekmek.
Bu hedeflere ulaşılabilir mi?
Bana göre ulaşılamaz.
Niçin böyle düşünüyorum?
İstatistiksel veriler üzerinden değerlendirme
Öncelikle konuya veriler bakımından gayriciddi yaklaşılmış. Kayıp miktarları ve parasal karşılığı olarak verilen rakamlar arasında uçurum var. İstatistiksel veriler, doğru olmaları şartıyla bir anlam ifade eder. Yanlış veriler üzerinden doğru tedbirler alınamaz. Alınmaya kalkılırsa eski sistemi aratacak zorluklarla karşı karşıya kalınır (Bu konudaki ikazımı fırsat buldukça bazen de fırsat yaratarak tekrar ediyorum ve edeceğim.).
Diğer yandan ton, yüzde veya para olarak ifade edilen kayıp rakamları, toplam sebze ve meyve üretim miktarları esas alınarak hesaplanmış. Karpuzdaki taşıma ve bekletme kaybı ne kadarsa şeftalideki de o kadarmış gibi anlaşılıyor. Diğer onlarca ürün için de böyle. Bu sebeple konu, ürün bazında ele alınmalıydı. Dolayısıyla söylenen rakamlar doğru olmaktan uzak.
Ayrıca ne kadar tedbir alırsanız alın mutlaka kayıplar olacaktır. Kayıp verileri açıklanırken önlenmesi mümkün olmayan (kabul edilebilir) kayıp oranlarının açıklanan verilerden düşülmesi gerekir ki önlenmesi mümkün olmayan kaybın peşine düşülüp, gerçekçi olmayan (yanlış)hesaplamalar yapılıp, yanlış kararlar alınmasın.
Açıklanan kayıp verilerinden düşülmesi veya kayba dâhil edilmemesi gereken başka veriler de var. Bu konudaki örnekleri aşağıdaki bölümlerde vereceğim.
Üretici, toptancı ve perakendeci üzerinden değerlendirme
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı başta olmak üzere ilgili kurumların Tebliğ üzerinden muhatap aldıkları üç kesim var:
Üretici, toptancı, perakendeci.
Üreticinin yükümlülükleri
Üretici, hasattan sonra ürününü “ön soğutmaya” tabi tutmak zorunda. Ön soğutma, Tebliğ’in 4. maddesinin g bendinde “Hasat edilen malın, soğuk depoya veya frigorifik (soğutucu)) araçlara konulmadan önce, bahçe ve güneş sıcaklığından kaynaklanan ısısının ürünün yapısına zarar vermeyecek şekilde hızlı bir şekilde düşürülerek depolama sıcaklığına kadar soğutulması.” şeklinde tanımlanmış.
Ön soğutma yapabilmek öyle kolay iş değil… Uygun tesise ve ekipmana ihtiyaç var. Tesis ve ekipman maliyetinin dışında, her hasattan sonra, işlem masrafını da hesaba katmak gerekiyor.
Ön soğutma, ürünün raf ömrünün uzaması ve besin değerlerinin daha uzun süre korunması için yapılması istenen bir işlem. Ben üretici olsam bu sebeplerle ön soğutma tesisine ve işlemine para harcar mıyım? Harcamam. Niçin? Çünkü kimse, ön soğutma yaptığı için üreticiye fazladan para ödemez.
Ön soğutma, araştırdığım kadarıyla gelişmiş ülkelerde bile yaygın değil. Hâl böyleyken küçük üreticinin çoğunlukta olduğu ülkemizde ön soğutma yapılmasını sağlayabilmek neredeyse imkansız.
Dolayısıyla ön soğutma yoluyla önleneceği düşünülen kayıp miktarı kazanç hanesine yazılmamalı.
Ek olarak, ürününü toptancı haline veya perakende satış noktalarına kendisi teslim edecek üreticiler, 5. maddedeki “ambalajlama standartları” ile 6. maddedeki “taşıma standartlarına” uymak zorunda olmakla birlikte, Tebliğ’le verilmiş istisnai haklara da sahipler. Üreticilerin, ürettikleri malları perakende olarak doğrudan tüketicilere satmaları durumunda ambalajlama standartlarına uymaları şart değil (Madde 5, fıkra 8).
Dolayısıyla kayıp miktarının azaltılması anlamında buradan da kazanç elde etmek mümkün görünmüyor.
Toptancı ve perakendecinin yükümlülükleri
“Toptancı” tanımının içine toptancı hallerinde faaliyet gösteren işletmeler ile hem toptan hem de perakende satış yapabilen alışveriş merkezleri, büyük mağazalar ve zincir mağazalar giriyor. Bunlar, aldıkları malları soğuk zincir kırılmadan taşımak, depolamak ve satmak zorundalar ancak üretim yerindeki toptancı hallerine, tasnifleme ve ambalajlama tesislerine gönderilecek malların soğutma özelliği olmayan araçlarla taşınmasına izin verilmiş (İstisna, Madde 6, fıkra 3).
