Son zamanlarda adaçayının kullanılışı ve yan etkileri hakkında yanlış bilgilerin yaygınlaştığını ifade eden Fitoterapi Derneği Başkanı Prof. Dr. Ekrem Sezik, en çok bilinen ve içilen bitki çaylarından biri olan adaçayı hakkında önemli bilgiler paylaştı.
Prof. Dr. Ekrem Sezik, şifalı bir bitki olarak nitelendirdiği adaçayının tarihsel gelişimini şöyle özetledi: “Anadolu’da ‘adaçayı’ adı verilen, bilimsel isimleri ve dış görünüşleri birbirinden farklı 30 kadar bitki bulunmaktadır. Bunlardan şehirlerde günlük hayatımıza girmiş olan bilimsel adı ‘Salvia Fruticosa’ olanıdır. Altmışlı yıllarda, sadece Muğla – Marmaris çevresindeki kahvelerde ve halk arasında çay olarak içilirdi. Çalı şeklinde olan bu bitkinin küçük bir dal parçası, çay bardağı içine konur, üzerine sıcak su ilave edilip içilirdi. Hafif sarı renkli ve kendine has kokulu olan bu çay, diğer bölgelerde pek bilinmezdi. Turizmin ve iletişimin artması sonucu, yavaş yavaş büyük şehirlere yayılmaya başladı. Aktarlarda demetler halinde satılmaya başladı ve hâlâ satılıyor. O kadar yayıldı ki, şimdi siyah çaya seçenek olarak içilen bitki çayları arasında önemli bir yere sahip ve poşet çayları da var.”
Adaçayı hakkında dolaşan yanlış bilgilere dikkat!
Son zamanlarda adaçayının kullanılışı ve yan etkileri hakkında internet ve medyanın yanlış bilgilerle dolduğunu belirten Prof. Dr. Ekrem Sezik, bu yanlış bilgilere bilimsel bir açıklık getirmekte yarar gördüğünü ifade ederek sözlerini şöyle sürdürdü:
“Adaçayının kimyasal yapısında az miktarda izoflavon genel adını dediğimiz maddeler var. Bu maddelerin benzerleri soya tohumlarında da bulunuyor ve östrojenik yani kadınlık hormonuna benzer etkiye sahip. Soyadaki bu maddeler saflaştırılıp veya yoğun özütleri halinde bu amaçla kullanılıyor. Bazı araştırıcılar, adaçayında da izoflavonlar var şeklinde düşünerek adaçayı içilirse erkeklerde üreme bozuklukları, kadınlarda düşükler ve benzeri istenmeyen durumlar meydana gelebilir diyorlar!
“Adaçayının kimyasal yapısında az miktarda izoflavon genel adını dediğimiz maddeler var. Bu maddelerin benzerleri soya tohumlarında da bulunuyor ve östrojenik yani kadınlık hormonuna benzer etkiye sahip. Soyadaki bu maddeler saflaştırılıp veya yoğun özütleri halinde bu amaçla kullanılıyor. Bazı araştırıcılar, adaçayında da izoflavonlar var şeklinde düşünerek adaçayı içilirse erkeklerde üreme bozuklukları, kadınlarda düşükler ve benzeri istenmeyen durumlar meydana gelebilir diyorlar! Mümkün değil! Adaçayında bu maddeler çok az. Bu konuda sıçanlarda yapılmış eski de olsa bir çalışma var: Yüksek miktarda 30 gün süre ile adaçayı ekstresi verilen erkek sıçanlarda hiçbir değişiklik olmamış, dişi sıçanlarda ise düşük tehdidi meydana gelmiş. Çalışmada verilen miktarı 60 kiloluk bir insana çevirdiğinizde kişinin günde 120 kupa, rakam yanlış değil, adaçayını 30 gün süre ile içmesi lazım! Bunun mümkün olmadığı gün gibi aşikar. Aklınıza soya yemeyelim mi gibi bir soru da gelebilir. Eğer soya yendiğinde erkek ve kadınlarda üreme bozuklukları olsa idi, devamlı soya yiyen, Çin, Kore ve Japonya’da nüfus azalırdı! Tam tersi artırıyor, çok artmasın diye planlama yapıyorlar. Şunu unutmayalım her bitkisel ürünün etkisi alınan miktara yani doza ve üründe bulunan diğer maddelere bağlıdır. Bilim adamlarının, etkiler hakkında fikir yürütürken bu hususlara dikkat etmeleri lâzım. Etmeyince bu yanlış bilgiler ortalıkta gezmeye başlıyor.”
