Tam adı “Gıda ve Tarımsal Ürün Piyasaları İzleme ve Değerlendirme Komitesi”. 09 Aralık 2014 tarih ve 29200 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Genelge ile kuruldu.
Komitenin amacı, kısaca, “gıda fiyatlarının kontrol edilemeyen yükselişine acilen çare bulmak”. Tabii bunu gerçekleştirmek için gerekli çalışmaları yapmak, tedbirleri almak.
Gıda Komitesini daha önce de yazmış, “Gıda Komitesi ne iş yapar?” diye sormuştum. Kuruluş amacını biliyordum elbette ancak kurulalı neredeyse iki sene olmasına rağmen gıda fiyatlarının yükselişine çare bulamamış olması bu soruyu sormama sebep olmuştu.
Diğer yandan, toplantılar sonrasında yapılan kısa açıklamalar dışında nelerin, hangi seviyede ele alındığını hakkında bilgimiz de yoktu.
Bu arada, ekonomi ile ilgili bütün Bakanlar ve kurum başkanları ağız birliği etmişçesine, sürekli, yüksek enflasyona “yüksek gıda fiyatlarının” sebep olduğunu söylüyorlardı. Gıda Komitesi de bu sebeple kurulmuştu zaten.
TÜİK 2016 enflasyon verilerini açıkladığında tuhaf bir durumla karşı karşıya kaldık. Onlar, TÜİK’in açıkladığı harcama gruplarının genel enflasyona etkisi bakımından gıda fiyatlarının esas etkileyici olduğunu söylüyorlardı. Oysa açıklamalarına dayanak yaptıkları TÜİK verileri böyle demiyordu:
2016’da TÜFE yüzde 8,53 artmıştı. Yıllık en yüksek artış yüzde 12,36 ile ulaştırmada, yüzde 11,08 ile çeşitli mal ve hizmetlerde, yüzde 9,73 ile sağlıkta, yüzde 9,47 ile eğitimde gerçekleşmişti. Gıda ve alkolsüz içecekler grubundaki yıllık enflasyon ise yüzde 5,65’ti.
(Benim ölçüme göre gıda enflasyonu toplumun kahir ekseriyetini 5,65’ten çok daha yüksek seviyede etkilemiştir. Birincisi düşük gelirli grupların gıdaya yaptıkları harcama, yüzde olarak orta ve bilhassa yüksek gelirlilerinkinden çok daha yüksektir. İkincisi gıda ürün grupları içindeki -herkesin mutlaka tüketmesi gereken- ekmek, et, süt, yumurta gibi ürünlerdeki fiyat artışı 5.65’ten fazladır. Yazıdaki değerlendirmeler, yetkililerin bakış açıları ve uygulamaları üzerinden kaleme alınmıştır.)
Gıda Komitesi kararları
Basında, 27 Aralık 2014’te yer alan ve Genelge’deki amaçları tekrar eden açıklamayı geçersek, Komitenin ilk kararları, basında, 5 Haziran 2015 tarihinde yer aldı. Açıklama, Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Canikli tarafından yapıldı.
Açıklamayı okuyunca şöyle düşündüm:
Devleti yönetenler, Türkiye’deki gıda üretiminin -aslında- yeterli ve fiyat artışlarının esas sebebinin spekülatif olduğuna gerçekten inanmış. Bir şekilde spekülatörleri cezalandırırlarsa (keşfettikleri silah “ithalat”) sorunun ortadan kalkacağını sanıyorlar.
Her üründe olduğu gibi gıda ürünlerinde de spekülatörlerin fiyatlara etkisi inkar edilemez bir gerçekse de girdi fiyatlarından ürün kayıplarına, yanlış uygulamalardan verimsizliğe kadar birçok esas sebep dururken sadece spekülatörlere odaklanılması, Komitenin başarısız olacağının ilk işaretlerini veriyordu.
İthalatın ise “yerli üreticiyi yok etmek” gibi çok tehlikeli sonuçları olabilirdi çünkü aslında et gibi bazı temel gıdaların üretimi yeterli değildi. Nitekim aradan geçen zamanda üretimin yetersiz olduğu anlaşıldı. Hem pahalıya mal ettiğimiz hem de yeterince üretemediğimiz bir ürünü, “fiyat spekülatörler yüzünden pahalı” düşüncesiyle ithal edip ucuzlatmaya kalktığımızda neler olabileceğini düşünmek bile tedirgin edici.
Sonra, 22 Eylül 2016’da, Ekonomi Koordinasyon Kurulu toplantısı kararlarının duyurulduğu bir açıklamadan Komitenin yapısının değiştirildiğini öğrendik. Niye değiştirildiği, özellikle TÜİK’in Komiteden niçin çıkarıldığı ile ilgili hâlâ tatmin edici bir bilgi yok.