“Perakendeci” tanımının içine malları toptan temin ederek doğrudan tüketicilere perakende olarak satan kişiler giriyor. Esnaf ve sanatkârlar odalarına kayıtlı perakendeciler (alışveriş merkezi, büyük mağaza ve zincir mağaza tanımına girmeyen perakendeci küçük bakkal ve marketler, manavlar ve pazar esnafı) için ise perakende olarak satışa sunacakları malları ister üreticiden alsınlar isterlerse toptancı hallerinden, soğuk zincir ile taşıma zorunluluğu yok (İstisna, Madde 6, fıkra 7). Malları, satış sürecinde soğutucu reyonlarda ve ambalajlarıyla muhafaza etmeleri de gerekmiyor (Madde 8, Perakende satış noktaları standartları).
Dolayısıyla kayıp miktarının azaltılması anlamında buradan kazanç elde etmek de mümkün görünmüyor.
Ambalajlama standartları üzerinden değerlendirme
Tebliğ’in en belirgin amir hükmü ambalajlama ile ilgili.
Her ne kadar Tebliğ’de “Mal” ifadesi ile 28.10.2016 tarihli ve 29871 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Toptancı Halinde ve Hale Bildirilerek İşlem Görecek Mallar Hakkında Tebliğ ekindeki listede yer alan sebze ve meyveler kastediliyorsa da liste uzun. Kısaca, marketlerden, manavlardan, pazarlardan aldığınız hemen hemen bütün sebze ve meyveler bundan böyle özelliklerine uygun şekilde ambalajlanacak.
Ambalajlama standartları maddesinde (5. Madde) kayıplar bakımından dikkatinizi çekmek istediğim 2 bent var. Bunlar 7. fıkranın a ve b bentleri:
“Balkabağı, beyaz lahana, karpuz ve kavunlara yönelik ambalajlar; kasa, kutu veya sepet şeklinde olup, (80×120) cm veya (100×120) cm boyutlarındaki paletlere uygun ölçülerde olur.”
“Patates, soğan (kuru) ve tatlı patateslere yönelik ambalajlar; file, jüt çuval, torba, kasa veya kutu şeklinde olup en çok 50 Kg ağırlığında olur.”
Balkabağı, beyaz lahana, karpuz ve kavun Tebliğ’den önce nasıl taşınıyordu?
Ağırlıklı olarak kamyon kasalarında dökme olarak taşınıyordu.
Bu ürünler dökme olarak taşındığında nasıl bir kayba uğruyordu da kasa, kutu veya sepet içinde taşınınca kayıp sona erecek? Örneğin eziliyor muydu, kırılıyor muydu, patlıyor muydu, çatlıyor muydu? Bana göre hiçbiri olmuyordu.
Dolayısıyla balkabağı, beyaz lahana, karpuz ve kavun; kasaya, kutuya veya sepete konularak taşındığında kayıptan elde edilebilecek hiçbir kazanç olmayacak. Tersine, adı geçen ambalajlar, sefer başına daha az mal taşınmasına, bu da maliyetlerin ve perakende fiyatların artmasına sebep olacak.
Diğer ürünler içinde Tebliğ’den önce ambalajlanmadan taşınmayanlar var mıydı? Örneğin şeftali, domates, elma, armut, üzüm vs. kasa ambalajlarla taşınmıyor muydu? Ambalajlarda taşınıyordu çünkü bu ürünler, taşınma esnasındaki sarsıntının sebep olduğu sürtünme yoluyla zarar görecek ürünler.
Patates, kuru soğan ve tatlı patatesler nasıl taşınıyordu? Onlar da tam olarak Tebliğ’de belirtilen ambalajlarla taşınıyordu.
Evet, bütün bu ürünler pazarlarda ve marketlerde dökme olarak da satılabiliyor ancak satış yerine kadar kasa şeklinde ambalajlarla getirildikten sonra, sadece satış esnasında ve dar alanlarda, görselliğinden yararlanılmak ve müşteri çekmek için bu şekilde pazarlanıyor. Dökme olarak pazarlanmalarının kayba sebep olduğunu düşünmüyorum.
Dolayısıyla burada oluştuğu düşünülen kayıplardan bir kazanç elde etmek de mümkün değil.
Taşıma standartları üzerinden değerlendirme
Konuların iç içe olması sebebiyle taşıma standartlarına yukarıdaki farklı başlıklar altında da temas ettiğim için bu bölümde 6 fıkrayı dikkatlerinize sunacağım.