Akdeniz ülkelerinde “halk ilacı” olarak kullanılıyor
Prof. Dr. Ekrem Sezik adaçayı bitkisinin şifalı etkilerinden şöyle bahsediyor: “Adaçayı bitkisi Yunanistan, Ürdün, Lübnan, İsrail gibi Akdeniz ülkelerinde de yabani olarak yetişiyor ve bu ülkelerde de çay olarak içilmesinin yanında halk ilacı olarak soğuk algınlığı, hâttâ şeker hastalığında kullanılıyor. Halk ilacı olmasından dolayı son yıllarda üzerinde pek çok araştırma yapıldı. Değişik ülkelerde yapılan çok sayıda araştırma sonucu, iltihap giderici, antimikrobiyal, antioksidan etkilerinin olduğu bulundu. Antimikrobiyal etkisinin bulunmasından dolayı, soğuk algınlığı, nezle vb. üst solunum yolu rahatsızlıklarında kullanılması tavsiye edilmekte. Kısacası, keyif için veya siyah çayın yerine bir seçenek olarak içilen adaçayı, artık yararlı etkilere sahip şifalı bir çay olarak değerlendiriliyor.”
Günde 3 kupa antioksidan etki için yeterli
Ekrem Sezik’in adaçayının antioksidan etkisinden yararlanabilmek için verdiği hazırlama yöntemi ise şu şekilde: “Porselen bir kupa içine bir dal veya bir poşet adaçayı konur, sıcak su ilâve edilir, üzeri kapatılır, 5 dakika kadar bekletilip, poşet çıkarılır ve içilir. Fazla tutulursa acı maddeler de suya geçeceği için, hoş olmayan bir lezzet meydana gelir. Günde 3 kupa adaçayı içilmesi yeterli antioksidan alımını sağlayacaktır. Şeker ilâvesi isteğinize bağlı.”
Soğuk algınlığında içilebilir ve gargara yapılabilir
Prof. Dr. Ekrem Sezik adaçayının, çay olarak içilmesinin yanında gargara yapılmasını da tavsiye ediyor: “Çayı, antioksidan etki için kullanılan hazırlama yöntemi ile aynıdır. Hastalık sırasında ve iyileştikten sonra birkaç gün, günde 3-4 kupa içilmesi yeterlidir. Sentetik maddelerden hazırlanan gargaralar yerine adaçayı ile gargara yapılması da boğaz ağrısı olanları rahatlatacaktır. Gargara da çay hazırlar gibi hazırlanır, bekletilir, ılık çay ile gargara yapılır. Günde 5-6 defa gargara yapılmasında yarar var. Her gargaradan sonra 1 saat kadar herhangi bir şey yiyip içilmemeli ki gargara etkili olsun.”
Sonuç olarak, bir antioksidan kaynağı olarak ve üst solunum yolu rahatsızlıklarında adaçayının içilmesini, gerektiğinde adaçayı ile gargara yapılmasını tavsiye eden Prof. Dr. Ekrem Sezik, “Keyif için içtiğiniz adaçayını da içmeye gönül rahatlığı ile devam edebilirsiniz. İnternette ve medyada gezen yanlış bilgilere aldırmayın” diyor.