TÜİK, tarım üretiminde 2015-2016 dönemi yeterlilik oranlarını açıkladı. Diğer söyleyişle “yurt içi üretimin yurt içi talebi karşılama oranları”nı. Açıklanan verilerin teknik adı “Bitkisel Ürün Denge Verileri”.
Bildiğiniz gibi, her yıl, veriler açıklandığında, önceki yılların verileriyle yenilerini miktar üzerinden karşılaştırıyorum. Bu defa, gıda fiyatlarının önlenemeyen yükselişini de dikkate alarak, üretim miktarının fiyatlara etkisini sorgulayacağım.
Sorgulamamı, doğrudan tükettiğimiz olmazsa olmaz ürünler ve hayvan beslenmesinde kullanılan ürünler üzerinden yapacağım.
Tahıl ürünlerinde yeterlilik
Toplam “tahıl” üretiminde, yurt içi üretimin, yurt içi tüketimi karşılama oranı yüzde 110,2.
Toplam tahıl üretiminde en büyük paya sahip buğdayda yeterlilik oranı yüzde 113,6, pirinçte ise 69,9.
Yem sanayisinin en önemli girdilerinden arpada yeterlilik oranı yüzde 106,5, mısırda 105, çavdarda 102,8.
Sebzelerde yeterlilik
Toplam “sebze” üretiminde, yurt içi üretimin, yurt içi tüketimi karşılama oranı yüzde 106,8.
Havuçta yeterlilik oranı yüzde 115,3, kuru soğanda 102,1, domateste 110,8, biberde 109,2, sakız kabakta 110,1, patateste yüzde 100,8.
Taze bezelyede yeterlilik oranı yüzde 102,2, taze baklada 101,2, taze fasulyede 100,3.
Toplam sebze arzının büyük kısmı yurt içinde tüketilirken, yüzde 6,6’lık bölümü ihraç ediliyor.
Hani sık sık, “Bu yıl ihracat yüksek, fiyatlar o yüzden pahalı.” gibi laflar duyarız ya, işte “Yüksek!” dedikleri kısım bu kadar, sadece yüzde 6,6. Geriye kalan miktar ise yüzde 100,2 ve hâlâ ihtiyaçtan fazla.
Kuru baklagillerde yeterlilik
Toplam “kuru baklagil” üretiminde, yurt içi üretimin, yurt içi tüketimi karşılama oranı yüzde 86,7.
Kuru fasulyede yeterlilik oranı yüzde 82,6, kırmızı mercimekte 81,6, yeşil mercimekte 43,1, nohutta 98,1,
Yağ bitkilerinde yeterlilik
Ayçiçeğinde yeterlilik oranı yüzde 78,9, kolzada 26,9, pamukta (çiğit) 101,8, soyada 6,9.
Fiyatlar neden pahalı
Ülkemizde, gıda fiyatlarının, özellikle son üç yıldır, resmî verilerin ötesinde pahalı ve aile bütçesi içindeki harcama payının, açıklandığından yüksek olduğunu her zaman söylüyorum. Bu iddialarımın doğruluğu, temel gıda ürünleri ayrı bir sepet olarak değerlendirildiğinde ve belli gelir seviyesine sahip aileler ayrı ayrı sınıflandırıldığında rahatlıkla görülecektir.
Resmî veriler üzerinden değerlendirme yapıldığında bile, bütün yetkililer ile ekonomistler de gıda fiyatlarının yüksek olduğunu hatta genel enflasyonun yüksek çıkmasından sorumlu olduğunu söylüyorlar zaten.
Oysa yukarıdaki yeterlilik oranlarına baktığımızda, birçok gıda ürününün üretiminde, kendi kendine yeten bir ülke olduğumuz sonucuna varıyoruz.
Peki, nasıl oluyor da kendi kendine yeten bir ülkede, gıda fiyatları bu derece pahalı olabiliyor?
Örneğin ihtiyacımızdan fazla ürettiğimiz halde, “un ve unlu mamuller” fiyatları niçin sürekli artıyor? Domates ve patates, neden “altın” kadar değerli?
Hayvancılığın en önemli girdisi olan yem bitkilerini ihtiyacımızdan fazla üretiyor olmamıza rağmen, et fiyatlarındaki artışı niçin durduramıyoruz?
Üretici birliklerinin doğrudan satış mağazalarında fiyatlar, aracısız satış olmasına rağmen, neden diğer perakende satış yerlerinden daha/hissedilir derecede ucuz değil?
Yurt içi üretimi, yurt içi tüketimi karşılamayan ürünleri ise mecburen ithal ediyoruz. Bu gıda ürünleri, yurt içinde ürettiklerimizden önemli oranda ucuz. Son bir yıl içinde gerçekleşen döviz fiyatlarındaki yüksek artışa rağmen böyle. Dünyada gıda fiyatları en düşük seviyedeyken bile bizde neden en yüksek seviyede? Aradaki fark kimlerin cebine giriyor?
Soruları doğrudan yetkililerimize yönelttiğimizde duyacağımız ilk söz “spekülatörler (vurguncular)” oluyor. “Vurguncular” tanımlamasının içinde “aracılar” olarak adlandırılan, “kabzımallar” ve “marketler” de var. Bunların “yok edileceklerine, ezileceklerine” dair sert tehditlere rağmen değişen bir şey yok.
Niçin; Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO), Et ve Süt Kurumu (ESK) gibi kurumlar ve hâlihazırdaki üretici birlikleri harekete geçirilerek piyasalara müdahale edilmiyor? Bu yolla, tüketiciye, satışta indirimli fiyat uygulandığında, üretici olumsuz etkilenmeden sorun çözülebilir. Bu kurumların varlık sebepleri de budur zaten.
ESK’nın son et kampanyasını, sorumun cevabı olarak kabul etmiyorum. Yetersiz ve yanlış müdahaleler daima daha büyük sorunlara yol açacaktır.
Birilerinin, başka birilerini, her akıllarına estiğinde “vurguncu” olarak tanımlamasından son derece rahatsız olsam da vurguncuların varlığını elbette kabul ediyorum fakat bana öyle geliyor ki asıl vurguncular, bu ülkenin üretimini, yurt dışına bağımlı hale getirenler.