Günümüzde tükettikleri gıdaların daha sağlıklı ve daha besleyici olmasını isteyen bilinçli tüketiciler, ürün etiketlerini okumanın öneminin de hızla farkına varıyor. Günümüz tüketicileri gıda ve içecek ambalajlarının üzerinde yer alan bilgilere giderek daha çok dikkat ediyor, ancak yapılan tüketici araştırmalarına göre, birçok tüketici ürün etiketlerinde yer alan ve çok kalabalık olan bileşen listesinden ürünün ne olduğunu, kendileri için yararlı mı zararlı mı olduğunu anlayamadıklarını belirtiyor.
İşlenmiş gıdalar konusunda giderek daha negatif olan tüketicilerin talepleri, sentetik veya modifiye edilmiş gıda bileşenlerinin minimuma indirilmesi yönünde giderek artmakta ve bu talepler tüketicilerin satın alma kararlarını etkilemekte. Bu gelişmeler üreticileri daha az işlenmiş, daha basit ve doğal bileşenlerden üretilmiş ürünler üretmeye yönlendiriyor. Ancak tüketicilerin kafası ‘doğal ürün’, ‘organik ürün’, ‘GDO içermez’, ‘antibiyotik ve hormon içermez’, ‘katkısız’ ve benzeri ifadeleri yorumlamakta çok karışmış durumda.
Bir markete giderek incelersek, doğal ve organik ifadesinin çok sayıda ürünün etiketinde yer aldığını görebiliriz. ‘GDO içermez’ ifadesi de etiketlerde kullanılmaya hızla devam ediyor. Etikette yer alan doğal ifadesinin gerçekliği ile ilgili olarak tüm dünyada birçok tartışma sürüyor.
Bu ortamda, son yıllarda İngiltere’de başlayarak giderek yayılan bir kavram ortaya çıktı: “Temiz Etiket”.
Doğal ve organik ifadelerinin çıkış yapması, yediklerinden zevk almak isteyen tüketici profili, tüketicilerin ürünlerin gerçekliği, güvenilir olması ile ilgili talepleri temiz etiket trendini sağlamlaştırıyor. Temiz etiket sürdürülebilir, adil ticaret vs gibi konularda da şeffaf olunması demek. Tüketiciler, üretici şirketlerin bu konularda daha şeffaf olmasını bekliyorlar. Bu ortamda üreticiler temiz etiketli ürünleri üretirken ürünün tat ve yapısının nasıl değişmeden kalabileceği konusuna kafa yoruyorlar.
Geçtiğimiz yıllarda bazı uluslararası gıda ve içecek firmalarının ürün formülasyonlarında sadeleştirmeye gideceklerini taahhüt etmeleri de bu kavramın önümüzdeki yıllarda gıda ve içecek sektörü açısından önemli bir trend olacağını açıkça gösteriyor. Temiz etiket trendi tüm dünyada, özellikle Avrupa’da olduğu gibi ülkemizde de giderek yayılıyor.
Bu tanımın basit olarak karşılığı, tükettiğimiz gıdaların ve içeceklerin minimum şekilde işlenmiş olması. Bu da gıda katkı maddesi içermemesi ve bileşenlerinin sayısının az olması anlamına geliyor. Burada aklımıza bir soru geliyor; tam olarak tanımı yapılamayan ‘temiz etiket’ kavramından tüketiciler ne anlayacak? Bu ifadenin doğal, basit, şeffaf, organik, GDO’suz, allerjen içermez, büyüme hormonu içermez gibi ifadelerle yakın ilişkisi bulunuyor. Eğer ana hammaddesi doğal olan bir ürüne teknolojik amaçlı olarak bir katkı maddesi veya aroma vermek amacıyla bir aroma verici katılıyorsa bu ürün temiz etiketli sayılır mı? Ya da allergen içermeyen gıda temiz etiket kavramında değerlendirilebilir mi? Temiz etiketli gıdaların daha besleyici oldukları algısı bile var.
Temiz etiketli ürün geliştirmenin zorlukları
Yukarıda, ‘temiz etiket trendi yayılmaya devam ediyor’, dedik ancak bu ifadenin yapılmış net bir yasal tanımının henüz Avrupa Birliğinde bile olmadığını görüyoruz. AB mevzuatı ile birebir uyumlu olan Türk Gıda Kodeksi Aroma Vericiler ve Aroma Verme Özelliği Taşıyan Gıda Bileşenleri Yönetmeliği‘nde doğal aroma verici madde tanımı yapılmış. ABD’de de gıda ürünlerinde kullanılacak doğal ifadesinin bir tanımı olmayıp, sadece bu ifadenin kullanılmasının tüketiciyi yanlış yönlendirmemesi, aldatmaması gerektiği belirtilmiş.
Mevzuatımızda, temiz etiket kavramını oluşturan doğal, saf, %100, katkısız, yerel, doğa dostu ve benzeri birçok ifadenin kullanım koşullarına ilişkin temel hususlar yer almadığı için, gıda ve içecek firmaları bu ifadelerle ürünlerini pazarlama konusunda hassasiyet göstermek ve kullandıkları beyanları ürünlerine uygunsa kullanmak zorunda olduklarını biliyorlar. Tüketici taleplerinin ne yönde geliştiğini anlayabilmek için, bu konuda Avrupa ve dünya çapındaki tüketicilerle yapılan araştırmaları izlemeleri, yeni tüketici araştırmaları yapmaları da çok önemli. Temiz etiket trendi tüketicilerin eğitimi ile paralel ilerleyecektir. Bir firmanın böcekten elde edilen karmin isimli renklendiriciyi tüketici talepleri doğrultusunda kullanmaktan vazgeçtiğini unutmamalıyız.
Temiz etiketi başarmak düşük yağlı, yüksek proteinli, glutensiz gibi diğer tüketici trendleri ile bir araya geldiğinde daha da zorlaşıyor. Bazı tüketiciler renk ve görünüşte ortaya çıkabilecek küçük farklılıkları görmezden gelebiliyor ancak ürün duyularına hitap etmek zorunda. Ayrıca basit bileşenlerle hazırlanmış ürünler daha kısa raf ömrüne de sahip olabiliyor.
Sonuç olarak; tüketicilerin bu ifadeyi açıkça anlayabilmeleri ve üreticilerin de bu ifadenin gerçek anlamını bilerek yeni ürünler geliştirmeleri için bu ifadenin değiştirilemez bir yasal tanımının yapılması gerekli görülüyor. Tüketiciler temiz etiketli ürün dendiğinde ne anlayacağını bilmeli, üreticiler de yeni formülasyonlarını kuşkuya kapılmadan yapabilmeli ve bunu etiketleri ve diğer iletişim kanalları yoluyla risk almadan duyurabilmeli.
Görüldüğü üzere ülkemizde gıda konusunda yetkili otorite olan Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na bu konuda da çok iş düşüyor. Her ne kadar Gıda Etiketleme Yönetmeliği ile “doğru bilgilendirmeye ilişkin kurallar” belirlenmiş olmasına rağmen, uygulama sırasında ortaya çıkacak sorunları çözmek için etiketlerde yer alacak beyanlarla ilgili detaylı tanımların ve kullanım koşullarının yer aldığı kılavuz çalışmalarının bir an önce sonuçlandırılması yarar sağlayacaktır.