Kuş Gribi, Domuz Gribi ve Zika benzeri dünyayı sarsan yeni virüslere karşı etkin olarak kullanılması mümkün olan “Oda sıcaklığında 30 gün muhafaza edilen aşı taşıyıcı protein mikrokürecik teknolojisi’’ için ABD ve Japonya’dan patent alan Boğaziçi Üniversitesi Yaşam Bilimleri Araştırma Merkezi ve Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Nesrin Özören, Türkiye’nin aşı teknolojisinde öncü olabileceğini söyledi.
Boğaziçi Üniversitesi Yaşam Bilimleri Araştırma Merkezi ve Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Nesrin Özören’e, 2014 yılında ulusal patent aldıkları ‘’oda sıcaklığında 30 gün muhafaza edilen aşı taşıyıcı protein mikrokürecik teknolojisi’’ için ABD ve Japonya da patent verdi. 2009 yılından bu yana Boğaziçi Üniversitesi’nde sürdürülmekte olan proje kapsamında geliştirilen “ASC zerrecik/mikrokürecik aşı taşıyıcı” teknolojisiyle soğuk zincir standartlarından bağımsız olarak dünyanın her yerine aşı gönderilebilecek.
Boğaziçi Üniversitesi’nde geliştirilen sistemin dünyada henüz mevcut olmadığının altını çizen Özören şu bilgileri verdi; “Günümüzde aşı teknolojisinde kullanılan lipozom veya nano-parçacık odaklı farklı taşıyıcı sistemler var ancak bizim geliştirdiğimiz mikro kürecik sistemi yepyeni bir teknoloji. Bu sistem, ASC proteininin meydana getirdiği iplik yapılarının bir biri üzerinde katlanarak yumak gibi tanımlanabilecek sağlam bir yapının oluşmasından kaynaklanmaktadır”.
Türkiye aşı teknolojisinde öncü olabilir
Türkiye’nin kendi aşısını üretmenin önemini kavradığını ve bu yönde yatırımlara başlandığını belirten Prof. Özören aşı teknolojisini geliştirecek adımlarda Türkiye’nin öncü olabileceğini belirtti.
Boğaziçi Üniversitesi’nde geliştirilen yeni aşı taşıma protein mikrokürecik teknolojisinde bundan sonraki kritik adımların Faz I ve Faz II klinik çalışmaları olacağını belirten Özören, “Hayvan deneylerinde ASC zerreciklerinin verimli çalışan bir taşıma sistemi olduğunu kanıtladık, bundan sonra bu adımı ilerletecek yatırımlara ihtiyaç var. Bu sayede Türkiye’de yerli, yenilikçi ve özgün, başka şirketlerin/ülkelerin basma kalıp kopyası olmayan ve telif hakkının tamamen bizde olduğu aşı üretimi mümkün olacak, bu da bizim adımıza çok sevindirici. Bilim dünyasında bir sistem yenilenmesi gerçekleştirilebilir’’ dedi.
Yeni teknolojide aşı oda sıcaklığında muhafaza edilebiliyor
Günümüzde kullanılan yeni nesil aşılarda mikroorganizmaların sadece en çok bağışıklık yanıtı veren parçaları dâhil ediliyor, bu yapıları içeren aşıların ise 2-8 0C derecede ve sabit koşullarda saklanmaları gerekiyor. Özören, geliştirilen yeni aşı taşıyıcı sistemi şöyle anlattı: “2009’dan bu yana yaptığımız çalışmalar sonucu yeni bir protein mikrokürecik taşıyıcı bulduk. ASC zerreciklerinin üzerine istediğimiz bir hastalığın etkin antijenini (mesela grip virüsü ajanı-H5, kuduz mikrobu parçası ya da herhangi başka bir zararlı organizma parçası) yükleyip hayvan ve/veya insanlara zerk edip bağışıklama elde edebiliriz. Yeni aşı teknolojisi olarak geliştirdiğimiz bu yöntem ile henüz aşıları bulunmayan ve/veya aşı etkinliği az olan hastalıklara karşı da yeni aşıların üretimini kolaylaştırabiliriz. Buluşumuz olan ASC zerrecik taşıyıcısı; üzerine yüklenen antijenler/uyaranları 30 gün boyunca oda sıcaklığında ya da donma/çözülme döngülerine dirençli bir şekilde koruyor. Bu teknoloji ile geliştirilecek tüm aşılar; bugün ihtiyaç duyulan sabit koşullar yerine normal ısı koşullarında dünyanın her yerine gönderilebilecek”.
Dünyada ilk kez ASC zerrecikleri üzerinde başka moleküllerin (antijenlerin) taşınabileceği ve bunların makrofaj hücreleri tarafından sindirilebileceğini bulup, bu sayede aşı teknolojisi geliştirdiklerini ifade eden Prof. Özören, dışarıdan bir virüs ya da mikroorganizmanın hücre içine ya da vücut içine geldiğinde tetiklenen bu mekanizmanın enfeksiyon bölgesindeki mikroorganizmanın yok edilmesinde etkili olduğunu belirtti. Prof. Nesrin Özören, “Özellikle ASC zerrecikleri üzerinde yaptığımız deneylerde bu protein bileşiğinin, vücut içerisinde çok iyi bir antijen/aşı taşıyıcı olabileceğini gördük. ASC zerreciklerinin üzerine veya içine bağışıklık sistemini tetikleyecek, antijen dediğimiz uyaranları ekleyebiliyoruz, böylece aşı teknolojisinin hedeflediği bağışıklık sisteminin uyarılmasını kolaylaştırıyoruz” dedi.