“Taşıma standartları” başlığı altındaki 6. maddenin 4. ve 5. fıkralarında şöyle denilmiş:
“Farklı malların aynı araçlarda taşınması esnasında malların birbirlerine zarar vermelerini engelleyecek önlemlerin alınması gereklidir.”
“Birbirlerine zarar verebilecek mallar aynı araçta taşınmaz.”
Şöyle sorarak devam edeyim:
Siz bir üretici, tüccar, sanayici veya perakendeci olsaydınız, birbirlerine zarar verebilecek malları, önlem almadan aynı araçta taşır mıydınız? Hatta, birer tüketici olarak, marketten veya pazardan aldığınız birbirine zarar verecek malları aynı poşete, fileye koyuyor musunuz? Bu soruların cevabı kesin olarak “hayır”dır.
Yani zaten var olan bir uygulamayı yokmuş gibi Tebliğ’e yazarak (Yazılmasında sakınca yok.) azaltılması umulan kayıp miktarından kazanç elde etmek de mümkün değil.
Ayrıca 6. fıkrada denilmiş ki:
“Balkabağı, beyaz lahana, karpuz, kavun, patates, soğan (kuru) ve tatlı patateslerin taşınmasında bu madde hükümleri uygulanmayabilir.”
Hangi hükümleri? 1 ve 2. fıkra hükümleri:
“Malların üretim yerindeki toptancı hallerinden veya tasnifleme ve ambalajlama tesisinden tüketim yerlerine taşınmasında soğuk zincirin korunması esastır.”
“Mallar ön soğutmaya tabi tutulduktan sonra palet kullanımına uygun frigorifik araçlarla taşınır.”
Şimdi soğuk zincirle taşınma kapsamı dışında bırakılan ürünlere tekrar bakalım:
Balkabağı, beyaz lahana, karpuz, kavun, patates, kuru soğan ve tatlı patates. Yani ağır ürünler. Kayıplar önce ton olarak ifade edildiği, sonra da buna bağlı olarak yüzde ve parasal değerden söz edildiği için bu ürünler hesaplamada daha büyük bir anlam ifade ediyor.
Bir taraftan soğuk zincirle taşıma şartı getirilerek, buradan, milyarlarca TL’lik kaybın önlenmesi sonucu elde edilecek kazanç umuluyor, diğer taraftan toplam kayıp içinde ton, oran ve para olarak en fazla ağırlığa sahip ürünler soğuk zincirle taşıma şartı dışında tutuluyor.
Bunlara 3. fıkradaki istisnayı da ekleyelim:
“Malların üretim yerinden sınai işletmeye, üretim yerindeki toptancı haline veya tasnifleme ve ambalajlama tesisine taşınmasında ikinci fıkra kapsamına girmeyen kapalı ya da tenteli taşıma araçları kullanılabilir.”
Dolayısıyla bu maddelerle azaltılması umulan kayıp miktarından da kazanç beklenmemeli.
Sonuç
- Yazdıklarımdan Tebliğ’in özüne karşı olduğum anlamı çıkmasın.
- Tebliğ’e dayanak yapılan veriler gerçekçi değil. İfade edilen rakamlar arasındaki anormal farklılıklar, kayıp sorununa gayriciddi yaklaşıldığının göstergesi. Dolayısıyla Tebliğ ile -ifade edilen miktarda- kayıpların önlenmesi ve gıda enflasyonunun aşağı çekilmesi hedeflerine ulaşmak mümkün değil.
- Tebliğ’le getirilen mecburiyetlerin önemli bir kısmının Tebliğ’den önce de zaten uygulanıyor olması sebebiyle azaltılması umulan kayıp miktarı hedefine ulaşmak mümkün değil.
- Tebliğ’le getirilen mecburiyetlerin etkisi, yine Tebliğ’le getirilen istisnalarla azaltılmış. İstisnaları gerçekçi bulmakla birlikte, kayıp verileri istisnalar dikkate alınmadan ilan edildiği için Tebliğ ile ulaşılmak istenen hedefe ulaşılamayacaktır.
- Ambalaj ve soğuk zincir mecburiyetinin bütün ürünleri kapsaması maliyetlerin, dolayısıyla tüketici fiyatlarının ve enflasyonun artmasına sebep olacaktır. Bu durum, Tebliğ’in enflasyonun aşağı çekilmesi hedefiyle bağdaşmıyor.
- Tarladan sofraya soğuk zincir uygulamasının, altyapı yetersizliği ve yatırım maliyetlerinin yüksekliği sebebiyle kısa sürede yaygınlaştırılamayacağını öngörüyorum.
- Sebze ve meyvenin ambalaj içinde satılmasını desteklemiyorum. Ambalaj sebebiyle içi görülemediğinden sıkça bozuk sebze ve meyvenin satıldığına şahit oluyorum ve tüketicinin bu yolla aldatıldığını düşünüyorum. Gözümün gördüğünü almayı tercih ederim.