26-30 Nisan tarihleri arasında Belek/ Antalya’da düzenlenen 4. Uluslararası Beyaz Et Kongresi, yoğun bir katılımla devam ediyor. Beyaz Et Sanayicileri ve Damızlıkçıları Birliği Derneği (BESD-BİR) tarafından düzenlenen kongrenin, 33 ülkeden bilim insanları ve uzmanların 70 sözlü bildiri ve bunun yanında pek çok araştırıcının çalışmalarını sunduğu poster bildiriler ile beyaz et sektöründe bilim ve teknolojinin paylaşılması adına önemli bir katkı sağladığını düşünüyorum.
Kongrede özellikle vurgulanan önemli hususlardan birisi de tavuk etinde hormon veya antibiyotik kullanılıp kullanılmadığına yönelikti. Bilgi kirliliğine neden olan ve son yılların en önemli gündemi haline gelen hormon ve antibiyotik kullanımı konusunda BESD-BİR Başkanı Dr. Sait Koca’nın yaptığı açıklamaya göre, dünyada ticari kullanım amaçlı hormon üretimi bulunmuyor. BESD-BİR Başkanı, antibiyotikli yem üretiminin azaldığını, ülkemizde zaten yasak olduğunu ve ABD ile Brezilya’da serbest olmasına rağmen onların da antibiyotik kullanımını azaltmaya doğru gittiğini de vurguladı.
Ben de kongreye sözlü bildiri ile katıldım. Sözlü bildiride yer alan çalışmamda; 264 tüketici üzerinde yaptığım bir anketin sonuçlarını (Tablo-1) katılımcılarla paylaştım. Anket sonuçlarına göre, kanatlı çiğ tavuk etinin satın alınmasında katılımcıların yaklaşık yüzde 84’ünün üretici firma markasına göre tercih yaptığı ortaya çıktı. Tüketicilerin yüzde 40’ının doğal/organik/iyi tarım uygulamaları gibi ifadeleri önemli bulduğu, yüzde 52’sinin kalite belgesini önemsiz bulduğu görüldü. Diğer hususlar kısmında, genellikle iğne ile tavukların büyütüldüğüne inanıldığı ve bu yüzden tavuk tüketimini tercih etmedikleri belirlendi.
Genel değerlendirmede, anket sonuçları, tüketicinin beyaz et satın alma ve tüketim tercihlerinde kafa karışıklığı yaşadığına işaret ettiğini söyleyebilirim. Biraz da bu nedenle, bu tür kongre ve benzer organizasyonların, sektör temsilcileri, denetleyen kurum ve kuruluşların katılımı sayesinde ortaya çıkacak olan bildirgelerin tüketicilere ulaştırılarak, sektör dışında bazı kişilerin medyada yaratmış olduğu bilgi kirliliğinin önüne geçilmesinde çok önemli bir rol oynayacağı kanaatindeyim. Bilimsel doğruları ne kadar çok ulaştırabilirsek, tüketicinin kafasında oluşan “Tavuk eti yenmeli mi yenmemeli mi?” sorusuna da o derece açık yanıtlar bulmuş oluruz.