Bu yazıyı yazmama Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından hazırlanan “Gıda Işınlama Yönetmeliği” taslağının görüşe açılması neden oldu. Aslında bu yönetmelik 1999 yılından beri uygulamada ama Bakanlık bazı düzenlemelerle yeniden hazırlamış. Yönetmelik ile gıda ışınlama tesislerinde iyonize radyasyona maruz bırakılan gıda ve gıda bileşenlerinin piyasaya arzı, resmi kontrolleri, ithalatı ve ihracatına dair usul ve esasların belirlenmesi amaçlanmış. Yani işin esası, gıda ışınlama uygulamasının denetim altında, kuralına uygun yapılmasını sağlamak.
Yeni taslakta uygulama ile ilgili esas olarak çok farklılık yok, ancak yönetmelik kapsamına girmeyen durumlar, uygulayıcı kurumlar, lisans ve kayıt işlemleri yeniden düzenlenmiş. Bakanlığın, uygulamanın insan sağlığı üzerinde zararlı bir etkisinin olması ihtimalinin belirmesinde ihtiyati tedbirler alabileceği, gıda işletmecilerinin ışınlanmış gıdanın hammadde temini, ithalat, ihracat, üretim, işleme ve piyasaya arzı ile ilgili tüm aşamalarında izlenebilirliği tesis etmekle yükümlü olduğu belirtilmiş.
Bu yönetmelik Avrupa Birliğinde uygulamada olan yönetmelik ile uyumlu. Gıdanın uygun bir ışın kaynağıyla güvenli bir şekilde ışınlanması için, ışınlama yapılacak tesislerin Türkiye Atom Enerjisi Kurumu’ndan İşletme Lisans Belgesi, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığından İşletme Kayıt Belgesi alması zorunlu tutulmuş. Gıdaların hangi iyonize radyasyon kaynaklarına tabii tutulabileceği de yönetmelik ile belirlenmiş. Gıda ışınlaması yapacak tesisler, radyasyon güvenliği açısından Radyasyon Güvenliği Tüzüğü ve Radyasyon Güvenliği Yönetmeliği hükümlerine uygun olmak zorunda.
Peki, tüketicilerin bu konuda bilgisi ne kadar?
Tüketicilerimizin bu konuda çok az, hatta hiç bilgisi olmadığını düşünerek, işin içine ışın, radyasyon gibi ifadelerin girmesinin de insanları ne kadar ürküttüğünü bildiğimden, gıda ışınlama ile ilgili bazı temel bilgileri sizlerle paylaşmak istedim.
Gıda ışınlama teknolojisi, patojen mikroorganizmaların yok edilmesi ile gıda kaynaklı hastalıkların azaltılması, bozulmaya neden olan mikroorganizmaların yok edilmesi, çürümenin önlenmesi veya geciktirilmesi ile gıdaların bozulmasının azaltılması, filizlenme, çimlenme ve olgunlaşma ile oluşabilecek gıda kayıplarının azaltılması, bitki ya da bitkisel ürünlere zarar veren organizmaların gıdadan uzaklaştırılması amaçlarıyla kullanılmakta.
Bildiğimiz gibi, gıdalarımız çürüme ve bozulmalar nedeniyle hep aynı kalitede kalmamaktadır. Gıdaların korunması amacıyla pastörizasyon, sterilizasyon, konserveleme, dondurma gibi birçok yöntem kullanılmakta. Bu yöntemlerin çoğunda ısı enerjisi kullanılmakta. Işınlamanın çok kullanılan bu yöntemlerden farkı, ışınlamada kullanılan enerjinin ısı enerjisi değil “iyonlaştırıcı enerji” olması. Gıda ışınlamada, gıda maddesi istenilen bir teknolojik amaca ve usulüne uygun olarak yeterli bir dozda iyonize radyasyona maruz bırakılmakta.
Bu konunun tüketiciyi bilgilendirme kısmı da çok önemli. Işınlanmış gıdaların etiket bilgilerinin Türk Gıda Kodeksi Etiketleme Yönetmeliği’nde yer alan hükümlere uygun olması gerekli. Bunun yanı sıra ışınlanmış gıdaların etiketinde, ışınlamanın yapıldığı işletmenin adı veya ticari unvanı, adresi, işletme kayıt numarası, işletme lisans numarası, ışınlama tarihi ve dozu ile parti numarasının yer alması zorunlu.
Tüketiciler market alışverişleri sırasında hazır ambalajlı ışınlanmış gıdalarda “Işınlanmıştır” veya “Işınlama işlemi yapılmıştır” ifadesinin ve yeşil renkli uluslararası gıda ışınlama sembolü “Radura”nın etiketin temel görüş alanında kolayca görülebilir şekilde bulunup bulunmadığına bakarak o ürünün ışınlanmış olup olmadığını anlayabilir.