Neyse! Vardır elbet devlet büyüklerimizin bir bildiği!..
Bu açıklamada, tedbirlerden de bahsediliyordu:
- Gıda ürünlerinde arz ve fiyat hareketlerinin yakından izlenmesine ve zamanında tedbir alınmasına imkân tanıyacak kapsamlı bir “erken uyarı sistemi” kurulacaktır.
- Gıdada arz ve fiyat dalgalanmalarını azaltmaya yönelik, sektör dengesini gözeten dış ticaret uygulamaları geliştirilecektir.
- Rekabetçi fiyat oluşumuna ve gıda piyasasında derinliğin sağlanmasına imkân tanıyacak şekilde Hal Yasası’nda düzenlemeler gerçekleştirilecektir.
- Üretici birliklerinin güçlendirilmesi ve gıda piyasasında daha etkili oyuncular haline gelmeleri için destek ve teşvikler sağlanacaktır.
- Lisanslı depoculuk faaliyetlerinde kapasite artırılacaktır.
- Gıda ürünlerinde fire oranlarını azaltacak lojistik tedbirler alınacak; nakliye, depolama, işleme, ambalajlama ve sınıflandırma konularında üreticilere destek ve teşvikler sağlanacaktır.
- Gıda ürünlerinde rekabetçi fiyat oluşumunu desteklemek amacıyla yeni perakende satış ve pazarlama modellerinin geliştirilmesine ve teşvik edilmesine yönelik uygulamalar hayata geçirilecektir.
- Tarımsal verimlilik ile tarım katma değerinin artırılmasına katkıda bulunmak üzere tarım bankacılığı teşvik edici düzenlemeler gerçekleştirilecektir.
- Sektör temsilcileriyle görüşülecek.
- Gerektiğinde ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının görüşleri alınacak.
Kararları okuduğumda şöyle düşündüm:
“Girdi” sorunu atlanmış, sonraki bütün aşamalar atlanmadan fakat detaya da girilmeden, mümkün olan en genel (yuvarlak) cümlelerle sıralanmış. Bu işlerden az çok anlayan birinden rica edilseydi de bunları, bu şekilde sıralardı herhalde.
Kararları tek tek irdelemek isterdim ama bunu her birini farklı yazılarda ele alarak zaten yaptım ve yapıyorum.
Peki, devam toplantılarda hangi kararlar alındı ve gıda fiyatlarının düşmesine bir etkisi oldu mu?
Önce sorunun ikinci kısmına cevap verelim:
Ekonomi ile ilgili bakanlarımız ve kurumlarımızın başkanları yüksek enflasyonun esas sebebi olarak hâlâ gıda fiyatlarını gördüklerine göre, olmadı.
Birinci kısmına gelince…
İkinci maddenin gereği yerine getirildi ve canlı hayvan ile et ithalatı kararı alındı. (Fiyatlar düştü mü? Düşmedi.)
Bu toplantıdan sonra kamuoyu ile üç toplantının daha kararları paylaşıldı. Kararlar yukarıdakilerin tekrarı niteliğinde.
Et ithalatı dışında uygulamaya konulduğunu somut olarak gördüğümüz tek karar ise birinci maddede sözü edilen “erken uyarı sistemi”. Sistem henüz kurulmuş değil. 2 Ocak 2017’de duyurulan toplantıda, “Teknik altyapının en kısa sürede tamamlanması” kararlaştırılmış. 21 Şubat 2017 tarihli duyuruda ise “Oluşturulan Erken Uyarı Sistemi’nden elde edilen sinyaller değerlendirilmiş, kısa vadede sonuç üretecek ürün bazlı tedbirlerin alınması karara bağlanmıştır.” deniliyor.
Ayrıca gıda arz zincirinin etkinliğinin arttırılması amacıyla teşvikler, standardizasyon ve rekabetin geliştirilmesi hususlarında alt çalışma grupları oluşturulmuş. Fireyi asgariye indirecek tedbirler ve teşvikler ile lisanslı depo kapasitelerinin arttırılması konusundaki gelişmeler, ürün ihtisas borsalarının yaygınlaştırılması ilişkin çalışmalar ve diğer lojistik düzenlemeler hakkında Gümrük ve Ticaret Bakanlığı tarafından Komiteye bilgi sunulmuş. Diğer kararlar kanaatimce esasla ilgili değil, uzatmaya gerek yok.
Sonuç
Hâlâ başladığımız noktadayız.
Niçin bu kadar karamsarım?
Karamsarım çünkü esas soru şu:
Herkesi tatmin edecek şekilde tespit ve tedbirler ortaya konulabilse bile, bu kadar önemli bir konuda, Komitenin yaptırım gücü var mı?
Bana pek “varmış” gibi gelmedi de!..