Satın aldığınız gıdada ışınlanmış bir bileşen kullanılıyorsa, gıdanın etiketinde yer alan bileşenler listesinde ışınlanmış bileşenden sonra gelmek üzere “Işınlanmıştır” veya “Işınlama işlemi yapılmıştır” ifadesi yer almalı. Piyasada birçok hazır çorba etiketinde “ışınlanmış baharat kullanılmıştır” ve benzeri ifadelerin yer aldığını hiç fark ettiniz mi?
Işınlanmış bir bileşen içeren gıdanın hazır ambalajlı olmayacak şekilde piyasaya arz edilmesi halinde ise bu ifadelerin gıdanın adı ile birlikte ambalajın üzerinde veya yanında bulunan satış etiketinde yer alması zorunlu.
Gıda bileşenlerinden birisi ham veya çiğ iken ışınlanmış ise içindekiler bölümünde verilirken bu bileşenin yanında hangi dozda ışınlandığının belirtilmesi de zorunlu.
Bu arada ‘hangi gıdalar, hangi amaçla ışınlanıyor’ gibi bir soru aklımıza gelebilir. Ülkemizde en yaygın olarak patates, soğan, sarımsak gibi ürünlerde filizlenme ve çimlenmeyi önlemek, baharat ve hububatta böcekleri öldürmek amacıyla kullanılmakta. Bunların dışında patojen mikroorganizmaların yok edilmesi, böceklenmenin önlenmesi amacıyla kurutulmuş sebzeler, kuru aromatik bitkiler, otlar, çeşniler ve bitkisel çaylar, taze meyve ve sebzeler, kabuklu yemişler, yağlı tohumlar, baklagiller ve kurutulmuş meyveler, çiğ balık, kabuklu deniz hayvanları ve bunların ürünleri (taze veya dondurulmuş), dondurulmuş kurbağa bacağı, kanatlı, kırmızı et ile bunların ürünleri (çiğ veya dondurulmuş), hayvansal orijinli kurutulmuş gıdalar gibi ürünlerde de uygulanabilmekte.
Işınlanmış gıdalar sağlık açısından riskli midir?
Bu teknoloji ilk kez 1905 yılında denenmiş. 1980 yılında ışınlanmış gıdaların güvenli ve sağlıklı olduğu deklare edilmiş ve birçok hükümet gıda ışınlamasına izin vermiş. 1990’da kümes hayvan etlerinin, 1997’de kırmızı etin ışınlanması ABD Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) tarafından kabul edilmiş.
Ülkemizde ilk ışınlama tesisi TÜBİTAK tarafından 1992 yılında kurulmuş. 1995 yılında ise özel bir ışınlama tesisi açılmış. Halen 40’dan fazla ülkede 50’den fazla çeşit gıdanın ışınlanmasına izin veriliyor.
Gıdaların ışınlanmasında yıllar boyunca yapılan birçok bilimsel çalışma sonucu radyoaktiviteye yol açmayacağı belirlenen ve hem Avrupa Birliği’nde hem de ülkemiz mevzuatında yer alan dozların kullanılması halinde sağlığa etkisinin olmayacağını söyleyen birçok bilimsel çalışma yapılmış. Bu çalışmalarda ışınlanmış gıdaların toksikolojik, genetik, kanserojenik ve mutajenik etkileri incelenmiş ve yapılan ulusal ve uluslararası yasal düzenlemelerle gıdaların ışınlanmasına izin verilmiş. 1983 yılında yayınlanan ‘Işınlanmış Gıdalar için Kodeks Genel Standardı’nda da 10 kGy’lik absorbsiyon dozuna kadar ışınlamanın toksikolojik açıdan bir sakınca oluşturmayacağı görülüyor.
Sonuç olarak bu bir teknolojidir ve mevzuata uygun şekilde uygulanması ve denetlenmesi halinde sağlık açısından bir risk taşımayacağı, bu konuda uygulamada bir yönetmelik olması ile de teyit edilmektedir. Ancak yönetmeliklerin olması yeterli değildir. Bu konuda yetkili otoritelerin ışınlama dozlarını tespit etmekte yeterlilikleri, denetimleri, piyasaya sürülen ışınlanmış gıdaların ya da ışınlanmış bileşen içeren gıdaların etiketlerinde bunun belirtilip belirtilmediği gibi birçok husus önem kazanmaktadır.
Tüketici açısından önemli olan ise kendisine tercih yapma hakkı verilmesidir. Bunun bir gıda koruma yöntemi olduğunu, bu konuda detaylı bir yasal düzenleme bulunduğunu ve mevzuata uygun tesislerde, uygun dozlarda üretildiğini, satın aldıkları gıdanın etiketinde ışınlanmış olup olmadığını görebileceklerini bilen tüketiciler o gıdayı tüketip tüketmemek konusunda tercih yapma hakkına sahip olacaktır.